Yeşil Afşin Gazetesi'nde gençlerin edebiyat-sanat konularında yazılarını paylaştığı Genç Kalemşörler'in 37.sayısı çıktı.

Genç Kalemşörler Emir Yusuf Özmen

ŞÜKÛFE 2

Çok uzak gelecekten bakıyorum dünyaya Şükûfe.

Hem de en başından, her zamana sen diye bakıyorum.

Derler ki: bu kâinat yoktan var olmuş.

Var olmadan önce ise hiçbir şey yokmuş.

Bana öyle geliyor ki: Sonra sen olmuşsun Şükûfe.

Saçlarından güneşe, gözlerinden sulara, kokundan çiçeklere...

Çehrenden, güzel olan her şeye verilmiş biraz Şükûfe.

Başlarda yaşam yokmuş yeryüzünde, çok sonradan başlamış.

Söyle hadi, tüm dünyaya nasıl tebessüm ettin de oldu bu.

Zira ben iyi bilirim, gülüşünde saklı bir yaşamın olduğunu.

Çok sonraları ateşi buluyor insanoğlu Şükûfe.

Isınıyorlar onunla, yemek yapıyorlar, korunuyorlar.

Ben ise bütün bu amaçlardan uzak çıkmışım bir dağ başına.

Yüreğime yaktığın ateşi rehber edinip yıldızlara bakıyorum.

Ve bana göz kırpışını izliyorum.

Sonra insanlar ab-ı hayat denilen bir suyun peşine düşmüş.

Ben ise hiç aramadım onu Şükûfe.

Sahi ölümsüzlük neyime gerek benim?

Bu dünyayı karış karış edip bulamadıysam seni...

Belki de yanlış dünyada arıyorumdur.

İşte o vakit ölümü taptaze umutlarla beklerim.

Bir ara insanoğlu felsefe denilen bir şeye merak sardı.

Düşünüyorlardı, sadece düşünüyorlardı.

Tanrıya dair, varlığa ve bilgiye dair...

Oysa benim aklımdaki tek düşünceydin sen Şükûfe.

Merak ettiğim tek şey: Bir su damlasına dönüşebilir miydim?

İşte o zaman belki yine bir gün yağmurlu bir gecede...

Şansım da yaver giderse binlerce yağmur damlasının arasından...

En talihlilerden olup saçlarına dökülebilirdim.

Ve yine çok sonraları kavimler göç etmeye başladı Şükûfe.

Her şey, tüm alem değişmeye başladı.

Yalnız sen; yeryüzüne kazık çakılan sıra dağlar gibi,

Babil’in Asma Bahçelerine dikilen taş sütunlar gibi,

Her gece gökyüzüne direksiz dikilen yıldızlar gibi...

Benim gönlümde bir milim kaymadan yer edinmişsin.

Sonra atımı Amasra’ya sürdüm büyük bir umutla.

Duydum ki Büyük Türk orada bir yere çeşm-i cihan demiş.

Dünya’nın gözü övgüsü yalnız sana verilebilirdi Şükûfe.

Oradan da mahzun, eli boş döndüm.

Dünya bu arada savaşlarla, kanla, ölümlerle, hastalıklarla boğuşur oldu.

Yüzyıllardan yirmi birinciyi devirdik Şükûfe.

Kalbimdeki orman ise yanıp kül oldu.

Tekrardan çevir bakışlarını gönlüme Şükûfe.

Genç Kalemşörler Ahsen Nur Kılınç-1

GÜNAŞIRI ÖZLEM

Sığında durmaz, kıyısında boğulurum

Değince gözlerin göğümden gözlerime

En güzel masalların sonu olurum

Anladım bizsiz bir hayal yakındır bize

Gülmelerin yüreğimi ısıtmıyor artık

Buzdan bir dağa dönüvermiş sanki

Çocuksu hallerimizi kime bıraktık

Onlar bizden daha umutlu bil ki

Yolda görenler tek seni soruyor

Kalplerimiz hemdem iken kaldık ayrı

Ekmeğim sofrada tek parça duruyor

Vitrinde saklıyorum sözlerini gayrı

Görülmedi cihanda kaderin böylesi

Kederin üzerime gamını salmış

Kulaklarımdan çıkmıyor kalbinin sesi

Ruhumda ruhumun renkleri kalmış

Gözlerim dalıp da hatırıma gelince sen

Akmaz oluyor yaş kalıyor içimde

Lakin yoruldum sahte sevmelerinden

Elveda artık düşmüyorsun gönlüme

Genç Kalemşörler Mehmet Emin Arıkan

Hedefe Odaklanmak

İnsan dünyaya sınav için gelmiştir. Zorluklarla kolaylıklarla bu sınav yaşamımız boyunca devam edecektir. Ve her insanın sınavı farklıdır. Kimi sağlığı ile kimi ailesi ile kimi ekonomik olarak bir sınavdadır. Tabi her insan her şeyi mükemmel olsun ister. Ama her şeyimizin tam olma ihtimali yoktur. Çünkü bir sınav için dünyadayız. Karşımıza çıkan engellere karşı vermemiz gereken bir mücadele vardır. Ve bu mücadeleye karşı sarf ettiğimiz emek yaşamımızın yol haritasını nasıl çizeceğimiz hakkında bize yol gösterecektir.

