“Gençler Deist mi Oluyor?”

Deizm ve ateizm gibi yanlış inanç yapılarının gençler arasında yayılmasının en önemli sebeplerinden birisi de eğitimsizlik veya yanlış eğitimlerdir. Bilhassa da din eğitimi adı altında yapılan yanlış eğitim şekilleri Deizm ve Ateizm ’in yaygınlaşmasında etkili olmaktadır. Bu iş eğitimsiz olmamakla birlikte eğitimin de doğru yapılması esastır. Toplumsal anlamda din eğitimi konusunda çok gerilerde kalmış bir durumdayız. Ne genç yaşta evlenen ve çocuk sahibi olan anne babalar bu konuda yeterli bilgiye sahipler ne de büyüklerimiz. Evlenen çiftin en büyük hayali çocuklarını kendi düşünce ve inancı yönünde yetiştirmektir. Onun için küçük yaştan itibaren ona bazı düşünceleri vermeye çalışırlar. Küçük yaşta, büyüklerinden gördüğü her şeyi taklit etmeye çalışan çocuklar, kendilerinden istenilen şeyleri sorgulamadan yapmaya çalışırlar. Fakat yaşları ilerledikçe ve sorgulamaya başladıkça kendilerine telkin edilen şeyleri analiz etmeye başlarlar. Bu dönemde anne ve babaları başta olmak üzere büyükleri ile çekişme yaşamaya başlarlar. Aradaki ipler her gün gerilir ve bir gün o ip kopabilir.

Eğitim işini gıda işine benzetebiliriz. Nasıl ki çocuğu yaşına göre ve bünyesine göre gıda verilir ise din eğitimi de öyle olmalıdır. Yaşına ve durumuna göre dini değerler verilmelidir. Henüz daha dişleri çıkmamış bir çocuğun ağzına bir meyve parçası verdiğimizde onun ölmesine sebep olabileceğimiz gibi çocukların yaşlarına uygun verilmeyen din eğitimleri de onların dinden uzaklaşmalarına sebep olabilir. Veya bir çocuğa gereğinden fazla bir şeyler yedirmeye çalıştığımızda onun kusmasına sebep olabileceğimiz gibi çocuklarımıza din eğitimi konusunda gereğinden fazla yüklendiğimiz de onların tamamen dinden uzaklaşmalarına sebep olabiliriz.

Çocuklara dini eğitimi vermeden önce anne babaların ciddi bir eğitimden geçmeleri esastır.  Çocuklarımıza hangi yaşta hangi şeyleri ve ne kadar ölçüde verebileceğimizin eğitimini almaları gerekir. Maalesef çoğu ailelerimiz bu konuda çok bilinçsiz oldukları için kendi doğruları doğrultusunda çocuklarına bir şeyler yüklemeye çalışmaktadırlar. İlk dönemler güzel neticeler alınıyor gibi gözükse de belli bir zaman sonra o çocuklar en ateistten dahi daha fazla ateist, en Deistten daha fazla deist olabilmektedirler. Çocuklarımızın bu duruma düşmemeleri için anne babaların bu konuda bilinçlendirilmeleri esastır. İyi yetişmiş bir anne baba yi yetişecek nesiller için en iyi güvencedirler.

            Din adına yapılan yanlışlar. Dini değerlerin, kutsalların yok edilmesi. Gençlerin deizme kaymalarının en önemli sebeplerinden birisi de dini değerlerin ve kutsalların yok edilmeye çalışılmasıdır.  Din, bir kimse için kutsal olduğu gibi dini değerler de kutsaldır. Mesela Allah, Peygamber, Kitap, Melek, Namaz, Oruç….. gibi değerlerde kutsaldır. Kişiyi dinde tutan en önemli şeylerden birisi de dindeki kutsallardır.

            Bilinçli veya bilinçsiz şekilde kutsallarına savaş açılmış bir toplum haline gelmiş durumdayız. Sözde insanları bilinçlendirmek adına televizyon ekranlarına çıkan çoğu din adamlarının şuursuz ve bilinçsiz bir şekilde bu yanlışa düştüklerini görebilmekteyiz.  İnsanlara faydalı olabilecek türden bir şeyler anlatmaları gerekirken onlara hiçbir fayda sağlamayacak tartışmaların içerisine girmekte ve o konuları anlatmaya çalışılmaktadırlar. Bazı siyasi-dini çekişmeler sonucunda İslam dünyasında tartışılmaya başlamış ve bin yıldan da fazladır devam edip gelen bu konuları konuşmaktadırlar. “Kader inancı var mı yok mu? Şefaat var mı yok mu? Peygamberlerin Mucizeleri var mı yok mu? kabir hayatı ve Kabir azabı var mı?, Cenazenin arkasından Kur’an okunur mu okunmaz mı?.....” türden konuları tartışmaktadırlar. “Muhalefet et ki meşhur olansın” sözü kabilinde adeta halkın inancına muhalif bir şeyler söylemeyi marifet saymaktadırlar. Birçoğu akademik seviyede tartışılacak olan bu konuları halkın karşısında, televizyon ekranlarında yapmaktadırlar. Ramazan gelir milletin tuttuğu orucu eleştirmeye kalkışırlar, hac gelir haccı eleştiriler, cenaze olur cenazenin arkasından okunan Kur’an’ı eleştiriler. Topluma fayda sağlaya bilecek, onlardaki dini duyguyu harekete geçirerek onların dine bağımlılıklarını daha da artıracak konuları konuşmak yerine bu tür konuları konuşmaları toplumda dine karşı ve dindarlara karşı bir güvensizliğe neden olabilmektedir.

            Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin hayatı dersleri bugün bütün liselerde ve ortaokullarda müfredata girmesine rağmen maalesef dersi seçen öğrenci bulunamamaktadır. Bu durumda yapılacak en kolay şey öğrenciyi ve velileri suçlamaktır. “Bu dersler var ama öğrenci seçmiyor, veliler tercih etmiyor” türünden laflarla kendimizi rahatlatabiliriz. Fakat mesele neden bu noktaya geldi onun nedenlerini bulmadan bu sorunu çözemeyiz.

            Öğrencilerimizin başta K.Kerim olmak üzere dini içerikli derslerden uzak durmalarının birçok sebebi olmakla birlikte bunun bizlerle ilgili yönünündü olduğu bir gerçektir. Bu dersleri verecek olan biz ilahiyatçı hocalarının da bu işte büyük bir hissesi vardır. Kur’an-ı Kerim dersine giren hocamız, ilk derste: “Kur’an’ı anlamadan okumak ibadet değil. Anlamıyorsanız okumayın. Bunun bir sevabı yok” diyor. İkinci derse girdiğin de: “Cenazelerde okunan Kur’an’ın ölüye hiçbir faydası yok. Okumayın.” Diyor. İlk iki derste bunları duyan bir öğrenci kendi kendine düşünmeye başlıyor: “Anlamadığım için bu Kur’an’ın bana bir faydası yok. Anne-babamın arkasından okumamın da onlara faydası yokmuş. Diriye ve ölüye de faydası olmayan bu dersi ben neden tercih edeyim” diyor ve bir daha o dersi seçmiyor.

            Hadis tartışmaları ortaokul sınıf seviyelerine kadar düşmüş durumda. Hadis nedir? Sünnet Nedir? Bunların ne olduğunu bilmeyen bir lise öğrencisi, ortaokul öğrencisi derslerinde hadis tartışması, sünnet tartışması yaşıyor. Dersine giren Din Dersi öğretmeni: “bu hadis değil, bu sünnet değil…..” gibi konuları işlemekte. Maalesef Hz. Peygamber’in hadislerine ve sünnetine karşı Batılı Müsteşrikler tarafından başlatılan savaş bugün bazı hocalar tarafından devam ettirilmektedir. Derste neyin hadis veya sünnet olduğunu öğrenmeden nelerin hadis olmadığını öğrenen veya öğretilen bir öğrenci neden Hz. Peygamber’in Hayatı dersini tercih etsin. Sünnetini kabul etmediği bir peygamberin neden hayatını öğrenmeye çalışsın.

            İnsanları dinde tutan Kutsallardır. Kutsallar kaybolduğu zaman toplum da yavaş yavaş dinden uzaklaşır ve gün gelir dinden tamamen kopar. Onun için dini kutsallarımızı öğrencilerimize, gençlerimize iyi anlatmalıyız. Bu konuda toplumsal olarak bazı yanlışlar var ise onu kökten koparıp atmak yerine düzeltme yoluna gitmeliyiz. İki sene Kırgızistan Manas Ünivesitesi İlahiyat Fakültesinde hocalık yaptım. Orada duymuş olduğum şu cümle beni çok etkilemişti: “Biz Kırgızlar yıllarca Komünizmin, Rusya’nın yönetiminde kaldık Bu süre içerisinde bize sürekli Ateizm eğitimi verilerek dinimizden koparılmaya çalışıldık. O noktaya gelmiştik ki din adına her şey silinip atılmıştı. Bizim dinimiz de kalmamızı sağlayan en önemli şeylerden biri de KANDİLLERDİ. O kandiller geldiğinde biz Müslüman olduğumuzu hatırlıyorduk. Coşkulu bir şekilde o kandilleri kutluyor ve değerlendirmeye çalışıyorduk. Yılda belli aralıklarla da olsa bu kandiller sayesinde Müslüman olduğumuzu hatırlıyor ve dinimize bağlılığımızı sürdürüyorduk”

            Balkanlardaki toplumların Müslüman olarak kalmalarında da en önemli etkinin oradaki türbeler olduğunu duymuştum. O türbelerde yatan Müslüman şahsiyetleri kendilerinin büyükleri ve dini anlamda liderleri olarak tanıyan bu kimseler, o türbeleri ziyaret ettikçe Müslüman kimliğini yaşatmaya çalışmış. Onun için bir toplumda din adına var olan kutsalları bazı yanlış uygulamalardan dolayı kökten kaldırmaya çalışmak toplumu tamamen kaybetmek için atılan birer adımdırlar. Yapılması gereken bu konuda içerisine düştükleri yanlışları onlara göstererek oradan uzaklaşmalarını sağlamaktır. “Tamamı yapılamayan bir şeyin tamamı da terk edilmez” kaidesi gereğince tam olarak yapamadığımız şeyleri terk etmek yerine onları ıslah etme yoluna gitmeliyiz.

            Maalesef bugün din adına ne kadar kutsallar varsa ya yok sayılmakta veya itibarsızlaştırılmaktadır. Kutsallarından koparılan insanlar da kendilerine başka kutsallara arayacaklardır. Bu şekilde Dinden ve kutsallarından uzaklaştırılan gençler kendilerine başka kutsallar aramaktadırlar. Bu durumda olan gençlerimize çare olarak ise Deizm gibi sapık akımlar sunulmaktadır. Gençlerimiz de onun ne olduğunu pek bilmeden o yöne doğru kaymaktadırlar.  

                                                                                                          Devam Edecek