Bir kent tarihi yazım işi hem yazarına tarih formasyonu kazandırması hem de kentin kültürüne katkı yapması açısından oldukça önemli bir çalışmadır. Afşin ve Yöresi Tarihi ve Kültürü üzerine yaptığım altı yıllık çabanın ilk üç yılı içerisinde araştırmalarımı tarihe yoğunlaşmamın beni tarih ilmi konusunda formasyon kazandırdığını sanıyorum. Bir Kent –Afşin- tarihi yazmak elbette kolay bir iş olmasa gerek. Hele yapılacak çalışmada yazar, tüm zamanlara hitap etmesi gerektiği kaygısını güderse, iş daha bir titiz, dikkatli ve ölçülü olmayı gerektirecektir. 

Bir yöre, bölge ve coğfyanın veya bir boy, etnik öğe ya da milletin tarihini yazmak için yapılması gereken ilk iş; tarihi ve kültürel alt yapıyı teşkil eden unsurların gerçekleştirilmesi gerekir. Bunlar,

1.Bölgenin iklimi, arazi yapısı, dağlık, ovalık, kurak ya da sulak olup olmadığı konularını işleyen topoğrafyası:

Afşin ve Yöresinin dağları, tepeleri, ovaları ve  su kaynakları : Afşin ve Yöresi su kaynakları bakımından oldukça zengin bir bölgedir. Afşin ve Yöresi kuzey batısında Binboğa, güneyde Berit, doğuda da Elbistan’ın Şar dağı ile çevrelenen, Afşin ilçe merkezi ise güney doğusundan Atlas, kuzeyinde Beyceğiz, doğusunda İkiz ve batısında da Tekne Tepesi ile çevrili olduğu için bunların kış mevsiminden bahara kadar tepelerinden kar erimediği için yöremizin içme ve sulama suyunun menbaalarını teşkil ederler.  Yöremizde Sivas Gürün’den gelen Akdere ile Binboğadan gelen çay birleşip Hurman Çayına dönüşür. Göksun Çayına ilaveten Emirilyas Mahallesinde Mahallesinde Mağaragözü, Sinekli ile Kapılı Mahallesi arasından çıkan Karasu, Alimpınar Mahallesinin batısındaki Kayapınar, Belan mevkiindeki Başpınar, ve Emirli Mahallesinden çıkan Çoban Pınarı yörenin su ihtiyacını karşılardı. Ayrıca Afşin’in neredeyse her mahallesinde bir meydan çeşmesi bulunmaktaydı.

2.Bölgemizde tarih boyunca yaşamış halkın ya da halkların geçmişi, kültürünü, iktisadi yapısını içeren tarihi coğrafyası:

MÖ: 3 bin yıllarından beri ilçemiz ve yöresinde uluslaşmış toplumlar adıyla anılan Luviler, Hattiler, Hititler, Persler, Grekler, Persler, Selevkoslar, Romalılar, Bizanslılar, Müslüman Araplar, Selçuklu ve Osmanlı Türkleri ile Cumhuriyet Türkiye'sinin halkları yaşadığı bir tarihi olgudur.  

3.Bölgede kurulmuş idari yapı ve kurumların tarihini içeren kurumlar tarihi: Bölgemizde Bizanslılar döneminde Afşin’in topoğrafya atası olan Arabissos kenti, Kapadokya Bölgesinin Askeri Garnizon Kenti olarak tarihi kaynaklarda geçmektedir. Dulkadırlılar döneminde Elbistan en az yüz yıl Beylik Merkezi olmuştur. Osmanlı döneminde bünyesinde Medrese barındıran (Ashab-ı Kehf) karye olarak, 1846’dan sonra nahiye, 1910’da belediye, 1944 yılında da ilçe teşkilatı kurulmuştur. İlçe teşkilatına kavuştuğu 1944 yılından 1960 yılına kadar Afşin’de birçok resmi daire ve tarihi yapılar kurulmuş, pek çok tarihi yapı da yakın tarihimize kadar gelmiştir.

