Doğum Günümü Kutlayanlara Hürmetlerimle!
Arkadaşlar, aslında 15 Ağustos gününün doğum tarihim olduğunu hiç zannetmiyorum. Gerçekte hangi tarihte doğmuşum validem dahil bilene de bugüne değin henüz rastlamadım. Sadece büyük dayımın beşinci çocuğu (yani üçüncü oğlu) Hatem'den yaklaşık iki aydan üç yahut beş gün küçük olduğumu vaktiyle akrabalarımdan duymuştum.
Tabi, Hatem'in nüfus kaydında 11.04+yıl olarak yazılan doğum tarihinin gün ve ay olarak gerçekliği de tartışmalı olduğu için buradan hareketle kendi doğum günümü tespit açısından bir ipucu bulmaktan da zorlandığımı ifade etmem lazım.
Derken, aradığım tarihin tespiti açısından, Durdu Mehmet dayımın askerliği imdadıma yetişti. Meğer ikinci dayım ağustos celbinde asker olmuş. Tabi şimdi durum ne minvalde bilmiyorum ama vaktiyle o tarihte Afşin'de, yılda üç tertip halinde askere alınma hadisesi gerçekleşirmiş.
Ve ben, O askere giderken bir hafta yahut on günlük bebekmişim. Bu durumu 2011 yılında öğrendiğimde, dayıma hangi yıl askere gittiğini sordum. O'da “1967 yılı yaz celbinde” diye cevap verdi.
Lakin ertesi yıl dayım, 1966 yılında silah altına alındığını hatırlamış. Böyle olunca, ben normal olarak bir yıl boyunca, nüfus kütüğündeki doğum kaydıma göre, bir yaş daha küçük olduğum yönündeki, tek tesellimi de kaybetmiş oldum.
Bu arada validem, doğum tarihimin hangi gün olduğuna yönelik sorularıma 'harman zamanı' şeklinde cevap verdiği için ben uzun zaman, arpa-buğday/nohut yerine kuru fasülye hasadını (Çoğulhan tabiriyle “pakla çıhımı”) esas alarak(!) ekim ayı doğumlu olduğumu düşünürdüm.
Hatta ilkokuldan başlamak kaydıyla (haftada sonları küçük amcamın kasabadan ilçeye yolcu taşıyan dolmuşunda yaptığım muavinlik karşılığında aldığım harçlıktan, her hafta cumartesi günleri O’nun 'paranı boşa harcıyorsun' ikazına aldırış etmeden saklambaç ekindeki bulmacası için satın aldığım Günaydın gazetesi de dahil) okuduğum tüm gazetelerin bulmacasını çözdükten sonra terazi burcundan günlük falımı da kemali ciddiyetle(!) okurdum.
Sonra fark ettim ki, nüfustaki doğum günü kaydına göre, meğer ben deve burcundan(!) imişim. Şimdi erbabının "hayda bu burçta nerden çıktı" dediğini duyar gibi oluyorum. Hemen söyleyeyim sizi merakta bırakmak istemem. Bu “deve burcu”nu ben ihdas ettim. Zira; nüfusta gözüken resmi doğum günüm miladi takvimde, eskilerin deyimiyle, zemheri ayına tekabül ettiğine göre, gazete sayfalarının günlük fal bölümünde de zemheri ayında doğanlarla ilgili bir burç olmadığına göre, ‘benim burcum olsa olsa "deve burcu"dur’ diye düşündüm.
Hem, aslan, oğlak, terazi yengeç vb. burç var da neden “deve burcu” olmasın. Nitekim, bu işlere yeni merak saran çocukların “sizin burcunuz nedir, sorusuna cevap olarak “deve burcu” cevabı onlara enteresan geliyor. Bazı çocukların “hangi ayda doğanlar deve burcundandır” şeklinde yönelttikleri suale “zemheri ayı” cevabımla ikna olmayıp “öyle bir ay mı var” dediklerinde, tabi var, siz hiç:
“Bilmem şu feleğin bende nesi var,
Her gittiğim yerde yar ister benden,
Sanki mor sümbüllü bağım var benim,
Zemheri ayında gül ister benden”
türküsünü duymadınız mı şeklindeki cevabımdan sonra yanımdan uzaklaştıklarını hatırlarım.
