Efsus (Afşin) İsminin Antropolojik ve Topografik Ata[i] İsimleri:

Arpasus-Arabisos-E fs us Afşin'in antropolojik atası olan "Efsus (Yarpuz) nahiyesini güneyden ve batıdan Anti Toros Dağları'nın kolu olan yüksekliği 3000 metreyi bulan Binboğa ve Berut Dağlan çevrelemektedir. Deniz seviyesinden 1240 metre yüksekte bulunan Efsus'un Atlas Yazısı denilen kuzey ve doğu yönlerinde geniş ovalar bulunmaktadır. Hurman, Söğütlü ve Göksun Çayları ile ve bunların birleşmesiyle büyüyen Ceyhan (yerli halkça buna, orta zamanlarda olduğu gibi bugün de Cahan adı verilmektedir) Nehri ile sulanan Elbistan Ovası eski çağdan intikal eden kadim şehirlerin enkazı ve höyüklerle doludur. Hitit ve Kummmuh (Komagene) un devrine ait olan Tilhöyük, Karaelbistan; Ozanhöyük, Karahöyük, Çavlıhan, Telafşin, Mehre, Huni ve Efsus höyükleri gibi harabeler bulunmaktadır. Eski ve orta çağlarda Afşin, yörenin en büyük yerleşim merkezi olmuştur." (Yinanç, 1965; 223).

7. asırda İslam akınları karşısında Bizans'ın güçlü garnizon kenti olup 643'lerden sonra da tarihte Arabissos Kalesi adıyla geçen kent, tahrip olup yıkılır (Uçar, 1990; 68; Demir, yayıma hazır Afşin-Elbistan ve Yöresi Tarihi II.[ii]

Müslüman Arapların bölgedeki iki asırlık hakimiyetinden sonra Sügür ve Avasım bölgeleri[iii] üç asır tekrar Bizans, Haçlılar ve Ermeni nüfuzu altında kaldı. Malazgirt zaferini kazanan Sultan Alparslan huzuruna kabu1 ettiği komutanlarını Anadolu'nun fethine memur ederek ele geçirecekleri toprakları kendilerine, sonra da varislerine ikta edeceğini bildirince birçok Türk komutan Anadolu'da fetihlere başladılar. "Bu komutanlardan biri olan Çavuldur Bey de Maraş ve Sarız taraflarını 1071-72'de fethetmiştir." (İlyas Gökhan-Selim Kaya, 2008; 114. Reşidüddin Fazlullah-ı Hemedani, 1338, 1, 49)

Böylelikle ll. asırda Selçuklu Türklerinin eline geçen bölge, kısa bir süre sonra Ermeni Prensliğinin, Hatay'daki Haçlı Kontluğunun nüfuzu altında kalıp Anadolu Selçuklu Devleti kurulduktan sonra ancak 13. Asırda yığıntıların yanında Efsus adında küçük ama mamur bir köy haline gelmiş ve Aslıab-ı Kehf Külliyesi kurulmuş, Dulkadirli Beylerince de imar ve ilaveler yapılarak vakıf haline getirilmiştir. Efsus, 1525 'ten itibaren Elbistan Kazasının karyesi 1802 yılından sonra da nahiyesi olmuş, 1910'da belediyelik, 1944'te de ilçe teşkilatına kavuşarak Afşin adını almıştır.

