Önceki yazımızda çok evliliğin bir emir değil bir ruhsat olduğundan bahsetmiştik. Bugünde çok evlilikteki ruhsat boyutundan bahsetmeye çalışalım.
Uygulama açısından dinin emirleri azimetler ve ruhsatlar olmak üzere iki kısma ayrılır. Azimetler her zaman yapılması istenilen hükümlerdir. Dinin aslını da azimetler oluşturur. Ruhsatlar ise normal zamanların dışında, özel durumlarda uygulanabilen hükümlerdir. İçki haramdır. Onu terk etmek dinin aslıdır. Ama susuzluktan telef olma noktasına gelmiş ve içmek için içkiden başka bir şey bulamayan kimsenin ölmeyecek kadar içki içmesi bir ruhsattır.
Çok eşlilik dinin kabul ettiği ruhsatlardan birisidir. Bu ruhsat ta eşler arasında adaleti sağlamak şartına bağlanmıştır.
Çok evlilik bir ruhsat olmakla birlikte hüküm olarak MÜBAH kategorisine girer. Fıkıh sahasında uzman 26 kişilik bir heyet, 1965 yılında Mısır-Kahire’de bir araya gelmiş ve çok evlilik konusunu uzun süre müzakere etmişler. Uzun müzakereler sonucunda çok evliliğin MUBAH olduğu sonucuna varmışlardır.
Mubah ise yapılıp yapılmaması konusunda kişinin serbest olduğu, yani kişinin yapıp yapmama konusunda tamamen serbest olduğu fiillerdir. Yani kişinin yaptığında sevap, terk ettiğinde de günaha girmeyeceği fiillerdir.
Mubah fiilleri işlemek konusunda kişi serbest olmakla birlikte fiilin neticesi de dikkate alınmak zorundadır. Yani mubah bir fiil, işlendiğinde olumsuz bir şeye sebep olacaksa o fiil işlenmez. Onun yapılmasına izin verilmez. Buna SEDD-İ ZERÂİ’ denir. Sedd-i Zerâi’; kendi başına mubah olan bir fiilin şer‘an sakıncalı bir sonuca götüreceğinden dolayı yasaklanmasıdır. Kötülüklerin önüne geçmek için gerektiğinde helal olan bir fiil dahi terkedilir. Burada terk edilme sebebi işlenecek fiilin yanlış olduğundan değil, bu fiilin yanlış bir şeye sebep olmasından dolayıdır.
Mubah olan çok eşliliğe bu açıdan baktığımız da şöyle bir sonuca varabiliriz; eğer kişi ikinci evliliğini yaptığında ilk eşi ile olan ilişkisi ve aile düzeni temelinden sarsılacak, çocuklar üzerinde bazı olumsuzluklara sebep olacak ise bu durumda çok evlilikten uzak durmak gerekir. Bu yasaklanma, çok evliliğin bizzat kendisi kötü olduğu için değil, kötü bir sonuca sebep olduğu içindir.
Çok evlilik, erkeği değil kadını düşünerek verilmiş bir ruhsattır. Yaratılış olarak erkekler koruyucu, kadınlar ise daha ziyade korunmaya ihtiyaç duyacak şekilde yaratılmışlardır. Erkekler korumak, kadınlar ise korunmak isterler. Bir kız çocuğu bekârken babası, dedesi, erkek kardeşleri tarafından korunurken evlendikten sonra kocası tarafından korunur.
İnsanlık tarihi boyunca sürekli savaşlar olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Yapısı gereği bu savaşlarda sürekli erkekler bulunmuş ve erkek nüfusu sürekli olarak kırıma uğramıştır. Savaşta eşini, babasını ve kendisini koruyacak yakınlarını kaybeden bir kadının en fazla istediği şey kendisini koruyacak bir sığınaktır. Yakınlarını kaybetmiş, çocukları ile yalnız başına kalmış, sığınma kamplarında veya mülteci olarak başka ülkelerde hayatta kalmaya çalışan bir kadın için en önemli şey sığınabileceği bir yuvasının olmasıdır. Bu durumda olan bir kadın, yalnız başına kamplarda kalmak yerine ikinci eş olarak ta olsa kendini koruyacak bir aile ortamında kalmayı tercih eder.
