Afşin ve Elbistan, tam kırk yıldır kömürün karanlık gölgesinde yaşıyor. Türkiye’nin en büyük linyit rezervlerinden biri üzerine inşa edilen Afşin-Elbistan A ve B Termik Santralleri, her gün binlerce insanın sağlığını ve doğanın dengesini tehdit etmeye devam ediyor.
İklim krizinin gölgesi üzerimize çökerken, hâlâ yeni kömürlü termik santral projelerinin peşinden gitmek, sadece doğaya değil, geleceğe de ihanettir. Mevcut santrallerin etkileri zaten yıkıcı: Emisyon değerleri yasal sınırların sekiz kat üzerinde. Karbonmonoksit, kükürt dioksit, azot oksit ve toz emisyonları, kalp ve solunum yolu hastalıklarından kansere kadar birçok sağlık sorununa yol açıyor. Santralin faaliyete geçmesinden sonra kanser vakaları tam sekiz kat arttı.
Modelleme çalışmalarına göre, iki santralin 2020’ye kadar yol açtığı erken ölüm sayısı 17 bin 500 ve şimdi, eğer yeni üniteler devreye girerse bu rakama 2.268 erken ölüm daha eklenecek. Filtrelerin eksiksiz yapılması bile bu acı gerçeği değiştirmiyor. Sağlık üzerindeki bu ağır yükün ekonomik maliyeti ise 88,4 milyar TL. Peki biz bu faturayı kimin için, ne uğruna ödüyoruz?
Santralin genişletilmesi su krizini de beraberinde getirecek. ÇED raporuna göre ek üniteler Afşin’in bir yılda tükettiği suyun sekiz katını kullanacak. Zaten kuraklıkla boğuşan bölgede bu durum, içme ve tarımsal sulama kaynaklarını büyük ölçüde tehdit ediyor. Toprakta tespit edilen arsenik, kadmiyum, kurşun gibi ağır metaller sadece doğayı değil, çiftçinin geçimini de öldürüyor.
Bütün bunlar yaşanırken Türkiye, 2053 yılı için "net sıfır karbon" hedefi koyuyor. Göz göre göre doğayı, insanı ve ekonomiyi yok eden bu projelerin “yerli ve milli enerji” kisvesiyle savunulması artık halkın aklıyla alay etmektir.
İklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşları haklı: Bu bölge yeni bir kömürlü santrali daha kaldıramaz. Sağlıklı bir toplum, temiz hava ve sürdürülebilir tarım için artık dur demek zorundayız. Güneşin ve rüzgarın bol olduğu bu topraklar, neden hâlâ zehirli dumanlarla karartılıyor?
Kömürün gölgesinden çıkmanın zamanı geldi. Yeni üniteler değil, yeni umutlar inşa edelim.