İslam’ın yapılmasını hoş gördüğü ve yapanlar hakkında da bir ceza verilmeyen şeylere helâl, bunun zıddına ise haram denir.

Bir şeyin helâl mı haram mı olduğunu belirleyen İslam’ın kendisidir. Allah’ın güzel gördüğü ve yapılmasını teşvik ettiği şeyler helâl kategorisinde yer alırken, güzel görmediği ve yasakladığı şeyler ise haram sınıfında yer alırlar.

            Kısaca Allah’ın güzel gördüğü her şey helâl dairesi içerisinde yer alır ve bunların yapılması da Allah tarafından istenir. Allah’ın yapılmasını hoş görmediği ama şeytanın da yapılmasını istediği şeyler ise haramdır. Yani Allah helâli, şeytan ise haramı sever.

            Bunun bir istisnası vardır. O da “boşanmadır”. “Allah’ın en sevmediği helâl boşanmadır” (Ebu Davûd, Talak: 3) hadis-i şerifinde de buyrulduğu gibi Allah boşanmayı sevmez. Şeytan ise çok sever. İlginç olan; Allah’ın sevmediği ve şeytanın sevdiği şeyin haram olması gerekirken boşanmada tam tersi bir durum vardır. Boşanma helal olmasına rağmen Allah hiç sevmezken şeytan ise helâl olmasına rağmen çok sevmektedir.

            Boşanma için neden “Allah’ın en sevmediği helal” denilmiş?

Allah boşanmayı istemez. Ama tamamen de yasaklamaz. “Helâl” denilmiş, çünkü bir evlilik çekilmez hale geldiğinde bundan kurtulmanın tek yolu boşanmadır. “Allah’ın en sevmediği” denilmiş, çünkü mecbur kalınmadıkça Allah boşanmayı asla istemez. “Allah’ın en sevmediği helal” denilerek zorda kalındığında kullanılmasına izin verilmiştir.

            Şeytan ise boşanmaları çok sever. Hatta bir rivayete göre İblis, yardımcılarını toplar ve her birbirini bir yerlere gönderir. Daha sonra onlar bir araya geldiklerinde teker teker “ne yaptınız?” diye sorar. Her biri yaptıklarını söylerler ama onlardan pek memnun olmaz. En son birisi: “Ben filan karı kocanın arasını açıncaya ve o evlilik boşanmayla sonuçlanıncaya kadar onların peşlerini bırakmadım. Sonunda boşandılar” der.  İblis: “İşte bu!” der ve bu durumdan çok memnun olur ve ona iltifatlarda bulunur. (Müslim, Münafıkûn: 67)

            Boşanma, günümüzde evliliklerin maruz kaldığı en büyük musibetlerin başında gelmektedir. Çok zor şartlar altında gerçekleştirilen evlilikler havadan sudan bahaneler ile yıkılmaktadır.          Neden boşanmalar bu kadar çoğaldı? Bunların önüne geçilemez mi?

Boşanmanın birçok sebebi var. Bu sebepler çok iyi tespit edilir ve doğru çözümler üretilirse bunun önüne geçile bilinir. Bu sebepleri; Karı-koca, anne-baba ve çevreden kaynaklanan sebepler olarak üçe ayırabiliriz.

Biz eşlerden kaynaklanan temel sebeplerin çözümleri üzerinde duracağız:

Eşler, sebepsiz boşanmanın bir vebal olduğunu, Allah’ı üzüp şeytanı sevindirdiğini bilecek ve bu şuurla hareket edeceklerdir. Bunu hissedebilmek için de evlenen çiftlerin belli bir dini alt yapıya sahip olmaları gerekmektedir.

Evlilik, ciddi manada sorumluluk gerektiren bir durumdur. Bu konuda evlenecek kişiler önceden gerekli eğitimi almalıdırlar. Fiziki olarak gelişimini tamamlamış ama ruhî anlamda gerekli olgunluğa sahip olmadan evlenen kimseler, evlendikten sonra deneme yanılma yöntemi ile işi yürütmeye çalışmaktadırlar. Fakat bu durumlarda çoğu zaman başarısız olmaktadırlar. Bu duruma düşmemek için evlenecek çiftlerin evlenmeden önce fizikî ve ruhî olgunluğa yetişmesini sağlamak gerekir. Bu seviyeye geldikten sonra evlendirilmeleri uygun olacaktır.

Evlenecek çiftler evliliğe çok büyük hayallerle başlamaktadırlar. Kafalarında kurdukları dünya, gerçek hayatın çok uzağında kalabilmektedir. Evlendikten sonra hayallerindeki dünyayı bulamadıkları için kısa sürede evlilikten soğuyabilmektedirler. Bunu önüne geçebilmek için eşler, evlilik hayatının da normal hayatın bir parçası olduğunu bilip, gereğinden fazla bir beklenti içine girmemeleri gerekir.

Eşler evliliğin bir imtihan olduğunu bilerek bu yola çıkmalıdırlar. İmtihan olan yerde de her daim sıkıntı olacaktır. Eşler, evlilik hayatında sıkıntılar ile karşılaşacaklarını bilerek bu yola çıkarlarsa, sonradan karşılaştıkları olumsuzluklar onlar için bir sürpriz olmayacaktır.

Eşler karşıdakini kendisine benzetmemeye veya onu sindirmeye çalışmamalı. Allah’ın kadın ve erkeği farklı yarattığını ve her kesin yaratılışına göre yapması gereken görevler olduğunu bilmeli ve ona göre hareket etmeli. Erkek kadını kendine, kadın da erkeği kendine benzetmeye çalışırsa bu birliktelik fazla sürmeyecektir. Sürse dahi içerisinde çok sayıda sıkıntılar barındıracaktır.

Erkekler hanımlarını Allah’ın bir emaneti, kadınlar da eşlerini Allah’ın bir lütfu olarak görmelidir. Bu şekilde birbirlerine yaklaştıklarında çoğu problem kendiliğinden ortadan kalkacaktır.