Kökenbilim (etimoloji); dilbilim (filoloji) araştırmalarında ortaya çı­kan bilimsel disiplin olup, bir terimin ilk ortaya çıkışından günümüze kadar geçirmiş olduğu değişiklikleri ve farklılaşmaları inceleyen bilimsel bir disiplin anlamına gelir. Bu disiplin sayesinde şu an yaşayan ve kullanılan sözcük ve kavramların kökenlerine, hangi dillerde ne anlamda kullanıldıklarına ve değişerek günümüze kadar nasıl gelebildiklerine ilişkin bilgiler daha sağlıklı bir biçimde edinilebilmektedir. Bu bağlamda Afşin adının tarihi süreç içinde genelde Anadolu'da, özelde de Kapadokya bölgesinde yaşamış olan toplumlarda değişerek Arpasus, Arap'su ve Arabissos'tan Efsus (Yarpuz)'a nasıl dönüştüğünü açıklamak için etimoloji disiplininden yararlanacağız. Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin topografik ata isimleri olan Arpasus, Arap'su, Ebsus (İbsos), Arabissos, 1071'den sonra ise Bizans kaynaklarında Aramisos ve İslam kaynaklarında da Efsus'tur. Bu isimler, tarihi sırayla: Hititler döneminde Arpasus (Eyicil, 2005; 289) Asur kralı II. Sargon döneminde (MÖ: 727-705) (http://www.osi.hu/cpd/ete/armenia/nogokhayos.html. (16.09.2009), Arabissos, Seleukoslar döneminde Efsus'un adını Ebsus olarak zikredenler de bulunmaktadır. (Eycil, 2005; 289). Besim Atalay da İskender Çağı ve İskender Krallıkları döneminde Efsus'un İpsos (İpsus) olarak anıldığından söz etmektedir. (Atalay, 1933/1923) Romalılar (Ostrogorsky, 1981; 73) döneminde Arabissos Ebu’l Farac, 1981; 164) ve Bizanslılar Arabisus (Yinanç, 1965; 223), İslam kaynaklarında ise Efsus (Eyicil, 2005; 289) olarak belirtilmiştir. 1071' den sonra ise Bizans kaynaklarında Aramisos adıyla geçmektedir. (Alexiad, 1996; 434) Ebu'l Farac da bu yerden Arbisos (Farac, 1987; 204) diye bahseder. Honigmann da bu adın Ermenice'de Arap'su şeldinde telaffuz edildiğini belirtir. (Honigmann, 1970; 72) Selçuklular döneminde İbn-i Bibî, Erbisos (Bal, 2005; 544) ismiyle anar. Osmanlılar döneminde de resmi ismi Efsus, yöresel ismi ise Yarpuz olmuş, Arifî Paşa, Binboğa ve Atlas Yazısı Türkmenleri'nin Efsus, yerine Yarık ismini kullandıklarını belirtmektedir. (Eycil, 2005; 289) Kent Dulkadırlılar ve Osmanlı döneminde Efsus olarak tanındı. Şemseddin Sami, Efsus'u Elbistan kazasına bağlı bir nahiye merkezi olarak tanımlamaktadır. 1910 yılında belediyelik olan Efsus (Yarpuz) 02.08.1944 gün ve 4642 sayılı kanunla ilçe örgütüne kavuşarak Afşin adını aldı. Cumhuriyet döneminde Elbistan'a bağlı bir bucak merkezi iken 02.08.1944 gün ve 4642 sayılı kanunla 1944 yılında ilçe merkezi yapılıp Afşin adı verilmiştir. Afşin adı, Bizans kaynaklarında Arabissos, Arapça eserlerde Efsus şeklinde geçer. Selçuklular devrinde de aynı adla anılır. Sonra bu ad, halkımızca Yarpuz şekline çevrilmiştir. Afşin adının; Sultan Alparslan döneminde Alparslan'ın değerli kumandanlarından Afşin Bey'den geldiği (Sümer, 1987; 4) yaygın bir görüştür. Ancak, Afşin isminin ilk kez 1944 yılında, Mükrimin Halil Yinanç ve Hasan Reşit Tarrkut tarafından Bekçi-oğlu Afşin'in ismini yaşatmak amacıyla yeni ilçe olan Efsus'a verilmesi bu yaygın görüşü sarsar. Bilge Umar da bu görüşe katılmaz. Ona göre, güçlü bir olasılıkla, Yarpuz, Arabissos adının Türk ağzına uydurulmuş biçimidir. (Alexiad, 1996; 434) Ancak Bilge Umar'a göre Yarpuz'un Arabissos'un Türk ağzıyla ifade biçimi olduğu görüşü zorlama bir yorumdur. Umar, bir başka ihtimalden daha söz ediyor: Anna Kommena'nın Malazgirt'in Sonrası adlı eserinde, Afşin-Elbistan yöresindeki kale kentlerinden söz ederken Herzfeld'in zikrettiği Tel Khampson'un büyük bir ihtimalle, Tilafşin Kalesi olduğunu belirtir. Çünkü Hellence'deki -tel ve Arapça'daki -til; Türkçe'de 'höyük' anlamına gelmektedir. (Alexiad, 1996; 434). Osman Turan'a göre de, Arabisus, Erbisus veya Efsus ve bu gün de Afşin'e dönüşmüştür. (Turan, 1993; 286)