Tabi facebook sayfası açtığım esnada, velim/vasim yanımda olmadığı için sehven (aslında bilerek) 15 ağustosta doğum kaydı yazmıştım. Aslında kastım, (bu kabil tebriklerle karşılaşmamak olduğunu söylemekle birlikte), 14 ağustos günü facedeki doğum günü tarihini güncelleyip, 29 şubat yapmaktı ama adli tatil olduğu için, "nasıl olsa süreler işlemez", düşüncesiyle bu işlemi de atlamışım.
Dün yani 15 ağustos sabahının seherinde, face sayfamda değişiklik yaptıysam da, kalmış olduğumdan haliyle yetiştiremedim ve cümle müvekkil, meslektaş, tanıdık, dost, arkadaş hısım-akraba ve taallükat doğum günü kutlama mesaisine başlamış oldular. Bu sebepten naşi, bir arkadaşımın da whatsapp grubunda ayrıca 'bugün Sezai'nin doğum günü' uyarısından sonra tehlikenin farkına vardım. Ancak bu arada sosyal medyada tebrikler aldı başını gitti tabi.
Benim gibi, uslanmaz doğum günü kutlaması (tabi genel geçer bütün günlere de ayrıca ve özellikle karşı olduğumun bilinmesini isterim) muhalif birinin, “mevlidi” kutlanarak, bu kadar da üzerine gelinmez ki kardeşim, el insaf yani.
Neticeten; doğum günümü (yani mevlidimi) kutlamak için yurt içinden ve yurt dışından şahsen kalkıp yanıma kadar gelen, sabit telefonla evime ve işyerime telefon eden yahut gsm hattından sesli yahut görüntülü (whatsapp ve diğer görüşme yapılan programlar üzerinden arama yapanlar dahil) arayan, kısa veya uzun mesaj yazan, mms ve whatsap paylaşımı yapan, telgraf yada teleks çeken ve e-posta göndermek suretiyle irtibata geçerek kutlayan çelenk ve çiçek gönderen ilgili derneklere bağışta bulunanlarda dahil (!) tüm dost ve arkadaşlarıma (cümle müvekkil, meslektaş, tanıdık, dost, arkadaş hısım-akraba ve taallükata) hassaten (aslında bu yazının yazılmasına vesile oldukları ve bir daha bu minvalde yazı yazmamak azmine ulaşmama vesile oldukları için) teşekkür ederim.
Not-1 Dün yaş günü kutlaması kabilinden telefon eden bir arkadaşımın “50 yaşını geçmiş olmak nasıl bir duygu” şeklindeki sorusuna cevaben 19 yaşıma (!) girdiğimi söylediğimde kendisinin de (2 yıl önce çocuğu fakülteden mezun olmasına rağmen) 18. yaşından henüz gün almadığını ifadesi beni gülümsetti.
Not- 2 Bu yazıdan sosyal medyadan damadı aracılığıyla haberdar olan küçük amcam (gazete satın almama paranı boşa harcıyorsun diyen) doğum günümü kutlayamamaktan şikayetçi olduğumu zannetmiş. Beni aradı ve "Sazai sıkıntı etme, Durdu dayın askere 23 temmuz 1966 günü gitti. Sen, dayın askere giderken 10 günlük bebektin. Doğum gününü 12 Temmuz olarak istediğin gibi kutlayabilirsin" dedi.
İşin ilginç yanı halen tanıdıklardan sosyal medyada yazıma "doğum gününü kutluyorum" şeklinde cevaplar alıyorum..
Hürmetlerimle... :)))