*Kahramanmaraş'ın kadim topraklarında, inancın ve tarihin iç içe geçtiği Eshab-ı Kehf Külliyesi'nde yapılan restorasyon çalışmaları, asırların perdesini aralayan bir keşfe kapı araladı.*
2003 yılında, Yeşil Afşin Gazetesi'nde muhabirlik yaparken yaşadığım en heyecan verici anlardan biriydi. Merhum Ömer Kösebalaban'ın gözlerindeki o ışıltıyı hâlâ hatırlıyorum. "Böyle bir haber yapalım ki, dünya Afşin'i konuşsun" demişti. Ve gerçekten de öyle oldu.
Afşin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Bekir Sıtkı Can'ın değerli destekleriyle ortaya çıkardığımız bu haber, Anadolu Ajansı kanalıyla dünyanın dört bir yanına yayıldı. Eshab-ı Kehf Külliyesi'nin restorasyonu sırasında bulunan tarihi mezar, sadece yerel değil, evrensel bir ilgi uyandırdı.
## Zamanın Ötesinden Gelen Bir Hikâye
Eshab-ı Kehf Külliyesi Koruma ve Yaşatma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet İnal'ın açıklamalarına göre, bulunan mezarın zamanın zalim kralı Dakyanus'un kızı Mekselina'nın eşi, mağara sakinlerinden Helen'e ait olduğu düşünülüyordu. Bu iddia, yüzyıllar önce yaşanmış bir aşk hikâyesini, bir inanç mücadelesini ve fedakârlığı yeniden gündeme getiriyordu.
Mezarda bulunan kemiklerin hangi döneme ait olduğunun bilimsel olarak belirlenmesi için karbon testleri yapılacaktı. Bu testler, sadece bir mezarın yaşını değil, belki de kutsal metinlerde anlatılan bir hikâyenin tarihsel gerçekliğine dair ipuçlarını ortaya çıkaracaktı.
## Bir Haber, Bir İlçenin Kaderini Değiştirdi
Bazen bir haber, sadece bir bilgi aktarımı olmaktan çıkar; bir şehrin, bir ilçenin kaderini değiştirecek bir dönüm noktası haline gelir. İşte o gün yaptığımız haber tam da böylesiydi. Afşin, yıllardır sakladığı bu kutsal hazineyle birlikte, ansızın dünyanın gündemine oturdu.
Bir gazetenin sayfalarından fışkıran bu haber, sadece mürekkep ve kâğıt değildi; bir milat, bir uyanış, bir diriliş çağrısıydı. Afşin'in adı, dünya basınında yankılandıkça, bu kadim topraklar yeniden keşfedilmeye başlandı. Turistler, tarihçiler, arkeologlar, inanç ehli insanlar... Herkes Eshab-ı Kehf'i görmek, o kutsal toprağa ayak basmak istiyordu.
Bu haber, Afşin için bir çığır açtı. Unutulmuş, ihmal edilmiş bir hazine, birden bire ulusal ve uluslararası ilginin odağı haline geldi. İşte gazeteciliğin büyüsü de burada yatıyordu: Doğru zamanda, doğru şekilde anlatılan bir gerçek, bir ilçenin kaderini bile değiştirebiliyordu.
## Haberin Açtığı Yollar ve Yarım Kalan Hayaller
Bu haber, Afşin için bir dönüm noktası oldu. Yetkililerin dikkatini çeken keşif sonrasında önemli kararlar alındı. Eshab-ı Kehf Külliyesi'nin restorasyonu için harekete geçildi ve bu kutsal mekân, hak ettiği özenle yenilendi. Külliye, adeta yeniden doğdu; duvarlardaki her taş, avludaki her köşe tarihin sesini yükseltti.
Ancak hikâyenin bir kanadı eksik kaldı. Külliyeye yakışır bir otel projesi masaya yatırılmış, planlar yapılmış, hayaller kurulmuştu. Ne yazık ki bu hayallerden biri gerçekleşemedi; otel yapılmadı. Yine de restorasyon çalışmaları, Eshab-ı Kehf'in ihtişamını yeniden gün yüzüne çıkardı. Belki otel bir gün gelecek nesillerin eseri olacak. Önemli olan, bu toprakların değerinin fark edilmesi ve korunması için atılan adımlardı.
Bir haberin değiştirdiği bu yolculukta, her ne kadar bazı projeler yarım kalsa da, Afşin artık Türkiye'nin ve dünyanın haritasında farklı bir yerde duruyordu.
## Bir Basın Emekçisinin Mirası
Rahmetli Ömer Kösebalaban sadece bir gazete sahibi değildi; Afşin'in vicdanı, tarihinin bekçisi ve geleceğinin mimarıydı. Afşin'e hizmet getirmek için verdiği mücadele, yaptığı çalışmalar anlatmakla, saymakla bitmez. Her haberi bir tohum gibi eker, memleketinin topraklarını bereketlendirirdi.
"Gazeteci, yaşadığı yeri güzelleştirir" derler ya, işte Ömer Kösebalaban bu sözün en güzel örneğiydi. Kalemi bir fidandı, her satırı bu topraklara yeşeren bir umuttu. Yeşil Afşin Gazetesi'nin sayfalarında sadece haber yapmazdı; memleket sevdasını, kültür sevgisini, gelecek hayallerini örüştürürdü.
O, gazeteciliğin sadece haber vermek değil, değer yaratmak olduğunu bilen nadir insanlardandı. Her manşeti bir köprü, her haberi Afşin'i geleceğe taşıyan bir araçtı.
## Bir Gazetecinin Anıları, Bir Beldenin Gururu
O günleri düşündükçe, rahmetli Ömer Kösebalaban'ın vizyonunu ve tutkusunu daha iyi anlıyorum. Afşin'in bu kadim hazinesini dünyaya tanıtmak için gösterdiği kararlılık, yerel gazeteciliğin gücünü bir kez daha kanıtlamıştı. Bekir Sıtkı Can'ın kurumsal desteği olmadan bu haberin bu kadar geniş yankı bulması mümkün olamazdı.
Eshab-ı Kehf, sadece inanç turizmi açısından değil, arkeolojik ve tarihi değerleriyle de insanlığın ortak mirasıdır. Bu topraklarda her kazma darbesi, yeni bir hikâyenin, yeni bir gerçeğin ortaya çıkması demektir.
Bugün, o günlerde yaşadığımız heyecanı ve sorumluluğu yeniden hissediyorum. Çünkü bazı haberler sadece günün koşuşturması içinde tüketilmez; tarih sayfalarına kazınır, nesilden nesile aktarılır. Bazı insanlar ise ömürlerini memleketlerinin yüzünün gülmesi için harcarlar. Ve bazen bir haber, bir ilçenin tüm kaderini değiştirir.
*Afşin'in bu eşsiz hazinesi, dünyaya açılan kapısıydı. Ve biz, o kapıyı aralamaktan, Ömer Kösebalaban gibi bir öncünün izinden yürümekten onur duyduk.*
---
Not: Rahmetli Ömer Kösebalaban'ı, Afşin'e verdiği eşsiz hizmetlerle rahmetle, minnetle anıyorum. Onun ektiği tohumlar, bu topraklarda yeşermeye devam edecek. Bu değerli çalışmada emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.