Geçen yazımızda Hz. Peygamberin Hz. Aişe ile olan evliliğinin İlahî irade ile gerçekleşmiş bir evlilik olduğunu açıklamıştık.

                Peki böyle bir evlilikten ne amaçlanmış olabilir?

                Hz. Peygamberin hiçbir evliliğinde cinsel arzuların ön plana çıktığını söyleyemeyiz. Hz. Peygamber ilk evliliğini 25 yaşında iken, kendisinden yaş olarak çok büyük dul bir kadınla yapıyor. 53 yaşına kadar da bu evlilik devam ediyor. İlk eşi olan Hz. Hatice vefat ettikten sonra geride 6 tane çocuk kalıyor. Hz. Peygamber ikinci evliliğini ise 55 yaşında ve dul olan Sevde validemiz ile gerçekleştiriyor. Bu evlilikten beklentisi ise evleneceği kimsenin çocuklarına annelik yapması, onlara sahip çıkması düşüncesi idi. Yani Hz. Peygamber (sas) 55 yaşına kadar tek eşle devam ediyor. Diğer bütün evlilikleri ise 55 yaşından sonra, ömrünün son 5-6 yılı içerisinde yapıyor. Bunlar içerisinden de kız olarak evlendiği sadece Hz. Aişe’dir.

                Böyle bir evlilik tablosunda cinsellik ve maddiyatın asla ön palana çıkmadığı net olarak gözükebilmektedir. Hatta Hz. Peygamber (sas)’e davasından vazgeçmesi karşılığında Mekke’nin en güzel kızları ile evlendirilme ve Mekke’nin en zengin kimsesi yapma teklifini: “Sağ elime güneşi, sol elime de ayı verseniz ben asla bu davadan vazgeçmem” diyerek reddetmişti. Hz. Hatice’nin maddi zenginliğinin en önemli miktarı ise ilk dönem Müslümanların ihtiyaçları için kullanılmıştı.

                Hz. Aişe’nin yaşı konusunda da bir anormallik olmadığını hadiselerden çıkarabilmekteyiz. Hz. Peygamber şair, kâhin, sihirbaz olmamasına rağmen başta müşrikler olmak üzere birçokları ona şair, kâhin ve sihirbaz demişlerdi. Yani gerektiğinde ona iftira atmaktan geri durmamışlardı. Yine evlatlığının hanımı Zeynep ile evlendiğinde “Muhammed gelini ile evlendi” diyerek en ağır sözleri söylemekten çekinmemişlerdi. Hatta Hz. Aişe’ye iftira atmaktan (ifk) dahi geri durmamış ve Hz. Peygamberin aile hayatı hakkında en çirkin iftiraları atmışlardı.

Gerek Hz. Peygamberin aile hayatı hakkında ve gerekse de eşleri hakkında her fırsatı değerlendiren bu kimseler Hz. Peygamberin Hz. Aişe ile olan evliliği konusunda tek bir söz etmemişlerdi. Eğer bu evlilikte -başta yaş olmak üzere- bir anormallik olsa idi onu da mutlaka gündeme getirirlerdi. Fakat bu konuda ne müşrikler ne de münafıklar olumsuz tek bir kelime dahi söylememişlerdi. Buradan hareketle Hz. Peygamberin Hz. Aişe ile olan evliliğinin sosyolojik olarak son derece normal olduğu, yaş konusunda bir anormalliğin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu yaş kaç olursa olsun, evlilik için anormal bir yaş değil normal bir yaştır.

Kısacası Hz. Peygamberin Hz. Aişe ile evlilik yaşı hem İlahî irade tarafından hem de içerisinde yaşamış olduğu toplumun değerleri açısından normal görülebilen bir yaştı.

                Hz. Peygamberin Hz. Aişe ile olan evliliğindeki asıl maksadın genel de dinin, özelde ise Kur’an’ın korunması ile alakalı olduğunu düşünebiliriz.

                Neden böyle bir sonuca varıyoruz?

                Allah Kur’an’ı koruyacağını söz vermiş olmakla birlikte bu korumayı başta Hz. Peygamber (sas) olmak üzere insanlar eliyle gerçekleştirmiştir. Kur’an’ın korunması denildiğinde hem lafız olarak hem de mana olarak korunması anlaşılır. Sadece Kur’an’ın lafızlarını korumak yeterli olmayıp o lafızlardan kastedilen manaların da doğru olarak anlaşılması ve bu şekilde muhafaza edilmesi anlaşılmaktadır.  

