Çoğulhan'a elektrik komşu köy ve kasabalardan daha önce gelmişti. Sebebi de kasabada inşasına 1974 yılında başlanılan, Afşin-Elbistan Termik Santralıydı. Hatırladığım kadarıyla 1976 yılının Haziran ayında kasabanın tüm cadde ve sokaklarına dikilen demirden mamül elektrik direklerinin bağlı olduğu, Çameli Durmuş Amca'nın bakkal dükkanının yanında bulunan, -halen aynı yerdedir- trafodan elektrik akımının verilmesiyle, sokak lambalarının yandığını görmüştük.

Trafonun çevresine toplanan çocuklar kadar, büyükler ve yaşlılar da bu tarihi ana tanıklık ettikleri için en az bizim kadar merak ve heyecan içindeydiler. Neden "demirden mamül yani yapılmış" diye ayrıca belirttiniz derseniz, o tarihten sonra Afşin'e bağlı köylere ahşap telefon direkleriyle elektrik şebekesi tesis edildiğini hatırlamamdan kaynaklıdır.

O tarihte kasabada, adına bugün Merkez Camii denilenin dışında bir de Turnapınarı Mahallesinde ikinci bir camimiz daha bulunuyordu. Aslında Merkez Camii ismi o vakitler telaffuz edilmez, adından sadece "Cami" diye bahsedilirdi. Caminin imamlığını ise komşumuz, -adı Mustafa olsa da- hemen herkesin "Hafız", biz çocuklar ve gençlerin de "Hafız Emmi" dediği kişi ifa ediyordu. Bildiğim kadarıyla o günlerde Çoğulhan'da Mustafa amca, dışında arkadaşımız Yasin'in ağabeyleri Ali Bingöl ve kardeşi vardı. Hafız emmi aynı zamanda annesi tarafından akrabamız olan arkadaşım Ahmet Duran'ın da babası olup sonraki yıllarda da Afşin İmam Hatip Lisesi'nde velim olmuştu.

O yıllarda camimizin kadrolu yahut kadrosuz bir müezzini de bulunmuyordu. Aslında Hafız Emmi'nin görev yaptığı dönemde, Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde genellikle köy ve kasaba camilerinin imam kadrosu var mıydı yoksa geçici olarak mı görev yapıyordu tam olarak hatırlamıyorum. Zira o vakitler bir çok belde ve köyde, ahali camilerinde hizmet edecek imamları kendi aralarında topladıkları, genelde hububat türünden (buğday vs.) bir ürünle görevlendirirlerdi. Yıllık belli bir kilogram mahsulü maaş/ücret olarak dönem sonunda yahut ortasında görev yapan kişiye takdim ederlerdi.

1975 yılında Milli Cephe Hükümeti -Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi- döneminde Termik Santralı'nın temel atma törenine gelen Başbakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcıları Necmettin Erbakan Alparslan Türkeş kasabamıza gelmişlerdi. Belediye Binasının solundaki ağaçlıklı bölgeye masa ve sandalyeler yerleştirilmiş ve hükümet erkanı ile diğer misafirler orada öğle yemeğindeydiler. Yemekte Başbakanı ve Alparslan Türkeş'i gördüğümü hatırlıyorum. Lakin Erbakan'ı görememiştim. Sonradan öğrendiğime göre sayın Erbakan öğle namazı için camideymiş. Namaz çıkışı Nacar Hacı Emmi kendisine; "Camimizin imamı yok. İmam atanması hususunda yardımcı olur musunuz" dediğinde, Erbakan'ın, "Çocuklarınızı okutup imam hatip olmalarını sağlayın" diye tavsiyede bulunduğunu duymuştuk.

***

Hafız Emmi'de vaktiyle dedem Veli Hoca'dan Kur'an eğitimi almış. Dedem kendisi hafız olmadığı ve bildiğim kadarıyla herhangi bir eğitim kurumundan -medreseden- mezun olmadığı halde, bazıları ilçeye bağlı diğer köylerden gelen birden çok öğrenciyi hafız yetiştirmiş. Lakin bu süreçte defalarca, Kur'an öğrettiği öğrencileriyle birlikte, jandarma baskınına uğramış. Bu baskınlarda kimi zaman karakolda geceledikten sonra çıkartıldığı mahkemede para cezasına da çarptırılıyormuş.

