Yahudiler seçilmiş bir kavim midir? Allah Yahudileri diğer kavimlerden üstün mü yaratmıştır? Allah onlara “Arz-ı Mevûd” denilen bir bölgeyi vaat etmiş midir?

            Yakub (as) ve İshak (as) vasıtasıyla İbrahim (as)’a dayanan Yahudilik inancına göre Allah, hem Yahudileri seçmiş, onları seçkin bir kavim olarak yaratmış hem de onlara Arz-ı Mevûd denilen Kenan bölgesini ebedi yurt olarak vad etmiştir. Tevrat’ta: “Siz Tanrınız Rab için kutsal bir kavimsiniz. Tanrınız Rab kendi has kavmi olmanız için yeryüzündeki bütün milletler arasından sizi seçti(Tesniye, 7/6), “Seni çok verimli kılacağım. Soyundan milletler doğacak, krallar çıkacak. Ahdimi seninle ve soyunla kuşaklar boyunca sonsuza kadar sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrı’sı olacağım. Bütün Ken‘ân ülkesini sonsuza kadar mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrı’sı olacağım” (Tekvîn, 17/6-8) gibi onların seçilmiş bir kavim olduklarına ve onlara bazı bölgelerin vatan olarak vad edildiğine dair birçok ifadeler yer almaktadır.

Yahudilerin inançlarına göre Allah, biri ataları İbrahim (as) diğeri de Musa (as) zamanında olmak üzere onlardan iki kez ahit (söz) almıştır. İlk ahitte Allah onlara kutsal toprakları vad etti. İkinci ahitte ise Allah’ın emirlerine bağlı kaldıklarında onlara verilecek nimet ve zaferlerin sözünü verdi. Onların Arz-ı Mevûd’a ulaşmaları Allah’a vermiş oldukları bu söze bağlı kalmalarına bağlıdır. Allah’ın emirlerini dinlemedikleri ve Samiri’nin yaptığı buzağıya tapmaları sebebiyle kendilerine vad edilen Kenan bölgesine Hz. Musa döneminde girememiş ve kırk yıl çölde sürgün hayatı yaşamışlardır.

            Yahudilerin bu iddiaları ne kadar doğru? Bunun Kur’an’da bir karşılığı var mı?   Bu konuyla ilgili olarak ilk etapta karşımıza şu ayet-i kerimeler çıkmaktadır:

            “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.” (Bakara: 47)

“Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. Onları güzel ve temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.” (Casiye: 16),

“Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki âlemlere üstün kıldık” (Duhan: 32)

            İlgili ayetler Yahudilerin üstün bir ırk olduklarına mı delalet ediyor? Yahudiler seçilmiş bir millet mi? Allah (cc) Yahudileri seçkin ırk olarak mı yaratmış?

            Yahudilerle ilgili ayetleri Kur’an’ın bütünlüğü içerisinde değerlendirdiğimizde önümüze geniş bir alan çıkmaktadır.  “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi bir zamanlar alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.” (Bakara: 47) ayet-i kerimesinde Allah’ın Yahudilere verdiği nimetler ve bu nimetler sayesinde bulundukları zaman içerisinde âlemlere üstün kılınmalarından bahsedilmektedir. Yani onların üstün olmaları kendilerinden kaynaklanan bir şeyle değil Allah’ın vermiş olduğu nimetler sayesinde olduğuna dikkat çekilmektedir.

            Allah’ın kendilerine verdiği nimetler ise başka bir ayette şu şekilde zikredilmektedir: “Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. Onları güzel ve temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.” (Casiye: 16) israiloğullarını üstün kılan Allah’ın nimetlerinin; kitap, peygamberlik, hükümranlık ve temiz rızıklar olduğu belirtilmiştir.

