Elbistanlı hemşerimiz Arkeolog Tahsin Özgüç’ün Yöremizdeki Arkeolojik Araştırmaları

Elbistanlı hemşerimiz Tahsin Özgüç de 1943 yılında yöremizde arkeolojik yüzey araştırması yapan bilim adamlarımızdan biridir. Kendisi, Anadolu'nun bu bölgesindeki Roma ve Bizans yolları, şehirlerinde arkeolojik yüzey taraması içinde tarihteki ünlü Arabissos (Afşin) ta da çalışıp incelemiş ve bu bölgelerde yüzey taraması yapılmayan asarın kalmadığı tespit edilmiştir. Yalnız şehrin içindeki bahçelerde yapılan derince kazılarda Anadolu’daki en güzel Roma ve Selevkoslara ait mozayikleriyle eşleşebilecek asarın çıkarıldığını, fakat sonradan kapatıldığını görenlerden dinledik. Afşinbey İlköğretim Okulunun odunluğunun altında geç Roma çağı ya da Hellenistik krallıklarından Seleukos (Suriye Krallığı) lar zamanına ait bir taban mozaiği bulunup fotoğrafı çekildikten sonra üzeri kapatılmıştır. Tarihteki (İlk ve Ortaçağ) ünlü Arabissos Kalesi’nden yalnızca sur kalıntısı olduğu belirtilen 1X1 ebadındaki mermer taşlardan başka bir şey kalmamıştır.

1.Arabissos Kalesinden Kalma Taşlar

A-1

 Yine Afşin’de Beyceğiz Mahallesinde bahçelerini kazan hemşeriler tabanda mozayikler bulduklarını belirtmektedirler. İlçede bina temelleri için açılan iki-üç metre tabana inildiğinde çok düzgün saray ve kilise sütun taşları ve haç kabartmalı geometrik mermerler çıktığı, bunların bir kısmı Belediyenin Açıkhava Parkı’nda, şimdi yıkılıp park haline gelen Hükumet Konağı’nın bahçesinde, bir kısmı da sokak başlarında ve yurttaşların avlu ve bahçelerinde görülmektedir. Bu bağlamda Arkeolog İsmail Kılıç Kökten’in Anadolu Maraş Vilayetinde Tarihten Dip Tarihine Giriş araştırmaları çerçevesinde Afşin içinde de arkeolojik yüzey araştırması yaptığı ve Afşinlilerle görüştüğü anlaşılmaktadır. “Afşin’de Vaiz Durdu’nun (Çakır Hocası) bahçesinde büyücek bir saha işgal eden çok renkli taşlardan yapılmış, üzerinde hayvan resimleri görülen, daha sonra üzeri tekrar toprakla örtülmüş bulunan mozaikli bir döşemenin varlığı da haber verilmişti (1958). Bahçe suları altında bozulmaya terk edilen bu sanat eseri mütehassıslarını bekleyip durmaktadır”. Vaiz Durdu Efendi’nin yakın komşusu Hasan Kılıç da bu bilgiyi şöyle doğrulamaktadır: “Bizim eski evin altı bir kilise kalıntısıdır. Temel yarım metre deşildiğinde parça parça mozaik kalıntıları çıkmaktadır”.

Kökten’e göre, bölgemizde çeşitli mağaralara da rastlanmaktadır. Kalker yapılı mağaralardan başka az miktarda konglomeralar (yığma) içinde açılmış olanları da vardır… Afşin, kazasında Emir İlyas Köyü’nün batısında içinde büyük bir su kaynağı bulunan ve Mağaragözü adı veri­len tabii bir in bulunmaktadır. İçinde top­rak dolgusu yoktur. Yalnız bu mağarada büyücek bir taş üzerine kazınan bir kuş resmi görülmüştür (Levha IV).

2.Mağaragözündeki Kuş Resmi

B

İsmail Kılıç Kökten, Türk Arkeoloji Dergisi, X-1, MEB Yıl 1990.