3.1.Elli yıllık süre içinde Afşinde kurulan resmi daire ve kurumlar:

Kaymakamlık

Belediye

Karakol

Eğitim Kurumları (İlk ve ortaokul)

Postane       

Tapu Müdürlüğü

Nüfus Müdürlüğü

Adliye

Sağlık Müdürlüğü

Ziraat Müdürlüğü

Karakol Komutanlığı

Hastane

Hapishane

3.2.Tarihi yapılar

Ashab-ı Kehf Külliyesi

Dedebaba Tekkesi

Afşin Kalesi

Pir Ali (Ulu) Cami

Efsus Hamamı

Şadırvan (1973 yılında söktürüldü)

Koyuntaş

Hurman kalesi

Sütpişiren Kalesi

Kuruhan

Çavlıhan

Avgın (Ergün Ertekin döneminde sağlığa zararlı olduğu için söktürüldü) 

  4.Tarih boyunca bölgede yaşamış tarihi kişiliklerin tanıtımını içeren biyografilerin hazırlanması gerekir:

4/1. Tarihi Kişilikler

MÖ: 301 yılında Roma generallerinden Antuvan, Doğu Anadolu’yu işgal ettiği yıllarda İpsos (Afşin) şehrinde adına sikke (madeni para) kestirmiştir.[1]

Selefkiyan Devleti’nin kurucusu olan Selefküs, Antigon ile olan meşhur İpsos (Afşin) Savaşı’nda kesin bir galibiyet kazandı.

Bizans Döneminde Arabissos’lu Antakya Piskoposlarından Eudoxios ile İmparator Maurice’nin (582-602) Arabissos (Efsus) ta doğmaları ve Aziz Krisostomos’un burada yaşaması şehrin ehemmiyetini açıkça ortaya koyar.[2]

Ashab-ı Kehf Külliyesinin yapılmasını sağlayan tarihi şahsiyetler: Anadolu Selçuklu Sultanı I.Gıyaseddin Keyhüsrev ve Maraş Emiri Nusretüddin Hasan Bey,  Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat, Dulkadırlı Beylerinden Alaüddevle Bozkurt Bey, hanımı Şems Hatundur.

Mevlana’nın müridlerinden Seyyid Hüseyin Ashabı Kehf Medresesinde müderrislik ve kadiri tarikatının piri olmuştur. 

Ashabı Kehf’in bünyesinde pek çok müderris görev yapmış, mütevellilik vazifesi yapmışlardır.

1846 yılında Nahiye teşkilatına kavuşan Efsus’un Afşin adıyla ilçe yapıldığı 1944 yılına kadar 26 nahiye müdürünün adları tespit edilmiş ve Kahramanmaraş Ansiklopedisinin A Maddesinde yayımlanmıştır.

1944’te ilçe olan Afşin’de 1961 yılına kadar 9 kaymakam görev yapmıştır.

1910 yılında belediye teşkiları kurulan Afşin’de Tek Partili, çok partili ve 1960 ve 1980 darbeleri sonrasında belediye başkanlığı yapanların sayısı 24’tür.

Afşin’de 1910-1960 arasında 9 karakol komutanının ismi belirlenmiştir.

4.2.Dünya Savaşına Katılan Efsuslu Şehit ve Gaziler

Elbistan’lı Arif Bilgin, Elbistan Askerlik Şubesi kayıtlarından 22 Efsuslunun I. Dünya savaşına katıldığını Elbistan’ın Sesi Gazetesinin ekinde yayımlamıştır. Bunların bazılarının şehit, bazılarının malül gazi bazılarının da kayıp olduğu hemşerilerimizce belirtilmektedir.

4.3.Yakın tarihimizde (1910-1960) Afşin’de (Efsus) ta öne çıkan hemşerilerimiz

Ağaların Mehmed Ağa (belediye başkanı)

Sadık İnal (belediye başkanı)

Cevlanlıoğlu İbrahim Özdemir (belediye başkanı)

Süllü Hacı Mehmet Demir (belediye başkanı)

Dirgen Ali

Menzolu Ahmet Efendi

Polit Duran

Hanım Teyze

5.Kent Tarihi Yazım İşi

Bölgemin tarihini yazacağım ama bölgeme ilişkin daha önce gereken şartları içeren birkaç ferdi çabadan başka elimizde veri bulamıyoruz. Bu yüzden yöremizin tarihinin yazım işi uzadıkça uzuyor. Yöremizin topoğrafyası elimizde, tarihi coğrafyamız kısmen ortaya konmuş, kurumlar tarihi yazılmamış, tarihi kişiliklerin biyografileri yazılmamış. Yöremize ilişkin kurumlar tarihine giriş ile tarihi kişilikleri bitirmek üzereyim.