Evlenememiş veya evlendikten sonra farklı sebeplerle eşlerini kaybetmiş bu kadınların yalnız yaşamaya zorlanmaları toplumsal anlamda büyük bir ahlaki krizin de kapısını aralayacaktır. İslam, evli erkeği “muhsan”, kadını ise “muhsana” (surlarla çevrilmiş) olarak tarif ediyor. Yani evlilik kişiyi koruyan bir sur gibidir. Kişi bekâr kaldığı zaman bu zırhtan, surdan mahrum kalmaktadır. Bu şekilde olan bir kadın, art niyetli kişilerin veya çetelerin hedefi haline gelebilir. Korunacak bir sığınağı olmadığı için de daha kolay bir şekilde kötü yollara düşürülebilir. Böyle bir kadın ikinci, üçüncü veya dördüncü eş olarak ta olsa sığınabileceği bir yuvası olursa kendisini korumuş olur. Hayatta yalnız kalan kadınların isteyecekleri en önemli şey, kendilerini dışarıdaki ahlaksız kişilerin saldırısından koruyabilecek birer aile ortamıdır. Cinsellik duygusu daha gerilerden gelir.
Bu durumda olan kadının sırtına çocuklarının nafaka yükü de binecektir. Onların nafakasını temin etmek için çalışmak zorunda kalacaktır. Uygun iş bulma sıkıntısı yanında bulduğu işte çalışmak için çocuklarından uzak kalmak zorunda da kalacaktır. Babalarını kaybederek yalnızlaşan çocuklar annelerinden de uzak kalmakla iyice yalnızlaşacaklar. Bu durum beraberinde birçok soruna da kapı aralayacaktır. Hem anne hem de çocuklar maddi ve manevi anlamda büyük sıkıntılar yaşayacaklardır.
Çok eşlilik bu tür sorunların çoğunun çözümüne katkı sunacak veya bunları en aza indirecektir. Ama toplumda tek eşlilik dayatılırsa binlerce kadın ve çocukların daha fazla mağduriyet yaşamasına sebep olacaktır. İnsan hem biyolojik hem de psikolojik anlamda birçok ihtiyacı olan bir varlıktır. Bunların helal yollardan giderilmesine engel olunduğunda haram yollardan giderilmesine kapı aralamış olunur.
İslam, evliliği tek ile sınırlandırmayarak bu şekilde olan kadınları korunmuş ve onların kötü yollara düşmesini engellemiş oldu. Mağduriyet yaşayan veya yaşayabilecek olan kadınları art niyetli ve ahlaksız kimselerin saldırılarından korudu. Kişilerin ihtiyaç duydukları biyolojik ihtiyaçlarının evlilik yolu ile giderilmesini sağlayarak toplumda ahlaki bozulmanın da önüne geçmiş oldu. Erkekler için de bu ruhsatın kullanılmasını bazı şartlara bağlamakla bu ruhsatı kötüye kullanmak isteyenleri engellemiş oldu.
Çok evlilik özel manada mağduriyet yaşayan kadınları, genel mana da ise toplumu korumaya yönelik bir uygulamadır. Toplum ahlakının korunmasına katkı sunmaktadır. Aynı zamanda zinanın yaygınlaşmasına mani olduğu için NESİL EMNİYETİni de sağlamaktadır.
Çok evlilik, kadını mağdur etmek için değil onu korumak için verilmiş bir ruhsattır. Eşlerden birini mağdur edecek şekilde çok evlilik yapmak, bu ruhsatı hedefinden saptırmak demektir.