 Yanıltıcı bir şekilde görünen bu kuş, Durdu isminde bir köylü tarafından çizilmiştir. Bunun Prehis­torya ile ilgisi yoktur. Bu mağaranın biraz yukarılarında içinde kalın bir toprak dolgusu bulunan ikinci bir tabii mağara daha bulunmaktadır. Bunda açtığım küçük bir sondaj çukurunda 1.5 metre derinlikte Bakır Devri’ne benzeyen çanak parçaları görülmüştür. O zaman tabana ulaşma kudretine sahip bulunmadığım için fazla çalışamadım. Bu mağara ile Afşin yakınlarında önünde bir su kaynağı bulunan Göz Mağarası Prehistorya bakımından faydalı olabilirler. Tahsin Özgüç’e göre, şehrin bugünkü yıkık sitadeli Bizans çağının tipik bir yapısıdır. Hemşerimiz Özgüç, bir zamanlar Göksun ile birlikte bu mıntıkanın askeri ve kültür merkezi olan Afşin'in Antitoros’lardaki yedi tarihi geçide olan bağı, kilometre taşları, dağınık kitabeleri üstünde ilerde ayrıca durulacaktır, demektedir ancak bölgemize ikinci bir arkeolojik ziyaret yapmamıştır. 

3.Selevkoslardan Kalma Taban Mozaiği

Afşin’in bulunduğu yerleşim yeri, birçok uygarlığın arkeolojik geçmişi olan önemli bir yer olduğu için bunların asar-ı atika’sını barındırması ve toprağın 3-5 metre derinliğinde mutlaka bir eski uygarlık kalıntısına rastlanması şaşırtıcı bir durum değildir. Bunlardan biri de Afşin Bey İlköğretim Okulunun odunluğunun altında üzeri kapatılan geç-Roma ya da Seleukoslar dönemine ait bir taban süslemesi örneği olan Zeugma mozaiğidir. Yeşil Afşin Gazetesi Sorumlu Müdürü Ömer Kösebalaban’ın özel arşivinden aldığım bu mozaiğin çekilmiş hayvan figürlü fotoğrafını Cumhuriyet Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğretim Üyeleri olan Atilla Engin ve Erdal Eser Beylere gösterdiğimde bu tip mozaiklerin Geç-Roma ve Selevkoslar (Hellenlerin Suriye’de kurdukları krallığa) a ait olabileceğini belirttiler.

Besim Atalay, İskender’in krallıklar kuran komutanları arasındaki iç çekişmelerde Afşin-Elbistan yöresinin tarihteki rolüne değinerek bunların her birinin kendi başına hükumet kurmaya koyulduklarını belirtir. İskender’in komutanları arasında yapılan savaşların en büyüğünü, Frigya’da İpsos civarında yapmışlardı ki, bu savaş İskender İmparatorluğu’nun parçalanmasına ve ailesinin yok olmasına sebep olmuştu.

İskender’in ölümünden sonra  onun komutanlarından Antigon, MÖ: 315 yılında Kapadokya’yı ele geçirdi. 301 yılında Suriye’de kurulmuş bir krallık olan Selefkoslar Antigon’u yenerek Kapadokya’yı işgal ettiler. Dolayısıyla bu tarihte Afşin-Elbistan yöresi de Selevkosların yönetimine geçmiş oldu. Antigon, Kastamonu ve Sivas taraflarında nüfuzu sağladıktan sonra oğlu Dimitruyus’la birlikte yetmişbin piyade, yetmişbeş fil ve onbin süvariden oluşan bir ordu ile Suriye’ye doğru yürümüştü. Kapadokya’dan gelecek bir ordunun yolu Elbistan, Efsus ve Maraş olacağından yapılan meydan savaşının yeri Efsus olsa gerekir. 74 yaşında olan Antigon savaşta öldürüldü. MÖ: 301 yılında Roma generallerinden Antuvan, Doğu Anadolu’yu işgal ettiği yıllarda İpsos (Afşin) şehrinde adına sikke (madeni para) kestirmiştir. Selefkiyan Devleti’nin kurucusu olan Selefküs, Antigon ile olan meşhur İpsos (Afşin) Savaşı’nda kesin bir galibiyet kazanmıştı. Bu savaş ile Antigon’un memleketinin büyük bir kısmını Selefküs alarak topraklarına kattı… Antigon’un öldürülmesi üzerine Maraş ve havalisine Selefkoslar hakim olmuştu. Besim Atalay’ın kanaatini doğrulayan bir belge Afşinbey İlköğretim Okulu’nun odunluğunun altında üzeri örtülmüş halde kapatılan Zeugma Mozaik’idir.

