Sabır; belâ, musibet ve sıkıntılar karşısında sergilenen metanetli duruştur.

Sabır, ortaya çıkan olumsuzluklar karşısında insanın hayata tutunmasını sağlayan şeydir.

Sabır olumsuzlukları olumlu hale çeviren haldir.

Eyüp (as)’ı yılarca çekmiş olduğu hastalığın pençesinden kurtaran ve tekrar eski sağlığına kavuşturan şey sabırdı.

Yusuf (as)’ı atılmış olduğu kuyudan ve zindandan kurtararak Mısır’a sultan yapan şey sabırdı.

İbrahim (as)’ın atılmış olduğu ateş çukurunu bir gül bahçesine çeviren şey gösterilen samimiyet ve sabırdı.

Hz. Peygamber (sas) ve ona inananları Mekkeli müşriklerin zulmünden kurtararak yıllar sonra buranın fethini nasip ettiren şey de sabırdı.

Kısaca büyük nimetlere nail olmanın en güzel yolu sabırdı. Sabır, başlangıcı acı da olsa sonu baldan tatlıydı. Sabredenler zafere ulaşırken, sabredemeyenler her cephede kaybediyordu.

Sabır denince sadece olumsuzluklar karşısında gösterilmez. Bizler sabır denince genelde bela ve musibetler karşısında gösterilen tutum ve davranışları anlıyoruz. Oysaki sabır daha geniş anlamlı bir kavramdır. İyi bir davranışın devam etmesinde de gösterilen kararlılığa sabır denildiği gibi günahlar karşısında direnmeye de sabır denir.

                Bela ve musibet esnasında sabrın ne kadar öneli bir şey olduğu kendiliğinden ortaya çıktı. Bu kadar büyük acıların karşısında insanları ayakta tutabilecek en önemli şey sabırdı. İnsanları enkaz altından çıkaran, kaybolan canların acılarını telafi ettiren, yok olan malların tekrar telafisini sağlayan tek şey sabırdı. “Musibetlerin tek ilacı sabırdır” derdi Merhum Mehmet Emin ER Hoca Efendi. Her dert için bir deva var eden Rabbim, musibetler için de sabır ilacını var etmişti. İnsan bu kadar yıkıntı ve enkaz altından ancak sabırla kalkabilirdi. Yıkılan binalar tekrar sabır ilacı ile yapılabilirdi.

                Yaşamış olduğumuz 6 Şubat depremi ve akabinde yaşanan sel felaketi, sabrın ne kadar büyük bir nimet olduğunu hatırlattı. Bu kadar can ve mal kaybının altından ancak sabırla kalkabileceğimizi anladık. Allah (cc) bizleri bu depremde bütün imtihan çeşitleri ile aynı anda imtihan eyledi. Bakara suresi 155. Ayet-i kerimesinde Rabbimizin bizleri açlık, korku, maldan, candan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğini haber vermektedir. Allah (cc) bazen bu imtihan çeşitlerinden biri ile, bazen ikisi ile veya bazen de daha fazlası ile imtihan edebilirken bu depremde bütünü ile imtihan eyledi. Depremin ilk günlerinde bulunamayan gıda, korkulardan dolayı girilemeyen evler, gökten inen sağanak halindeki yağmur-kar ve beraberinde oluşan şiddetli soğuk, enkaz altında kalan canlar, yıkılan ve yok olan mallar. Hepsi imtihanın birer parçasıydı.  

                Bir şeyimizle değil sahip olduğumuz her şeyimizle aynı anda imtihan oluyorduk. Üst üste gelen bu kadar sıkıntılar karşısından elimiz de “SABIR” ilacından başka bir şey yoktu. Bu ortan içerisinde “Sabırla ve namazla yardım isteyin “ayet-i kerimesini daha iyi anlıyorduk. Rabbimize karşı acziyetimizi, kıldığımız ve akabinde yaptığımız dualar ile bildiriyor ve bizlere vereceği sabırla bu zor süreci atlatabileceğimizi ifade ediyorduk. Bu ayet-i kerimede, biz sabrettikçe Rabbim bize yardım edeceğini vad etmişti.  Bu kadar sıkıntı altından Rabbimin yardımı olmadan kalkmak ta mümkün değildi. Onun için sabredecektik. Sabredecektik ki Rabbimin yardımı bizlere ulaşsın ve bu durumlardan anlımızın akıyla çıkalım.