Allah’ın en önemli emirlerinden birisi de cihattır. Cihad hem mal ile hem de can ile yapılır.(Hucurât: 15) Var olan bir zulmü ortadan kaldırmak ve Allah’ın rahmetini uygulamak, cihadın en önemli iki amacıdır.

Zulüm, Allah’ın en sevmediği günahlardan, zalim ise en sevmediği kimselerdendir. Onun için bir yerde bir zulüm varsa öncelikli olarak o zulmün ortadan kaldırılması esastır. Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.”(Müslim, İmân: 78) hadis-i şerifinde de ifade edildiği gibi her inanan insan zulmün, kötülüğün karşısında yer almalı ve onun ortadan kaldırılması için gücüne göre müdahalede bulunmalıdır.

Kötülüğe elle müdahale devletin, dil ile müdahale âlimlerin, kalp ile buğz ise halkın işidir demişler. Yani bir yerde bir zulüm var ise devlet veya devleti temsil eden otoriteler ona gerekli müdahaleyi yapmalılar. Âlimler sözleri ve yazıları ile o zulmü dile getirecek ve ortadan kaldırılması için de gerekli mercileri harekete geçirmeye çalışacaktır. Elinde hiçbir imkânı olmayan kimseler de kalbinden ona buğz ettiği gibi diliyle de onun ortadan kalkması için duadan geri durmayacaktır.

“Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! Bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” (Nisâ: 75) ayet-i kerimesinde buyrulduğu gibi bir yerde zulüm var ise o zulmün ortadan kaldırılması için cihad etmek farzdır. Ama bu cihada kim ne kadar katılacak? Kimin sorumluluğu ne kadar olacak?

“Ey iman edenler! Kâfirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik bulsunlar.” (Tevbe: 123) ayet-i kerimesinden hareketle bir yerde zulüm var ise o zulmü ortadan kaldırmanın Farz-ı Kifaye olduğu ve bunu kaldırmak için de ilk sorumlu olan kimselerin oraya en yakın kimseler olduğu söylenmiştir. Yani bir yerde zulüm varsa öncelikli olarak onu ortadan kaldırmak için en yakındaki müminler sorumludur. Eğer onlar bunu yapmaz ise ikinci dereceden yakın olanlar sorumludur. Onlarda yapmaz ise üçüncü dereceden olanlar. Bu şekilde halka halka ileriye doğru gider. Eğer hiç kimse bunu engellemez ise bütün dünyadaki Müslümanlar bundan dolayı vebal altındadırlar.

Bugün Gazze’de yaşananlardan bütün Müslümanlar sorumludurlar. Hiç kimse buna engel olmadığı için herkes gücü ve imkânı ölçüsünde sorumlu ve bundan dolayı da Allah katında hesaba çekilecektir.

Bu durumdan sorumlu olmayacak olan kimseler yok mu?

“Gözü görmeyene zorlama yoktur, ortopedik engelliye zorlama yoktur, hastaya zorlama yoktur.” (Fetih: 17)

“Allah’a ve Resulüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum, deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de (sorumluluk yoktur).” (Tevbe: 91-92)

Ayet-i kerimelerinde ifade edildiği gibi fiziki bir engeli olanlar ve kendilerini cepheye ulaştıracak kadar da olsa maddi imkâna sahip olmayan kimseler fiili cihattan sorumlu değildirler. Hz. Peygamber (sas) Tebük seferine hazırlanırken bazı münafıklar katılmamak için bahaneler üretmişlerdi. Fakat bir de bunun yanında katılmak istediği halde fizikî veya ekonomik engelleri olan kimseler vardı. Fiziki engellerin aşılması mümkün olmamakla beraber ekonomik engeller aşılmaya çalışılmıştı. Hz. Peygamber (sas), zengin Müslümanlardan fakir Müslümanlara destek çıkmalarını istemiş ve onlara savaş için binekler temin edilmişti. Fakat bazılarına bu da temin edilememişti. Peygamber (sas): “Size binek bulamadım” dediğinde de ağlayarak dönüp gitmişlerdi. Bu şekilde olan kimselerin de sorumlu olmayacakları belirtilmiştir.

Her ne kadar herkes bir zulmün ortadan kaldırılması noktasında fiziki olarak eşit olmasalar da kalbi anlamda buğz etme ve gönülden dua etme açısından eşittirler. Onun için herkes kalpten de olsa buğz etmek ve sözlü olarak ta olsa dua etmek zorundadır.

Bugün Gazze’de yaşananlar karşısında kâfirlere buğz etmek ve Müslümanlara dua etmek açısından herkes eşittir. Oradaki zulme fiili ve sözlü müdahale bakımından ise ümmetin yöneticileri, âlimleri ve zulme engel olabilecek belli bir güce sahip olan kimseler sorumludur. Herkes elindeki gücü kadar bu durumdan hesaba çekilecektir.

Cihad sadece beden ile değil aynı zamanda mal ile de yapılır. Mal ile cihadı da kendi içerisinde iki kısma ayırabiliriz. İhtiyaç durumunda olan Müslümanların ihtiyacını karşılamak cihad olduğu gibi zalimlerle ekonomik ilişkileri kesmek te mal ile cihadın diğer bir şeklidir. Zulme uğrayan Müslümanlara yardım edecek maddi gücümüz olmasa da zalimlerin mallarını, onlara destek veren firmaların mallarını alamayabiliriz. Buna herkesin gücü yeter. Ekonomik olarak ambargo uygulamak ta mali cihadın bir parçasıdır. Onun için İsrail’e karşı maddi anlamda boykota katılmayan, sahne gerisinden onlarla her türlü ticari ilişkilerini yürüten resmi-gayr-i resmi bütün kuruluş, şirket ve şahıslar da işlenen bu zulme ortaktırlar. Hisseleri nispetinde günah yükünden yüklenecek ve hesaba çekileceklerdir.