Bencillik damgası yememek için sürekli fedakarlık yapma, başkalarını kırmaktan çekinme ve "elalem ne der" kaygısıyla yaşamak, aslında modern insanın en büyük yorgunluk kaynaklarından biri haline geldi. Hayatımızı başkalarının isteklerine göre şekillendirirken, kendi ihtiyaçlarımızı ve sınırlarımızı görmezden geliyoruz. Oysa ki insanın temel ihtiyaçlarından biri sınır koymaktır.
Sınır koyabilmek, bencillik değil, öz saygıdır. Tıpkı uçakta oksijen maskesi metaforunda olduğu gibi; önce kendi maskemizi takmadan başkasına yardım edemeyiz. Gerçek fedakârlık, kendi kaynaklarımızı tüketmeden ve beklentisizce yapılan eylemdir. Aksi hâlde, “peşin satan esnaf” gibi, karşılık beklediğimiz, karşılık gelmeyince de kırıldığımız bir döngünün içine gireriz.
İşte bu noktada, hayır diyememek yalnızca tükenmişliğe değil, öfkeye de davetiye çıkarır. Birçok öfke patlamasının kökeninde, bastırılmış hayal kırıklıkları ve karşılanmamış ihtiyaçlar vardır. Bazen öfkenin hedefi karşımızdaki kişi değil, kendi koyamadığımız sınırlardır. “Başkaları için yaptıklarımın değeri bilinmiyor” düşüncesi, bir süre sonra adaletsizlik duygusuna dönüşür. Bu da, en ufak bir tetikte bile öfke fırtınası koparmamıza sebep olabilir.
Öfkeyi yönetmenin en etkili yollarından biri, onun altındaki düşünceleri fark etmektir. Bilişsel yaklaşımlarda önerildiği gibi, otomatik düşüncelerimizi yakalayarak sorgulamak, olumsuz genellemeleri yumuşatmak önemlidir. “O bana saygı duymuyor” gibi kesin yargılar yerine, “Beni kırmak istemedi, ama önceliklerini farklı belirledi” gibi alternatif bakış açıları geliştirmek, öfkenin gücünü azaltır.
İşin özü şu ki huzur, hem başkalarına hem de kendimize karşı dürüst olabildiğimizde gelir. Bazen “hayır” demek, kendi huzurumuza söylenmiş en büyük “evet”tir. Ve bazen öfkenin panzehiri, karşımızdakini değiştirmeye çalışmak değil, kendi sınırlarımızı netleştirip içsel dengemizi yeniden kurmaktır.
Çünkü hayır diyebilmek, kendi hayatımızın direksiyonuna geçmektir. Öfkenin panzehiri ise, o direksiyonu sevgi ve sabırla kullanabilmektir. İkisi birleştiğinde, huzur dediğimiz o kıymetli yolculuğun anahtarı elimizde olur.