Bir domatesin dalından sofrana gelene kadar geçtiği yolu hiç düşündün mü?
Ya sabah ellerine aldığın bir ekmeğin, içtiğin bir çayın, giydiğin bir gömleğin…
Kimlerin ellerinden geçerek sana ulaştığını?..
Emek, bir tohumun toprağa düştüğü anda başlar.
Toprağa eğilen ilk baş, sabahın ayazında tarlasına çıkan çiftçinindir.
Ayakkabısı çamura batar, sırtında güneş yanığı, avuçlarında nasır…
Yalnız değildir o tarlada. Yanında bacısı vardır, anası, kızı…
Kadınlar, hem çocuğu kucağında taşır, hem fide dizer.
Hem yufka pişirir, hem ürün toplar.
İsimleri az anılır, yüzleri az görünür…
Ama onlar olmadan hiçbir şey olmaz.
Toplanan sebze kasalara girer, kamyona yüklenir.
Direksiyon başında bir şoför vardır; uykusuz, yorgun ama dirençli…
O ürün pazara iner. Gün daha doğmadan tezgâhını açan bir esnaf karşılar seni.
Sen o domatesi sadece bir alışveriş gibi görürsün belki,
ama arkasında onlarca el, yüzlerce saatlik emek vardır.
Bir masa düşün…
Ormanda kesilen ağaçtan, marangozun elleriyle şekillendirdiği tahtaya,
ustanın sabırla cilaladığı yüzeye kadar…
Her aşamasında bir hikâye, bir alın teri saklıdır.
Bir gömlek giyersin…
İpliği eğiren, kumaşı dokuyan, kesen, diken, ütüleyen kadın ellerle sana ulaşır.
Ve biz…
Bu ürünleri yalnızca para vererek değil, başkalarının sessizce döktüğü terle alırız.
İşte 1 Mayıs, tam da bunu unutmamak içindir.
Bugün; yalnızca madenin karanlığında, fabrikanın gürültüsünde,
inşaatın tozunda değil; evde, tarlada, atölyede, okulda, hastanede, pazarda
ve markette emek veren herkesin bayramıdır.
Ve özellikle de görünmeyen kadın emeğinin…
Çocuk sırtında çapa sallayan kadının,
Üç işte birden çalışan annenin,
Gece nöbetinden çıkıp sabah evladını okula gönderen hemşirenin,
Temizlik yapan, yemek pişiren, yokluğu varlığa dönüştüren kadınların…
1 Mayıs; emeği görmek, hakkı teslim etmek, alın terine saygı duymak günüdür.
Unutma…
Yediğimiz her lokmada, giydiğimiz her kıyafette, kullandığımız her eşyada
bir emekçinin izi vardır.
Bugün, o sessiz hikâyelerin onurla anıldığı gündür.