“Afşin' in Hüyüklü (Tilavşin) Köyü'ndeki höyük günümüzde geniş bir yığıntı halinde bulunmaktadır. Burada bir de 'kis' denilen malzemeden yapılma tarihi kalıntı vardır. Gezip gördüğüm ve çeşitli yönlerden fotoğrafladığım tarihi kalıntı, daha çok bir konak ya da saray görüntüsü vermektedir. Hasan Reşit Tankut'un Maraş'tan yöreye doğru yaptığı gezi notlarında, "Tepenin (Hüyüklü' deki höyük) eteğinde hatları belirsiz bir konak kaidesi vardı. Yıkıntı haline gelmiş fakat yığıntı olmamıştı. Abasına bürünmüş bir çöl adamı gibi upuzun, sade kafes ve gölge olarak dikiliyordu. Nedir dedim, eski saray harabesi dediler. Tilafşin adını şimdi anlar gibi oluyordum. Til, tel ve tul şekilleriyle de bazı tepelere verilen bir isimdir. Arapça'ya da Türkçe'ye de eski kaynaktan aynı geçmiş olmalıdır. Adın, Afşin kısmına gelince, onun da Türk Tarihini dolduran Afşinlerden birisinin olması gerekiyor,” (Tankut, 1944; 99-100) der.

Tilavşin Köyü 1563 yılı Maraş Tahrir kayıtlarında Defter-i Hakani defterlerinde geçmektedir. (Yinanç-Elibüyük, 1988; (harita 5) Bu belgede Elbistan Kazası (1563) başlığı altında yöremizin bir haritası verilmekte ve Efsus (Afşin)'un kuzeyindeki ve güneyindeki köyler şöyle gösterilmektedir:

Kuzeydeki Köyler: Armutalan, Oğlakkayası, Koçovası, Marabuz, Kerevin, Kabolak, Tanır, Lorşun, Runu, Sevin, Uzun Kilise, Emirilyas, Alemdar, Çomu, Çavlıhan, Mekir, Arıstıl, Sinekli, Kuşkaya, Karagöz.

Güneydeki Köyler: Çağılhan, Kötürecik, Ördecik, Kitiz, Tombak, Kamışcık, Kargabük, Tılavşın, Aldaş, Solcak (Yinanç, Yrd. Doç. Dr. Mesut Elibüyük, 1988: Harita 5.) Sümer, Sultan Baybars'ın Moğolları Hunu Ovası'nda yenmesinden sonra Türklerin Efsus (Arabissos) karyesinin adını Yarpuz'a çevirdiklerini belirtmektedir. "Türkler savaşın vuku bulduğu Hunu Köyü'nün güneyindeki Efsus (Arabissos) şehrinin adını Yarpuz'a çevirerek Türkçeleştirmişlerdir. (Sümer, 1985; 75). XI. yüzyılın ünlü Türk lügatçisi Kaşgarlı Mahmud'un Divan-ı Lügatit-Türk'ünde Yarpuz'a güzel kokulu bir ot, kır nanesi ve yılan yiyen bir hayvan, firavun sıçanı anlamlarını verdiğini görüyoruz; Yılan, yarpuzdan kaçar. Örnek olarak da 'Kança barsa yarpuz utnı kelür', yani yılan yarpuzdan kaçar, (fakat) nereye gitse ona karşı gelir'. (Bu sav, sevmediği şeyden çekinen ve fakat yine o şeye yakalanan kimse için kullanılır) (Kaşgarlı Mahmud, tarihsiz; (39-40). Zamanımızda Yarpuz'un yerini Afşin almıştır ki, hayret vericidir. Afşin, Yarpuz'a yakın bir tepenin adı idi. Bu sebeple bu iki ad yan yana yaşatılabilirdi. Eshabü'l-Kehf'in uyuduklarına inanılan yer, Yarpuz'un (Afşin) hemen batısındadır. Bizim müellif gibi eski ve tanınmış birçok müellif de Eshabü'l-Kehf'in, yani mağara yaranı'nın burada olduklarına inanmışlardır. (İslam Ansiklopedisi, 1991; 467). Bundan dolayı Maraş Beyi Nusrete'd-din Hasan (ölümü: 1234) burada bir ribat, bir kervansaray ve bir de cami yaptırmıştır. Dulkadirliler burada bazı binalar meydana getirmişler ise de bunlar harap olmuştur)" (Sumer, 1985; 75). Şu anda eskinin harabiyetinin yerinde mamuriyeti görmekteyiz. Allah, daim eylesin.



[i] Günümüzdeki yerleşim yerlerinin tarihteki ata isimlerine bir açıklık getirmek amacıyla bu kavramı kullanıyorum. Bir yerleşim yerinin tarihteki ata ismi, topografik ve antropolojik olmak üzere ikiye ayrılmalıdır: Günümüzdeki bir coğrafi bölgenin topografyasının tarihte de aynı olması büyük ihtimal dahilindedir. Ama günümüzdeki bir toplunun antropolojisinin tarihtekiyle aynı olması küçük bir ihtimaldir. Çünkü bir coğrafyada çok çeşitli toplumlar yaşamakta ama coğrafyanın topografyası değişmemektedir. Örneğin Anadolu Coğrafyası yazılı tarih içerisinde, değişmediği halde üzerinde kaybolan ve varlığını sürdüren birçok toplum yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Luwiler, Hititler, Asurlular, Lidyalılar, Persler. Makedonlar, Selevkoslar, Romalılar, Bizanslılar, Müslüman Araplar, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra da belirgin olarak Türkler yaşamış ve yaşamaktadır. Bu yüzden Afşin'in, Efsus), antropolojik atası, Arabisos ise topografik atasıdır.