                Hz. Peygamber’e sürekli vahiy geliyordu. Gelen bu vahiyler, vahiy katipleri tarafından yazıya aktarılıyor ve birileri tarafından da ezberleniyordu. Fakat Hz. Peygamber’in hayatı sadece gündüzden ibaret değildi. Onun gece hayatı da en azından gündüz ki hayatı kadar önemliydi. Ona vahiyler, her zaman gündüz ve diğer insanlarla beraber iken de gelmiyordu. Evinde iken de vahiyler geliyordu.

Hz. Peygambere evinde gelen vahiyleri kimler yazacak ve muhafaza edecekti? Veya başta ibadetler olmak üzere Hz. Peygamberin evindeki yaşamını diğer insanlara kim anlatacaktı? Veya dinin kadınlara özel birtakım hükümleri vardı. Bunları bayanlara kim anlatacaktı?

Hz. Peygamberin ailevi hayatına baktığımızda bu işler için en uygun kimsenin Hz. Aişe olduğu anlaşılmaktadır. O okuma yazma bilen hem genç hem de çok zeki idi. Hz. Peygamberi sürekli takip ediyor, evinde nazil olan vahiyleri yazıyor, hangi vahyin ne için indiğini biliyor ve onları en iyi şekilde muhafaza ediyordu. Hz. Peygamber (sas) ile evlenmeden önce, Mekke’de iken de babası Hz. Ebubekir’in Kur’an okumalarını dinliyor ve onunla ilgili birçok konuları öğreniyordu. (Buharî, Salât: 86)

Hz. Peygamberin evinde gelen vahiylerin (ikisi hariç) tamamı Hz. Peygamber Hz. Aişe’nin odasında iken gelmişti. Başta Bakara ve Nisâ sureleri olmak üzere birçok sure onun odasında iken nazil olmuştu. (Buharî, Fedâilu’l-Kur’an: 6) Hz. Peygambere ara ara hediyeler gelirdi. Bu hediyeler hangi hanımının yanında iken gelirse ona bırakırdı. Bunların çoğunluğu da Hz. Aişe’nin odasında iken gelirdi. Bu durumdan muzdarip olan diğer hanımları: “Ya Resulallah! İnsanlara söyleseniz de birazda sen bizim odada iken getirseler” dediler. Bunu üzerine Hz. Peygamber (sas): “Cebrail’de Aişe’nin odasında iken geliyor” buyurdu. (Tirmizî, Menâkıb: 62)

Hz. Aişe zeki olduğu gibi aynı zamanda okuma yazmada biliyordu. Hatta kendisine ait özel bir Mushaf’ta oluşturmuştu. (Müslim, Mesâcid: 207) Yani o, başta kendi odasında nazil olan vahiyler olmak üzere vahiyleri yazıyordu. Sadece yazmakla kalmıyor aynı zamanda onlardan maksadın ne olduğunu Hz. Peygambere sorarak öğreniyordu. Onun için ayetleri daha doğru anlıyordu. Hatta başta Ebu Hüreyre olmak üzere birçok sahabenin bazı ayetleri yanlış anladıklarını ifade ederek düzeltmişti. Hz. Aişe’nin bu özelliğinden dolayı ilim konusunda sahabenin en ileri gelenlerinden olmuş, Hz. Peygamberin hayatında olduğu gibi vefatından sonra da herkesin danışacağı ilk kimselerden birisi olmuştu. Başta kadın sahabeler olmak üzere çoğu sahabeler Kur’an ve sünnetle ilgili sorularını ona soruyorlardı. O da: “Bu konuda Hz. Peygamber şöyle şöyle yapardı” diyerek onlara rehberlik yapıyordu.

Eğer Peygamber (sas)’in yanında böyle zeki bir hanım olmasa idi belki de evinde nazil olan birçok vahyin yazılıp korunması noktasında sıkıntılar olabilecekti. Yine birçok ayet-i kerime yanlış anlaşılabilecekti. Fakat Hz. Aişe gibi zeki, genç ve ilme meraklı birinin Hz. Peygamberin eşi olması, bu tür sıkıntıların olmasına engel olmuştu. Birçok kimsenin Kur’an ve hadisler hakkında yanlış anlayışlarının düzeltilmesine sebep olmuştu.

Onun için Hz. Peygamberin Hz. Aişe ile evliliğindeki temel amacın genelde dinin, özel de ise Kur’an’ın korunması olduğunu söyleyebiliriz. Bu evliliği yaş noktasına getirerek tartışma konusu yapmak ise hem hedeften sapmak hem de konuyu yanlış yöne yönlendirmek olacaktır.