Bu çalışmamla memleketim olan Afşin’e, ilçemizin kentleşmesine, şehir kültürü kazanmasına, yerel içerikte de olsa entellektüel kültürle temas kurmada naçizane bir katkım olursa, ne mutlu bana. İlçemin, yöremin ilimin, bölgenin ülkemin hatta dünya kültürüne bir nebze de olsa katkımızın olacağı düşüncesi beni mutlu edecektir. Bu eserle artık biz Afşinliler geçmişimizden söz ederken medarı iftıharımız olan Ashab-ı Kehf hadisesinin yanında ilçemizin Roma, Bizans, Müslüman Araplar, Selçuk, Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’sindeki anılarından da bahsedebileceğiz. Bir beldenin, bir yörenin, hatta bir ülkenin tarihte geçirdiği zaman içinde pek çok dinlerin, ırkların ve kültürlere ev sahipliği yapması, etkilerini taşıması mevcut durumunun ne aşağılanmasına ne de küçümsenmesine karine teşkil etmez, aksine o beldenin, yörenin ve ülkenin dünya kültüründen daha çok beslendiğini ve bunları mevcut kültür dokusu içinde erittiğine işarettir ki, bu onura pek az belde, yöre ve ülke sahip olabilir.

6.Kentleşmenin Kültürel Etkenleri

Kentleşme kültürü pek çok etkenin bir arada bulunmasını gerektiren bütünsel bir etkinlik alanını içerir. Bir şehir kültürünün, dönemi için bölgenin şehirciliğe uygun birçok öğeyi gerektireceği tabiidir. Bu temel öğeler; kimi dönemler bir kentin öncelikle iyi korunan müstahkem bir bölge ya da coğrafi alanı gerektirirken, kimi dönemlerde de coğrafi bölgenin ticari gelirinden yeterli pay almayı sağlayacak uygun bir yeri gerektirir. Kimi dönemlerde dini merkezlere, kimi dönemlerde ise, su kaynaklarına yakınlık önemli bir etken olmuştur. Kimi kentler de bilgi ve irfan merkezlerine yakın olmayı önceleyerek kurulmuşlardır.

İlçemiz Afşin ve Yöresinin geçmiş tarihi içinde bu saydığımız önceliklerin tümüne uygun düştüğünü rahatlıkla düşünebiliriz. Arabissos kalesi, gerek ilk gerekçe ortaçağlarda iyi korunabilen müstahkem bir kale olmasıyla ünlenmiştir. Yine ilçemiz,  Anadolu’yu doğudan batıya, kuzeyden güneye doğru çizilen çizgilerin çakıştığı noktaya yakın olan kavşak noktasında kurulmuş bir kenttir. Tarihte Anadolu’daki ticaret hacminden yeterince paya alan kentlerden biri de yine Arabissos olduğu rahatlıkla söylenilebilir. Bir kentin geçmişinin dini bir merkeze yakın olması sözkonusu edildiğinde de Afşin’in, buna en yakın kentler arasında olduğu ortaya çıkar. Tarihte gerek Hıristiyanlar, gerekse Müslümanlarca dini bir kurum olarak görülen Ashab-ı Kehf Külliyesine yalnızca altı km uzaklıkta olması Afşin’in bu öğeye de sahip olduğuna taraflı tarafsız herkesi ikna edebilecek bir argümana sahip olduğu görülür. Eğer su kaynaklarının bol olduğu bölge olma öğesi söz konusu edilirse, hem Hurman hem de Göksun Çayları ile Emirli Köyündeki Çoban Pınarı ve Alimpınarı Köyündeki Kaya Pınar ve Emirilyas Köyündeki Mağara Gözü suları asırlardan beri Afşin ve Yöresinin gerek sulama gerekse içme suyu ihtiyacını karşılamıştır. Ancak günümüzde su kaynaklarımız hızla artan nüfusun ihtiyacını karşılamaya yetmediğinden Afşin Belediyesi Akdere Su Projesi kapsamında 45 km.den yeni içme suyu getirme işlemine başlamıştır. 

Bir kentin bilim ve kültür merkezlerine yakınlığı sözkonusu edildiğinde de, yine Afşin’in Ashab-ı Kehf Külliyesinde Selçuklulardan ve Osmanlılardan beri 1842’lere, hatta başbakanlık arşiv belgelerinden birine göre, 1859’lara kadar öğrenimini sürdüren bir medresenin olduğu ve buna Afşin’in 6 km uzaklıkta bulunduğu gerçeği gözönüne alındığında ilçemizin bu şarta da haiz olduğu açıkça görülür. Afşin’in meczuplarının bile birbirlerine hitap ederken nezaketi elden bırakmamaları ve ‘Rica ederim Mustafa Efendi, ‘Ben rica ederim Hamit Efendi’ diye birbirlerine iltifat etmelerindeki nezaketin ipuçlarını Ashab-ı Kehf’deki medrese öğretiminin oluşturduğu bilim ve irfan ortamında aramak durumundayız.

 

[1] Atalay, Maraş Tarihi ve Coğrafyası, s. 19-20; Ramsay, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, s. 44.

[2] Sümer, Eshab-ı Kehf,  TTAV Yayınları, 1989, s. 4.