HER SINAV KAĞITTA OLMAZ

Birçok felaket atlatıyoruz gün geçtikçe. Depremler, virüsler, seller, yangınlar... Bunlar hepimizi yaralayan ağır travmalar. Deprem oldu insanlar yaşadıkları evlerden kaçtılar, virüs oldu evden çıkamadılar, sel oldu yolda kaldılar, yangın oldu nefes alamadılar. Hayat birçok sınav gönderdi atlatabilen bir sonraki sınava hazırlanıyor atlatamayan ise çoktan sınavı bitirip hakikatle yüzleşmeye ilerliyor.

Dünyada birçok sorunla karşılaşırız. Fiziksel veya ruhsal bir sürü sorunla başa çıkmak zorundayız. Çünkü bu sorunlar bizi belirleyen unsurlardır. Ne kadar güçlü olup ayakta durabilirsek, kendi inançlarımız doğrultusunda çizgimizden çıkmazsak, bize gelen sorunlar bizi yorduğu kadar da güçlendirir. İşte insanlar tam bu noktada birbirlerinden ayrılırlar. İstikrarlı, azimli gibi kavramlar kullanarak sınıflandırabiliriz. Azimli ve azimsiz diye sınıflandıracak olursak azimliler, çizgisinden çıkmayan başına ne gelirse gelsin pes etmeyen bireyler diyebiliriz. Azimsizler olarak sınıflandırdığımız kişilere ise başına gelen şeyi kaldıramayacağını düşünüp hayatla savaşmaktan vazgeçen bireyler diyebiliriz. Hayat kendisiyle savaşmayı seven insanlara güler. Gönderdiği darbelerden, engellerden büyük tecrübeler alarak ayağa kalkan insanları sever, onları yüceltir. İnsanlar bu yüceltmeyi de ancak inançları ile anlayabilir. Çünkü inançlar bilimin de ötesindedir. Kalptedir, hislerdedir.

Bazen uykular kaçıp sabaha kadar uyutmayacak kadar dertlere sahip oluruz kendi çapımızda. Kimse el uzatmaz, belki uzatan da gider. Burada önemli olan kiminle münasebete girdiğimizdir. Hayatta bizi zorluklar karşıladığında bırakan ya da yanımızda olmayan insanlarla birlikteysek ayağa kalkmamız epey zor olacaktır. Bu yüzden insanlarla ilişkilerimize de dikkat etmeliyiz.

Hayat her zaman gülmez insana. Ayrılıklar gönderir, acılar gönderir, kayıplar gönderir. Önemli olan bunlardan sonra ayağa kalkabilmek. İnsan düştüğünde kimse neden düştün diye sormaz, neden kalkmıyorsun der ya da belki bir kere de insanlar düşürür. Tüm bunları göze alarak insan çabalamalı. Çabalamalı ki ebedi olarak kazansın. Çünkü herkes kendi gezegeninde yalnız başına.

HOBİ ÜZERİNE BİR YAZI

Bazı hobiler dışarıdan bakan insanlara değişik gelebilir. Benim için de yemek yemek bir hobidir. Damak tadıma hitap eden yemekler yediğim zaman çok mutlu olurum . Mesela o an çok üzgünsem güzel bir şey yediğim zaman üzüntüm geçer ve kendime gelirim. Yani “İlginç ve değişik şeyler yemek mutluluktur.” benim için.

Bazı yerler vardır ki senin için onun yeri çok özeldir. Orda bir kere o yemeği yeme şansın olur ve bir daha aynı yemeğin tadını başka hiçbir yerde alamazsın. Veya örneğin hayatında hiç balık yememişsindir ama o an orda bir tabak gelir önüne ve hayatında ilk defa orda tadarsın balığı. Ve bunun birden çok sebebi olabilir; belki o anki ruh halindendir veya o an çok acıkmışsındır gibi birçok sebebi olabilir.

Benim de yıllar önce Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde yediğim kokoreç bambaşka bir tat bırakmıştı damağımda ve çok mutlu olmuştum o an. Ondan sonra yediğim bütün kokoreçler aynı tadı vermeye başladı. Ama birçok insan için yemek yemek bir ihtiyaçtır. Nerede ne yediğinin pek bir önemi yoktur bu yüzden. Ama mesela bu işi hobi edinmiş kişiler gittikleri her yerin lokantalarını en ince detayına kadar araştırır. Mesela o an o lokantaya ulaşmaya şartları el vermez ama bir şekilde o lokantaya gitmek için çaba gösterir. Yani bir insan bir şeyi isteyince önündeki engelleri bir şekilde kaldırır ve hedefine bir şekilde ulaşır.

İstanbul'da akşam olmuştu. Hiç ayakta duracak halim kalmamıştı ve canım Sultan Ahmet Köftecisi'ne gitmek istiyordu. Gitmek için de İstanbul'un Avrupa yakasına geçmem gerekiyordu. Ben de o yorgun halimle gitmeye karar verdim ve o hedefe ulaştım. Yaptığıma pişman olmadım.

Yani insanın bazen bazı şeyleri göze alıp çaba harcaması gerekir. Hobi edinmek de bu yüzden güzeldir çünkü insan sevdiği şeyi yapmak için meşakkatli de olsa ona ulaşmak amacıyla elinden geleni yapar.

KALBİMDE YAŞAYAN ÖLÜLER

 Her an kalbimde yaşayan bir sevdasın

Kalbimde yaşayan, dünyada ölmüş bir rüyasın

Yaşayan dünyada ölmüş zavallı bir çocuksun sanki

Bir sevdasın, bir rüyasın sanki hâlâ oralardasın

AY ARZUSU

Sana ait bir anı olsam hatırlar mısın?

Hatırlamak istemeyip beni tozlu raflara kaldırır mısın?

Odandaki aynan olsam Oflaz'ım

Bende kendi aşkını görür müsün?

--------------------------------------------

Seni yazdığım bu satırlarda

Adının geçtiği tek bir cümleyi silemem.

Hayali aşkım bu satırlarda yaşamakta,

Yüreğime kazdım tek hecesini unutamam.

--------------------------------------

Geceye ay düşer, aklıma sen.

Nasıl özledim Oflaz'ım keşke bilsen,

Seni arıyor gözlerim şimdi hissedersen,

Buldum seni cümlenin gizli öznesinden.

-------------------------------------

Şu günlerde dolanmakta vefasız aşkın

Tüm sözcüklerimde “ Aşk” diye

Ama ne Leyla bilir ne Mecnun

Bilse bilse bir Atilla İlhan bilir, çünkü;

“Kimi sevsem sensin” Oflaz'ım.

HÜRMET-İ METANET

İki heceden oluşmuş kelime

Nasıl böylesine can yakabilir

--------------------------------------

Şiirden hoşlanmayan bir kimse

Nasıl yaraya merhem olabilir

--------------------------------------

Öyle kolay bir şey değil sabretmek

İster her daim ümitle emek

--------------------------------------

Gönlünden geçeni yazıya dökmek

Ruşen-dil bir akıl almaz nimet

--------------------------------------

Yüreğime kör düşürmüş bu hasret

Gözyaşlarının cemaline namzet

--------------------------------------

Üstündedir sabrın hep asude;

Ezelden ebede tek gerçek gaye

--------------------------------------

Ne diyor Yaradan: “Sabırla iste”

Beklemeyi de bil sabretmeyi de...