İnsanı huzurlu edebilecek en önemli şeylerden birisi de Kadere iman etmektir. “Kadere iman eden kederden emin olur” rivayetinde de ifade edildiği gibi insanı kederden uzaklaştıracak, onu güvende tutacak olan şeylerden birisi de kader inancı ve kadere rıza göstermektir. Nasıl ki bir ağacı çürüten şey onun içerisine yerleşen kurtlar ise insanı da yıpratan ve huzursuz eden şey de kalbine yerleşen endişe ve kederlerdir. Her insan endişe ve keder taşımasına rağmen bu durum bazı kimselerde taşınmaz hale gelebilmektedir. Başlangıçta çok küçük bir şey dahi zamanla çoğala çoğala taşınmaz hale alabilmektedir.

Yaşanan en basit bir olumsuzluk, tedavi edilmediğinde zamanla içerisinden çıkılmaz bir hale dönüştürebilmektedir. Tıpkı her şey yüklenen ve hiç temizlenmeyen bir bilgisayarın belli bir süre sonra çökmesi gibi her şeyi içerisine atan kimseler çok kısa süre içerisinde yıpranırlar.  Problem olmayacak şeyleri dahi problemmiş gibi kabul ederler. Sürekli sıkıntı ve stres içerisinde hayatlarını kendilerine zindan ederler. Bu kişi öğrenci ise “sınavım nasıl geçecek? Kazanamazsam ne olur? Başta annem baban olmak üzere çevredekiler ne söylerler? …” gibi birçok endişe ve kederi içerisinde barındırır. Eğer bir anne ise “Çocuklarımın geleceği nasıl olacak? İleride nasıl bir evlilik yapacaklar? Ben ölürsem onların hali ne olacak? ...” gibi endişelerle boğuşur.

Bu durumdan nasıl kurtulabiliriz?  

 1. Her şeyden önce dünya hayatında hiçbir şeyin başıboş olarak yaratılmadığını ve tesadüflere yer olmadığını bilmek. Her şey bir kader ile yaratılmış ve hayatta tesadüflere yer yoktur. Her varlığın bir yaratılış gayesi vardır. Dünya hayatında meydana gelen her şey bir irade çerçevesinde gerçekleşir. Bütün iradelerin üzerinde de “Mutlak” İrade” dediğimiz Allah’ın iradesi vardır. O dilemeden bir yaprak dahi kımıldamaz. O halde bizim yaşayacağımız şeyler O’nun iradesine bağlıdır. İnsan sadece kendi iradesi ile yapabildiklerinden mesuldür. “Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik dilerse O'nun nimetini engelleyecek yoktur. O'nu kullarından dilediğine verir.” (Hud: 107) ayet-i kerimesinde de ifade edildiği gibi insana isabet edecek olan iyilik te kötülük te Allah’ın iradesine bağlıdır.

2. Kadere inanıp ona rıza göstermek. Kadere iman etmek ve ona rıza göstermek insanı rahatlatır ve ona huzur verir. Kader inancı olmayan kimse ise en ufak olumsuzluk karşısında üzülür.  Karşılaştığı en ufak olumsuzluklarda geriye doğru dönerek: “keşke şöyle yapmasaydım, keşke şunu şu şekilde yapsaydım…” gibi “keşke”leri çoğaltır. “Keşke”ler çoğaldıkça üzüntü de artar. İnsanı bu durumdan kurtaracak olan şey ise “Kader İnancı”dır. Gerçek manada kadere iman eden bir kimse başına gelen bu olumsuzlukları kaderin bir parçası olarak görür ve “Beni yaratan, bana benden daha merhametli olan, benim için asla kötülük istemeyen Rabbim benim için bunu böyle istemiş, uygun görmüş” diyerek rahatlar.

Nasıl ki ameliyata giren bir hasta doktorun kesmesini, bir azasını almasını zulüm olarak görmez ise kadere iman eden kimse de başına gelen musibetleri bir zulüm olarak görmez. Onların kendisi için mutlaka hayırlı olduğunu bilir. “Allah kullarına asla zulmetmez” ayet-i kerimesinde de ifade edildiği gibi Allah’ın asla kimseye zulmetmeyeceğini, zulmetmek için bela ve sıkıntı vermeyeceğine inanır. O’dan gelen musibetlerin kendisinin hayrına olduğuna kani olur. Eğer dünyada birileri tarafından zulme uğrasa dahi onun karşılığının bu dünyada veya ahirette verileceğini bilir ve mutlu olur.

3. Stresin devâ değil, dert olduğunu bilmek. Stres ve keder asla çare değildir. Hiçbir sıkıntıyı gidermediği gibi tam aksine artırır. Faydası olmayan bir şeyi terk etmek en doğru olanıdır. Onun için sıkıntı ve stres içerisinde olan bir kimse bunun yanlış olduğunu bilerek hemen o yanlış yoldan dönmelidir. Kalbinde keder ve streslerden dolayı oluşan olumsuzlukları kader inancı ile temizlemelidir.

                                                                       Devam Edecek