Bu hadiselere her ne kadar arkadaşımız Eşref, "şehir efsanesi" dese de, Afşinli olan ebeme -yeni söyleyişle anneannem ki sülalesine "köfteciler" denilirmiş- lise öğrenciliğim yıllarında dedemin mahkemeden ceza alıp almadığına dair sormuştum. O sorumu, "Oğlum, deden çocuklara elif-be öğretirken, köyün giriş çıkışına gözcüler yerleştirir, jandarma geldiğinde önceden haber alıp, elif cüzlerini ve Kur'an'ı saklardık", şeklinde cevaplamıştı.

Lakin kimi zamanda Jandarma farklı yollardan mı gelirdi yoksa gözcüler mi dikkatli olmazlarda, defalarca gözaltına alınmış dedem. Dedemin bu "gizli" Kur'an eğitimine dair kim bilir belki de kasabalılardan ihbarda bulunanda olmuştur. Şu kadarını söylemekte fayda var ki vefatından bu yana yarım asır geçmiş olmasına rağmen dedem Veli Hoca'nın hatırı, halen onun tanıyanlarca hürmetle yad ediliyor.

***

Hatırımda kaldığı kadarıyla 5-6 yaşlarındayken mahallenin hanımları yazlık sinemada, ikindi sonrasında gösterime giren bir filmi izlemeye gidiyorlardı. Bu filmlerden birisine amcamın hanımı beni de götürdüğünde, ilk kez beyaz bir film görmüş ve beyaz perdeden, üzerimize doğru dolu dizgin gelen atlardan pek korkmuştum. O kadar hızlı geliyorlardı ki bizi tepeleyip geçmeleri an meselesi olduğu için gözlerimi kapatıp, adeta yengemin kucağında saklanmıştım.

Yazlık sinema binası, Hacı Muharrem Emmi'inin evinin alt tarafında, kasabanın arazilerini sulamak için, Hurman Çayı'ından ayrılan ve toprak kanalla kasabanın içinden geçen, adına Öz dediğimiz suyun kenarında, kirpiçten yapılmış tek katlı yerdi. Bu yapın inşa edildiği yer daha önceleri Antepli Mahmut Ağa'nın ailesine aitmiş. Sonrasında bu şahsın borçları sebebiyle kasabadaki arazileriyle birlikte satıldıktan sonra, Kılıç tarafından sinema binası inşa edilip bir müddet de çalıştırılmış.

Kışlık sinema olarak da Çoğulhan Höyüğü'nün yanındaki başka bir mekan kullanılır ve burada film gösterimi olurdu. Daha fazla ayrıntı istemeyin aziz okuyucular aradan nereden bakılsa elli yıl yani yarım asır geçmiş bulunuyor. Gerisini de biraz siz araştırıverin yani. Her şeyin hazırı olmaz. Yok yere bilgisayarda arama motorlarına yahut yapay zeka programlarına da sormayın. Onlar da bilmez!

Bir başka rivayete göreyse göre o tarihte sinema, Topal Mahmut'un Oğulları, Hasgül ve Seyfi tarafından işletiliyormuş. Ağabeylerinin yanında yahut onların yokluğunda, kimi zaman da küçük kardeşleri Mehmet Tatar film makinasını çalıştırırmış. Hasgül Emmi ve kardeşi Seyfi o tarihte Afşin'in diğer kasabalarında olduğu gibi Çoğulhan'da da bir sinema açılırsa işletileceğini düşünmüşler. Dark marka Rus yapımı sinema makinasını da Malatya'dan satın almışlar.