C-1

4.Aramice Kitabeler 

İngilizce ve Fransızca kaynaklardan elde ettiğimiz bu veriler yöremizin tarihi açısından oldukça önemlidir. MS: II. Yüzyılda Arabissos’un kale girişine yazılan ama akıbetinin ne olduğu bilinmeyen eski Aramice bir kitabenin olduğunu öğreniyoruz. “Batıdaki Aramice en eski anıtlar bize çok az sayıda ulaşan özlü kitabelerdir. En önemlisi Kuzey Suriye’den gelir; bunlar: otuz dört satır olup sekizinci yüzyıla ait olan Panamu’nun Hadat’ın, ve Barakub’un yirmişer satır olan kitabesidir. MÖ: Dördüncü ve beşinci yüzyıla ait olan kitabeler, MS: Kilikya ve Suriye’de bulundular. Kapadokya’daki kitabeler içinde sadece Arabissos’unkiler ikinci yüzyıla aittir. Louvre Müzesinin büyük yıldızı Arabistan’da Teima’da bulundu, beşinci yüzyıla ait olup kitabenin satırları 23’tür…”

En önemli kitabeler bize Kuzey Suriye’den geliyor: Bunlar MÖ: VIII. Yüzyıldaki (34 satır) Hadad kayıtlarıdır; (23 satır) Panamu ve (20 satır) Bar-Rekoub kayıtlarıdır; Teglatphalasar III.’ün çağdaşı Sam’al Kralınınkidir. Zendjerli’ye ait bu anıtlar Berlin Müzesi’ndedir. M. Pognon‘ın keşfettiği ve yayınladığı VIII. yy.da İsrail Kralı Joas’ın çağdaşı Hamat krallarından biri olan Zakir’in 311 satırlık kitabesinden parçalandığı için yalnızca 35 satırı kamıştır, diğer 2 dikili taş, 1891de Nerab’da bulundu. Lycie ve Cliciede’da IV. yy. kayıtları bulundu. Cappadoce’nın Arabissos’unda yerel bir kült (inanç) ten bahseden birçok Arami kitabeleri bulundu; onlar, İsa’dan sonra 2. asrın ortalarından sonrakiler değildir. L’Arabie onun içeriğini ortaya çıkardı: 1880’de Huber tarafından Teima’da keşfedilen Louvr’un büyük anıtı, V. yy. ait yirmi üç satırlık kitabeyi ihtiva ediyor. Diğer kitabelerin biri 482 tarihinde Sakkara’da; biri 458 tarihinde Assouan’da bulunmuş, bunların en ünlü kitabesi Carpentras Müzesinde bulunanların çoğunluğu Mısır’dan gelme, British Müzede bulunanlar çok yeni değildir. İlave etmek gerekir ki, bir seri küçük anıtları oluşturan bu eserler, silindir, ağır terazi taşı, kaşe gibi ki, onların çoğu en eski kitabelerle yaşıttır. Bütün bunlar, eski Aramice araştırmaları için bize materyal sunar ve çok çeşitli çalışma fırsatı sağlar. Söz konusu Arabissos Kitabesi’nin nerede olduğuna ilişkin bir bilgi ve veri elde edilemedi.