“Bana güvenin, bir kuruşun hesabını soracağım. Bana güvenin, yetimin hakkını koruyacağım. Bana güvenin, Dicle’nin kenarında kaybolan kuzunun hesabını vereceğim. Bana güvenin, halkın birinin evinde kazan kaynamıyorsa benim evimde de kazan kaynamayacak, size söz veriyorum.” Diyor. Kılıçtaroğlu Amasya’nın Taşova ilçesinde partililerine böyle hitap ediyor. Alın siz bu lafların hangisine güveniyorsanız güvenin. Bugüne kadar partisinin hangi yoksulu ne kadar düşündüğünü görüp şahit olduğumuz olmadı. Partisi ve zihniyeti halkı şimdiye kadar saymayan, adam yerine koymayan, ahmak yerine koyan bir zihniyet izledi. İktidarları dönemlerinde de halk hep fakirleştirildi. Zaten parti zenginlerin, kodamanların, kendisine sanatçı denilenlerin partisi olmaktan öteye de geçemedi. Bunun yanı sıra dine, camiye mesafe koyanların partisi olmaktan başka görüntüde vermedi. Kendimi bildiğimden bu tarafa başörtüsü, İHL’ler, Kur’an kursları ile uğraşır durur. Bunları bilmeyende kalmadı.
Daha üç yıl kadar önce sırtında giydiği gömleğe 500 TL değer biçilen Kılıçtaroğlu şunu biliyor ki 76 milyonun, 75 milyonu hala 50 TL’nin altında bir rakama gömlek alıp giyebiliyor. Sahiden kazan kaynamayan evleri arayıp bulacak mısın? Sahiden bir ailede kazan kaynamıyorsa senin evde de kazan kaynamayacak mı? Buna halkın inanmasını bekliyor musun? Zaten sizin evlerinizde kazan kaynamıyor ki! Dışarıdan istediğinizi, istediğiniz saatte eve servis yaptırıyorsunuz. Ya da lüks lokantanın lobisini kapattırıyorsunuz. Siyasetin körlüğü hiçbir körlüğe benzemiyor. Halkı siyaset körü sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu halk doğru karar vermeye devam ediyor. doğru davranmaya da devam edeceğe benziyor. Böyle bir ortamda halkın kararlarını hiçe sayarak gayrimeşru yöntemlerle hükümet devirme entrikalarına kalkışıyorsunuz. Bu durum halka ne kadar önem verdiğinizi gösterir. Ya da sizin bu yaptıklarınız halkçılığa ne kadar yakışır?
Öbürü ne yapıyor? “Sütlüce civarının tüm deterjanlarını toplayıp Haliç’e dökecek, Tayip Erdoğan’ı Haliç’te kırk sefer yıkayacak mış” Haliç’te kırk sefer yıkayacağı insanın, uzuvlarını her gün beş defa yıkadığını biliyoruz. Kirden pek bir eser kalmaz. Olsa olsa başka birini kast ediyor olmalı! Hem dedem bin TL değerinde bir yer satacaktı. Zihnen sağlıklı olduğu halde sağlık raporu alması istendi. Yoksa satış yapamazsın dendi. Alzheimer hastalığının son kertesine gelmiş birine üç buçuk yıl başbakanlık yaptırdınız. Kaç tane bankanın içi boşaltıldı. Ülke boydan boya her alanda yıkıma uğradı. Bu yapılanların vebalini, günahını, hesabını nereye koyacaksınız? Sizi kaç ton temizlik deterjanı temizler. Ne kadar deterjan kullanmalısınız ki temizlenmiş olasınız? Bugün hala o iktidarın ağrıları, acıları ve sancıları dinmedi. Bu acılar o günleri yaşayanların içlerinde sımsıcak duruyor. Mağdur olanlar, mazlum olanların manevi yaraları onarılmadı. Bir kuşak ciddi kıyıma uğradı sizin ellerinizde. Onlar hala aaaahh çekmeye devam ediyorlar. İç çekmeleri durmadı. Sırf inancından dolayı eğitim hakları elinden alınanların mazlumlukları hangi deterjanla yıkanırsanız iade edilmiş olur? Daha nelerle beraber bunları yok saymak mümkün mü? Velhasılı halk siyasete kör de değil, siyasetin körü de değil. Her şeyin farkında.
Vesselam.