Yaz aylarında akşamları sinemada "oynatılacak" film için -o zamanlarda film gösterimine, film oynatma denilirdi- afişler kasaba içerisinde gençler tarafından bir araç üzerinde gezdirilir, bir anlamda izleyicilere duyurulur, onlar davet edilirdi. Yanlış hatırlamıyorsam bizim sınıftan, Cafer Emmi'nin oğlu Recep de bu film afişini taşıyanlardan birisiydi. Ayrıca bir iki mekanda da sabit şekilde duvara asılırdı tıpkı günümüzdeki ilan panolarındaki gibi filmde rol alan oyuncuların resmi de bulunurdu. Tabi henüz elektrik şebekesi olmamasına rağmen sinemanın nasıl çalıştırıldığını merak etmiş olmalısınız. Bu iş için benzinli jeneratör kullanılıyormuş.

Çoğulhan İlkokulu'na henüz birinci sınıftaydım. Akşamları sinemaya gitmek biz öğrencilere okul müdürümüz Abdulhakim Eren tarafından yasaklanmış. Belki de bu yasağı sınıf öğretmenlerimiz gerekli görmüşler ama biz müdürümüzden biliyorduk. Hatta bilet parasını kendisinin ödediği bir öğrenciyi, her akşam sinemaya gönderip bir -taraftan film izlerken diğer taraftan- salondaki öğrencilerin isimlerini ertesi gün okul idaresine bildirdiğini de duymuştuk. Çünkü gizli saklı da olsa kim film izlemeye sinemaya gitmişse bu okulda konuşuluyor ve zaman zaman cezalandırılıyordu.

Abdulhakim Eren hoca demişken, müdürümüz simasındaki o ciddi görüntüsüne rağmen, her zaman mizahi kişiliğini hep muhafaza ederdi. Bir 10 Kasım günüydü ve bizler sanırım henüz ilkokul ikinci sınıftaydık. Çoğulhan İlkokulu'nun önünde tüm öğrenciler toplanmıştık. Müdürümüz, günün "anlam ve önemine dair" konuşmaya başlamadan önce;

"Çocuklar siz bayrağın neden göndere çekilmeyip de yarıda kaldığını merak ediyorsunuz sanırım. O halde hemen söyleyeyim. Bayrağın ipinde bir düğüm olmuş. O sebeple direğin tepesine kadar çekemedik.", dediğinde şaka yaptığını daha sonradan bize anlatan olmasa ben çoktan inanmıştım.

Öyle ki o gün Başöğretmenim adlı şiiri okuyan sınıf arkadaşımız Döne'nin mısrayı yanlışlıkla;

"Baktım ki asker, ben de askerim

Elimde kürek nöbet beklerim" şeklinde okumasına güldüğümüz zaman müdür bey de bizlere eşlik etmişti. Şirin ikinci mısrası, "Elimde tüfek nöbet beklerim" şeklinde olmalıydı. Lakin bizim ova köylerinde kürekle arazi sulama işi yapılırken, "su nöbeti beklemek" şeklindeki deyimden dolayı arkadaşımız yanılmıştı.

***

O yıllarda henüz bizim bölgede televizyon yayını olmadığı için hali vakti yerinde olan ailelerin radyoları bulunurdu. Bu radyolar büyük pil denilen pillerle çalışırdı. Bu piller radyo dışında bir de el fenerinde kullanılırdı. Kasabada her zaman takım elbise ile gezdiğini hatırladığım Fadıl Amca iyi bir radyo dinleyicisi olarak, çarşıda genelde kahvehanelerin önünde meraklı gözlerle kendisini dinleyenlere, "Ajanstan duyduğuma göre..." diye başlayan cümlelerle ülke ve dünya gündemine dair haberleri aktarır kendine has üslubuyla da yorumlardı.

Bir de o günlerde Çoğulhan'da neredeyse günlük gazete okuyan tek kişi Fadıl amca idi. Gazetesi dörde katlanmış olarak çeketinin hep sağ cebinde olurdu. Ancak Çoğulhan'a gazeteler yayımlandığı günün ancak ertesinde gelirdi. Dolayısıyla bizim kasabalılar yaşanan hadiseleri bir gün sonrasında takip ederdi. Başında foteri hiç eksik olmayan ve herkese "ortağım" diye hitap eden bizim gözümüzde bilgi olan bu kişi pek nazikti. İnsanları dikkatlice dinler, kendisine sorulan sorulara da kemali ciddiyetle kısa cevaplar verirdi. Özellikle 1974 yılı Temmuz ayında gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı dönemindeki olayları, geniş bir dinleyici kitlesine yorumlar, "Bizim askerler Rumları ezip geçti" şeklinde biten cümleler kurardı.