[ii] Muhammed b. Şirin Efsus şehrinin, Halife Ömer zamanında Şimali Suriye Emiri tarafından tahrip edildiğini söyler. Abbasilerin ilk devirlerinde Müslümanların Bizans'a yapmış oldukları sefer ve gazaların tarihini yazmış olan Muhammed b. A'iz de aynı malumatı verir. Umeyr b. Sa'd, Ömer b. el-Hattab'ın yanına geldi ve şunları söyledi: Bizimle Rumlar arasında, Arbessüs denilen bir şehir var: Buranın halkı, bizim gizli şeylerimizi düşmanlarımıza haber veriyorlar; düşmanlarımızın gizli şeylerini ise bize bildirmiyorlar. Bunun üzerine Ömer: "Onların yanına varınca, kendilerine bir koyum yerine iki koyun, bir inek yerine iki inek, her bir şeyin yerine iki şey vermeyi teklif et; eğer onlar bunu kabul ederlerse haklarını ver ve onların şehirden çıkmalarına izin ver. Eğer senin bu teklifini kabul etmezlerse, kendilerine bir yıl süre tanı ve sonra şehri yık", dedi. Umeyr; bu teklifi yaptı; onlar reddettiler. Bunun üzerine onlara bir yıl süre tanıdı, sonra şehri yıktı. Umeyr İslami savaş ilkeleri doğrultusunda Arabissos Kalesi'ni kuşatıp ya Müslüman olmalarını ya da cizye verip zımmi olmalarını veyahut da bir yıl içerisinde kenti terk etmelerini teklif eder. Ancak Bizans ordusunun üzerine gelmesi üzerine Suriye’ye çekilir: Bir yıl içerisinde Arabisoslular Müslümanlara karşı dostane bir tutum sergilemedikleri için 643 'te İmparator 2. Konstans (641-668)'m generallerinden Valentios İstanbul'a dönünce, Araplar tekrar Anadolu’ya girerler ve Umeyr, Arabissos'u ele geçirir.

[iii] Avasım, Arapça sözlükte ‘korumak, engel olmak; sığınmak” anlamındaki ‘asm’  kökünden türeyen âsıme’nin çoğulu olup ‘koruyanlar, müstahkem mevkiler’ demektir. Bu müstahkem mevkiler, İslam ordularının cihat maksadıyla sınırdan uzaklaştıkları zaman veya gazadan dönerken ülkeye girmeden önce düşman saldırılarına karşı sığınıp korundukları bölgeler olduğu için bu adla anılmıştır. Hz. Ömer zamanında Suriye ve el-Cezire’nin fethinden sonra İslam Devletinin sınırları Toroslar’a dayanmıştı. Bizans İmparatoru Herakleios, sınır bölgelerinde yaşayan halkı İslam ordularının tehdit ve saldırılarından korumak gayesiyle iç kısımlara çekerek geniş bir sahayı boş bıraktı. Müslümanların “ed-davâhî” -dış kısımlar, dış arazi) adını verdikleri bu saha Emeviler zamanında iskan edilmeye ve müstahkem mahaller kurulmaya başlandı.Bkz. Necati Demir, Afşin-Elbistan ve Yöresi Tarihi

Bizanslıların da Müslümanlara karşı savunma örgüt ve kurumları olarak Süğür’e karşı Kleisura ve Avasım’a karşı Themaları vardı. Bunlar, fetih dalgası hızını kesip Toros Dağları iki taraf arasında tabii bir engel olarak ortaya çıkınca, İslâm-Bizans mücadelesi doğrudan toprak elde etmekten çok hududun ve Toros geçitlerinin en stratejik noktalarında, silsile halinde kurulan şehir ve kalelerin alınması ve yağmalanmasına engel olmaya yönelik örgüt ve kurumlar olmuşlardır. Süğür ve Kleisuralar daha askeri, Avasım ve Themalar’da daha sivil ve idari yapılar hakimdi. Bkz. Necati Demir, Afşin-Elbistan ve Yöresi Tarihi.