            Allah’ın bu nimetleri onlara karşılıksız vermediği, bunlara karşılık ne yapmaları gerektiği ise başka bir ayet-i kerimede şu şekilde zikredilmiştir: “Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık” (Bakara: 87)

            İlgili ayet-i kerimelerden anladığımıza göre Allah (cc) tarih boyunca Yahudilere kitap, hükümranlık, peygamberlik ve güzel rızıkla beslemek gibi birçok güzellikler bahsetmiştir.   Çok sayıda mucizelere şahitlik etmiş, çölde dahi en güzel şeylerle rızıklandırılmışlar. Kendilerine nasip edilen bu nimetler sayesinde kendi zamanlarındaki diğer toplumlara karşı maddi ve manevi üstünlükler elde etmişlerdi. Fakat bu üstünlük Yahudilerin iddia ettiği gibi kendilerini diğer kavimlerden ayrı kılan bir üstünlük değil, verilen görev ve sorumlulukları yerine getirmenin sonucu elde edilen bir üstünlüktü. Görev ve sorumluluk açısından farklılık sağlayan bir üstünlüktü. Yoksa Allah katında ayrıcalık sağlayacak bir üstünlük değildi. İnsanı Allah katında üstün kılan şey, insanın Allah’a vermiş olduğu söze sadık kalması ve onun gereklerini yerine getirmesidir.

            Allah insanı en güzel şekilde yaratmış, yerdeki ve gökteki her şeyi onun hizmetine sunmuş ve onu kendi halifesi olarak görevlendirilmiştir. Fakat aynı insan esfel-i safilin denilen hayvanlardan da aşağı seviyeye kadar düşebilmiştir. İnsanı halifelik makamına ulaştıran Allah’ın emirlerine bağlılık olduğu gibi onu hayvanlardan aşağıya düşüren de O’nun emirlerine muhalefettir. Yahudileri üstün kılacak olan şeyde Allah’ın birer nimet olarak gönderdiği peygamberlere itaat etmek ve onların getirdiği kitabın içindekilere tabi olmaktır. 

Allah her varlığı farklı fıtratta ve farklı görevler için yaratmıştır. İnsan da bir görev için yaratılmıştır. İnsanı yücelten şey ona yüklenen bu görev değil, görevin gereklerini yerine getirmektir. İsrailoğullarını da üstün kılacak olan şey kendilerine verilen kitabın gereklerini yerine getirmekle olacaktır. Fakat onlar Allah’a verdikleri söze sadık kalmadılar. Allah’ın emirlerini yerine getirmedikleri gibi kendilerine gönderilen peygamberleri de öldürdüler. Sonuçta ise lanetlendiler. Böylece kendilerini üstün kılacak vasıfları kaybettiler. Üstün konumdan esfel-i safilin mertebesine gerilediler.

Allah, soyundan dolayı kimseyi üstün veya alçak kılmamıştır. Yahudilerin üstünlük iddiaları ise geçmişte yaşamış oldukları yaşam şekli ile de ilgilidir. Günümüzde Yahudilik denildiğinde de Allah tarafından gönderilen bir dinden ziyade Yahudilerin kültür yapıları ile şekillenmiş bir din anlaşılmaktadır. Tarihi yaşamlarında sürekli zulme, aşağılanmaya ve sürgüne maruz kalmışlardır. Önce Mısır’da Firavunun sistematik soykırımına uğramış, Bâbilliler döneminde büyük bir katliam yaşamış, Romalılar döneminde toplu kıyımlara uğramışlardı. Yaşamış oldukları zulüm ve haksızlıklar inanç yapılarına da sirayet etmiş ve “Seçilmiş Kavim” iddiasıyla aşağılık kompleksinden kurtulmaya çalışmışlardır. Sürekli sürgünlerde geçen yaşam şekilleri “Arz-ı Mevûd” inancını oluşturmuştur. Allah’ın gönderdiği kitabı da kafalarına göre değiştirdikleri için düşündükleri veya hayal ettikleri şeyleri birer ayetlermiş gibi İlahi kitaplarına eklemişlerdir. Allah, Yahudileri seçilmiş bir kavim olarak yaratmadığı gibi onlara sürekli olarak hükümranlıklarını sürdürebilecekleri bir yer de vad etmemiştir. “Seçilmiş Kavim” ve “Arz-ı Mevûd” gibi ifadeler Allah tarafından gönderilen Tevrat’ta değil, insanlar tarafından değiştirilen Tevrat’ta yer almaktadır.

Allah (cc) sadece ırkından dolayı ne bir milleti seçmiş, ne onları üstün kılmış ve ne de onlara belli yerleri vad etmiştir. Ama kendisine inanan ve inancının gereklerini yerine getiren kimselere maddi ve manevi fetihlerin müjdesini vermiştir.