Disiplin bu yoldaki başarı için en önemli adımdır. İnsan, hedefi yolunda bunalmadan bir disiplinle, karşısına hep engellerin çıkabileceğini bilip, aşacağına inanarak yön vermelidir hayatına. Bu yolda ilerlerken önümüze çıkan engellere karşı vereceğimiz mücadelenin en iyisini vererek, karşımıza çıkan sorunların hayatımızın sonunu getirmiş olduğu hissine kapılmadan, engeller karşısında yılmadan hedefimiz yolunda ilerlemeliyiz. İnsanın kendisinde biter tabi bu duyguyu aşmak. Yani insan zamanı en doğru şekilde değerlendirerek kendi hayatına yön verecek şeylerle meşgul olmalı, gereksiz eleştirilere kulak asmadan hedefi yolunda ilerlemelidir. Böyle ilerlediği sürece yaşamını hem sürdürülebilir hem de daha güçlü bir halde devam ettirerek hedefine ulaşacaktır.

Genç Kalemşörler Emine Özdemir-1

-AŞK SENSİN-

Nerdeysen aklım orada kalır,

Adın benim için aşkın tanımıdır,

Radyomda sevdiğin şarkılar tekrarlanır,

Her kelimen kalbimi ısıtır.

Yaşamayı seninle daha bir seviyorum,

Sensiz nasıl yaşamışım, şaşırıyorum,

Seninleyken uçan kuşta anlam buluyorum,

Kuşun şakımasında nağmeler duyuyorum.

Ciltler dolusu yazarım sana,

Üşenmem sabahın beşinde olurum kapında,

Bu nasıl bir sihir, nasıl bir büyü ki,

Her derdime sende buluyorum deva.

Genç Kalemşörler Melike Horuz

KİMSENİN ÇÖLÜNE SU OLAMAM

Umutsuz bir vakayım ben

Kurak düşmüş toprakların serabı

Sensiz geçen gecelerin gündüzü

Ne olur bundan sonra halim

Kalmanın en kabuklaşmış haliyim

Halimi lisan ile anlatamam

Kimsenin çölüne su olamam

Kendimi kendimle bile koyamam

Umutsuz bir vakayım ben

Tufan kopsa, kaçacak gücü kendimde bulamam.

Ben kimsenin çölüne su olamam

Sevmenin en zor haliyim ben

Anlaşılması zor biriyim

Tüm bu ovayı sel bassa, sığınacak bir kapı aramam

Kendime en büyük cezadır kendim

Umutsuz bir vakayım ben

Seni sevecek kadar aşık değilim

Senin olacak kadar yalnız

Sana bakacak kadar güçlü

Seni özleyecek kadar da aklım yok benim

Ben kimsenin Çölüne su olamam.

Yusuf Emre Gül

İNSAN NEDİR?

Bir yerde “insan nedir?” diye soruyordu biri. İnsanı bozkırda yaşayan hür bir ata

benzetiyor. Aslında insan ata benzemiyor. İnsanın nefsi ata benziyordu. Ama şunu

söylemek gerekirse de insanın güzel ahlakı varsa bir eder, karakterin temiz ve güzel ise

sıfır ekle, soylu ve nesep sahibi ise sıfır ekle... Böyle sıfır eklene eklene insan oluşur. Ama

ahlak bir giderse geriye etkisi kalmayan değersiz olan sıfır kalır. İşte insanı insan yapan

ahlaktır. Ahlak yoksa insan da yoktur.

Hani dedim ya insan nefsi hırçın bir ata benzer. Düşünün ki bozkırdan bir at devşirdiniz.

Onu ehlileştirmeye çalışıyorsunuz ama o at ehlileşmez. Neden mi? O at alışmış bozkırda

ucu görünmeyen yerlere koşmaya, güneşin doğuşundan batışına şahit olmaya, akan

gürül gürül pınarlardan su içmeye. Ehlileşir mi o at o zaman? İşte insanoğlunun nefsi de

böyle bozkırdaki ata benzer. Ta küçüklükten köreltmek lazım gelir onu. Sonrasında bizi

ele geçirdiği zaman ehlileştirmeye çalışsak ne işe yarar?

  • Beta
Beta Özelliği
  • Beta
Beta Özelliği
  • Beta
Beta Özelliği
  • Beta
Beta Özelliği