Hasgül Emmi'nin oğlu Paşa da bizim ilkokulda sınıf arkadaşımızdı. Asıl ismi bu olmamasına rağmen hepimiz onu "Paşa" diye çağırırdık. Neden bu şekilde hitap ederdik bilemiyorum. Lakin öğretmenlerimiz de nüfus cüzdanında yazılı olan resmi ismini söylemezlerdi. Ancak sınıf defterinde kayıtlıydı onun gerçek adı. Paşa sınıfa zaman zaman film şeritlerinden kesilmiş parçalar getirirdi.

Biz bu film şeritlerini güneşe tuttuğumuzda filmin bazı sahnelerini görür eğer seyretmiş isek öncesine yahut sonrasına dair kısımlar hakkında konuşurduk. Ayrıca Çoğulhan'da, Deli Hüseyin Emmi'nin bizim akranımız, belki de bir iki yaş büyüğümüz bir oğluna Paşa derdik. Paşa muhtemelen bizden üst sınıftaydı. Çünkü onunla aynı sınıfta okumamıştık. Bu ikinci "Paşa"nın gerçek adını bugün bile öğrenmiş değilim:)

***

İşte bu yıllarda yaz günlerinin birisinde Çoğulhan Merkez Camiinde akşam ezanı okunuyormuş. Güneş batmasına rağmen havanın sıcaklığı henüz kaybolmadığı için de kasaba camisinin kapı ve pencerelerinin tümü açıkmış. Camiye yakın bir yerde, 250-300 metre mesafede bulunan yazlık sinemada, akşam gösterilecek filmin müziği olarak Neşet Ertaş'ın "Zahidem" türküsü duyuluyormuş. Nuri Sesigüzel tarafından okunan türkü, höperlörden yüksek bir sesle sinema binasının dışına verildiği için, akşamın sessizliğinde tüm kasabalı tarafından rahatlıkla dinleniliyor belki de kimileri eşlik ediyormuş.

Söylendiğine göre Hafiz Emmi akşam namazının ilk rekatında, Fatiha suresini okuduktan sonra, kulağına gelen türküdeki cümlenin etkisinde kalarak;

"Dane dane benleri var yüzünde" mısrasını tekrarlamış. Camide ilk safta hemen imama en yakın yerde bulunan "Çilo Memmet" devamını getirmiş. "Can alıcı bakışları gözünde"...

Tabi bu olay gerçekten yaşanmış mı yoksa kurgulanmış bir mizansen mi orasını ben bilemem. Çocukluğumda çok kimsenin dillendirdiği bir hadise olarak aklımda kalmış. Şimdiyse ne yazlık sinemamız kaldı ne de Çoğulhan'ın kendisi. Afşin-Elbistan Termik Santralını çevreyi kirletmesi ve açık işletme alanlarından kömür çıkartılabilmesi için, kasabamızın sulak topraklarının çoğu istimlak edildiği için komşularımız, başka şehirlere-ilçelere taşındılar.

Şu an çocuklukları orada geçmiş olanların Çoğulhan'a ait hatıralarıyla, İpekyolu'nun Malatya-Kayseri güzergahında, Karahan - Karatay Hanı ortasında yer alan Selçuklu hükümdarı 1. Alaeddin Keykubat'ın komutanlarından, Mübariziddin Çavlı tarafından inşa edildiği bilinen ve 1950'li yıllara kadar tüm duvarları duruyorken şimdi yıkılmış olan ve bugün için sadece 3-4 metre uzunluğunda 2-2,5 metre yüksekliğinde küçük bir duvar kalıntısı bulunan, Çavlı Han dışında, şimdilerde pek bir şey kalmadı.

Dane dane benleri var yüzünde

Can alıcı bakışları gözünde...

https://www.youtube.com/watch?v=a6ZrTYrN_4o