Günümüzde en fala tartıştığımız alanlardan birisi de Dinî konulardır. Çoğu zaman yeterli ve doğru bilgiye sahip olmadan bu alanlarda fikir beyan etmekteyiz. “Hadislerin ilk kez yazıya aktarılması” meselesi de bu konulardan birisidir. Bu konuda iddia edilen görüş şudur: “Hz. Peygamberin hadisleri, o hayatta iken yazılmadı. Hatta iki-üç asır böyle geçti. İlk kez Ömer ibn Abdülaziz döneminde toplatılmaya başlandı. Ama bu arada bunların çoğu kayboldu veya unutuldu. Hatta birçok hadis olmayan şeyler hadis diye uydurularak piyasaya sürüldü. Onun için hadislere pek güvenmemek gerekir.”
Böyle bir iddia ne kadar doğrudur? Bu iddianın kaynağı kime dayanır?
Bu iddia Müslümanlara ait bir düşünce değildir. Kendilerine Müsteşrik denilen Batılı araştırmacıların, Hadislere olan güveni zedelemek için ortaya atmış oldukları bir iddiadır. Gayeleri İslam’ı sağlam kaynaklardan öğretmek değil, insanların kafasında dine karşı bazı şüpheler oluşturmaktır.
Gerçekten hadisler ilk iki asırda yazılmadı mı? Hz. Peygamberden 150-200 sene sonra mı yazılmaya başladı?
Muhammed Hamidullah ve Fuat Sezgin gibi alnında en iyi olan birçok âlimlere göre Hadis-i şerifler Hz. Peygamber hayatta iken yazılmaya başlandı. Hatta başta Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali, Abdullah ibn Mesûd, Ebü Eyüp el-Ensarî, Ebü Hureyre, Abdullah ibn Abbas, Abdullah ibn Amr ibn el-As, Abdullah ibn Ömer, Hz. Aişe ve Enes ibn Malik gibi kimseler olmak üzere 50’ye yakın sahabe bizzat Hz. Peygamber hayatta iken hadis yazdılar.
Hadis alanında çok güzel çalışmalara imza atan el-A’zamî de ilk dönemden itibaren Hadis yazan sahabe ve tabiinden kimseleri tespit etmeye çalışmıştır. el-A’zamî, Hadis yazan sahabenin sayısının 50 olduğunu belirttikten sonra hicri birinci asrın başlarında 49 tabiînin, hicri birinci asrın sonu ile hicri ikinci asrın başlarında 87 tabiînin, hicri ikinci asrın başında ise 251 tabiînin hadis yazdıklarını tespit etmiştir. Yani hadislerin ilk kez yazılmaya başlanıldığı iddia edilen zamandan önce yaklaşık 450 kişi tarafından hadislerin yazıya aktarıldığını ortaya koymuştur.
Ömer ibn Abdulaziz’in hadisleri toplattığı fikri doğru ama ilk kez onun zamanında toplatıldığı yanlıştır. Onun hadisleri toplatması, ilk kez yazıya aktarılması şeklinde olmamıştır. Daha önceden yazılmış olan sahifelerden toplatmıştır. Yazılı olan metinleri bir araya getirmek şeklinde olmuştur. Bu döneme kadar, sahabe ve tabiînden yaklaşık 450 kişi hadis yazmışlardı. Hadisler Hz. Peygamber döneminden itibaren yazıya aktarılmaya başlanmıştı. Fakat halife olan Ömer ibn Abdilazîz, âlimlerin azalması ile hadislerin kaybolabileceğine kapılmıştı. Onun için başta Şihâb ez-Zührî olmak üzere birçok âlimden hadisleri toplamalarını istemişti.
İmam Zuhrî ve onun gibi bazı âlimler bu teklifi kabul ederek hadisleri topladılar. Kimin yanında yazılı hadis metinleri var ise onları bir araya getirdiler. Yani yapılan işlem mevcut yazılı hadis sahifelerinin bir araya getirilmesinden ibaretti. Bu toplama işi Halife aracılığı ile yapıldığı için bu işlem, HADİSLERİN İLK RESMİ OLARAK TOPLATILMASI çeklinde kabul edilmiştir.
Bu durumu K. Kerim’in Hz. Ebu Bekir döneminde toplatılmasına benzetebiliriz. K. Kerim’i ilk olarak Hz. Ebu Bekir, Zeyd bin Sabit aracılığı ile toplattı. Ama bu durum, o zamana kadar Kur’an hiç yazılmadığı anlamına gelmemektedir. Tatbikî yazılıydı. Zeyd bin Sabit, yazılı olan belgeler üzerinden bu toplatma işlemini yapmıştı. K. Kerim, bu şekilde ilk kez Hz. Ebubekir aracılığı ile resmi olarak toplatılmış oluyordu. Ama bu arada bazı sahabenin kendilerinin yazmış oldukları özel Mushafları vardı. Hz. Ebubekir’in Kur’an’a yaptığı hizmetin benzerini Ömer ibn Abdulaziz de hadislere yapmıştı.
Hicri ikinci asırda hadislerin toplatılması, Müsteşriklerin iddia ettiği gibi daha önceden yazılmamış hadislerin yazıya aktarılması şeklinde değil, daha önceden yazılmış olan hadis sahifelerinin herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan resmi olarak bir araya getirilmesi şeklinde olmuştur.
Peygamber (sas)’den “Benden Kur’an’dan başka bir şey yazmayın” (Müslim, Zühd: 72) şeklinde gelen rivayetler de hadislerin yazılmadığı anlamında delil olarak kullanılmaya çalışılmıştır. Oysaki Hz. Peygamberden hadislerin yazılmaması noktasında rivayetler geldiği gibi “benden duyduklarınızı yazabilirsiniz”(Buharî, İlim: 39; Ebû Davud, İlim: 3) şeklinde de birçok rivayet gelmiştir. Hz. Peygamberin bir konuda iki farklı görüş belirtmesi mümkün değildir. Bu tür rivayetler daha ziyade hadis yazmak isteyen kimselerle alakalı bir durumdu. Hadis yazacak kişinin hafızası zayıf, yazdığı hadisler ile Kur’an’ı karıştırabilecek ise onlara izin vermemişti. Veya yazı malzemesinin az olduğu dönemlerde önceliği Kur’an’ın yazılmasına vermişti. Fakat uygun malzemenin bulunduğu durumlarda ise bu yasaktan vaz geçmişti. Veya Kur’an ile hadislerin aynı yere yazılmasını istememişti. Yoksa genel manada hadislerin yazılmasını yasaklamamıştı.
Burada yanıldığımız noktalardan birisi de elimizdeki Sahih-i Buharî ve Sahih-i Müslim gibi mevcut hadis kitaplarını yazılmış ilk hadis kitapları gibi algılamamızdır. Bunları ilk yazılmış kaynak kabul edersek “Hadisler, Hz. Peygamberden 2-3 asır sonra toplatılmıştır” gibi bir sonuca varabiliriz. Fakat bu hadis kitapları, elimizdeki en eski kitaplarından olsalar da ilk yazılan kitaplar değildirler. Bu İmamlar, kitaplarını sadece duydukları hadisleri toplayarak yazmadılar. Mesela İmam Buharî kitabına yazdığı hadisleri sadece sözlü olarak toplamamıştır. Birçoğunu daha önceden yazılmış olan Hadis Nüshalarından toplamıştır. Prof. Dr. Fuat Sezgin “Buhari’nin Kaynakları” adlı eserinde bu konuyu çok güzel bir şekilde incelemiş ve delilleriyle birlikte anlatmıştır. İsteyen oraya müracaat edebilir.