SELÇUKLULAR DÖNEMİNDE ASHABÜ’L KEHF MAĞARASI

Anadolu'nun Türkler tarafından fethi sırasında 1086'da Emir Buldacı adlı bir Türkmen beyi Afşin ve Maraş bölgesini phileretos 'un elinden almış ve bölgede 1097 yılına kadar bir beylik kurmuştu. 1097' de Haçlılar tarafından kuşatılan Selçuklunun başkenti İznik'in yardımına giden Emir Buldacı'dan bir daha haber alınamamıştır. 1097'de Konya- Kayseri-Göksun ve Maraş üzerinden Antakya'ya giden Haçlılardan ayrılan bir kol Afşin ve Elbistan yöresini de işgal edip burada bir feodal beylik kurdular. Bir Haçlı komutanı adına Hurman kalesinde bir yazıt bulunmaktadır. Haçlıların bölgedeki hâkimiyeti 1149'a kadar aralıklarla sürer. Bu dönemde Danişmentli ve Selçuklular Elbistan ve Afşin bölgesine akınlarda bulunurlar. Sultan I. Mesud'un oğlu II. Kılıç Arslan Afşin, Elbistan ve Maraş'ı alır. II. Kılıç Arslan'ın sultanlığı zamanında 1180 'lerde komutanlarından Hüsameddin Çoban' a Maraş ikta edilir. Hüsameddin Çoban, oğlu ve torunları 1258'de bölgenin Ermenilerin eline geçişine kadar bir Selçuklu Maraş Uç Beyliği kurarlar. Hüsameddin Hasan Bey tarafından oluşturulan Maraş Uç Beyliği onun soyundan gelenler tarafından 1258'e kadar devam etmiştir. Bu dönemde adı Maraş emiri olarak geçen Melik İbrahim hariç, dört emir görev yapmıştır. Ancak bunlardan Nusretüddin Hasan Bey müstesna diğerlerinin Maraş ve çevresinde herhangi bir imar faaliyetinde bulunup bulunmadıklarını bilmiyoruz. Nusretüddin Hasan Bey'in uzun süre bu görevde bulunması ve zamanının en güçlü ümerasından biri olması nedeniyle sürekli saldırılara ve tahribata uğrayan Maraş'ı ve çevresini yeniden imar ettirdiği belirtilir. Ancak onun yaptırdığı eserlerden Ashabü'lKehf'tekiler hariç günümüze kadar gelmemiştir. Nüsretüddin Hasan Bey, Ashabü'l-Kehf'in bulunduğu Afşin ilçesinin 7 km kuzeybatısında bulunan yerde bir külliye inşa ettirmiştir. Bu külliye mescit, han (tekke), medrese ve ribattan (kervansaray) oluşmaktadır. (R.Yinanç, 1988: 311-319) Bu binaların daha önce burada bulunan yapılar üzerine veya onlardan kalan sütun ve taşlarla inşa edildiği anlaşılmaktadır. Roma veya Bizanslılar zamanında Hıristiyanlar tarafından burada inşa olunan bir kilisenin varlığı bilinmektedir. Özellikle mescidin yapısına bakıldı¬ğında kullanılan malzemenin eski bir kilise veya Bizans eserinden kaldığı açıkça anlaşılır. 1277'de Baybars'ın Anadolu seferine katılan ve Ashabü'lKehf'teki eserleri göre İbn Abdi'z-Zahir oradaki mağaraya yakın bir yerde, üzerinde Rumca ve eski yazılar bulunan bir sütun gördüğünü yazmaktadır. Müellif kendisinin daha önce Husban'a yakın Belka'da(Ürdün) olduğu iddia edilen Ashabü'l-Kehf mağarasının gerçek yerinin burası olduğunu da söylemektedir. (Sümer, 1985: 75) Hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından kutsal mekânlardan biri sayılan Ashabü'l-Kehf mağarasına birçok ziyaretçi gelmekte idi. Bunların ihtiyaçlarının karşılanması ve konaklamalarının sağlanması için burada binalara ihtiyaç vardı. Bundan dolayı I. İzzeddin Keykavus 'un emriyle Maraş Emiri Nusretüddin Hasan Bey, bu eserleri inşa ettirmiştir. Bu külliyenin inşasına I. İzzeddin Keykavus zamanında başlanmış ve I. Alaeddin Keykubad'ın sultanlığı döneminde 1233 'te bitirilmiştir. Eserlerin yapılış tarihine bakıldığı zaman 20 yıl kadar inşaatın sürdüğü anlaşılmaktadır. Ribatın kitabesi "Bu tekkenin yapılmasını, Galip Sultan Ulu Şahinşah (1 İzzeddin Keykavus 'un lakabı Sultanü '!-Galip 'tir), Milletlerin sahibi, Arap ve Acem sultanlarının efendisi, dünyanın ve dinin kudreti, fatihler fatih i, Emiri 'l mü' mininin burhanı, Keyhüsrev oğlu Keykavus zamanında ulu, yüce, bilgili, adil emir ve kumandan, Tanrı 'nın yardımına ve rahmetine muhtaç, Sultana mensup İbrahim'in oğlu Ebu Ali Hasan emretti, Bu 612 yı¬lının Ramazan ayında tamamlandı., (Miladi, 1215 Aralık veya 1216 Ocak ayı) (Sümer, 1989: 42-43, Yinanç, 1988: 312) Hicri 612 (Miladi 1215-16) ve mescidin kitabesi "Bu ribatın inşasını dünya ve dinin yücesi ulu sultan, fatihler fatihi ve Emiri '!- Mü 'miiıin 'in yardımcısı Keyhüsrev oğlu Keykubad devrinde Beylerbeyi İbrahim oğlu Nusretüddin Hasan 'ın emri üzerine Tanrı ona yardımını güçlendirsin 630 yılında yapıldı., Miladi, 1232-1233 miladi tarihleri göstermektedir. (Sümer, 1989: 44-45, Yinanç, 1988: 312) Aslında bu mescidin kitabesi olmayıp 1902 yılında mescidin tamiri sırasında duvarın içinde bulunmuş ve mescidin kapısı üzerine konmuştur. Nusretüddin Hasan Bey tarafından yaptırıldığı rivayet edilen medresenin ise kitabesi yok¬ Bu külliyenin esasını cami, zaviye ve medrese meydana getirmektedir. Osmanlı belgelerinde ribat, zaviye manasına gelmektedir. Zaviye, tekke, ribat aynı zamanda misafirhane anlamına da gelir. Bundan dolayı mescidin üzerindeki kitabenin başka bir yere ait olduğu sanılmaktadır. (Yinanç, 1988:312). İnşa edilen binaların devamlılığını sağlamak ve gelen giden misafirlerin ihtiyaçlarını temin etmek için de Afşin ilçesinde bugün Atlas Yazısı denilen ovadaki birçok köyün vergi gelirleri Ashabü'l-Kehf vakfına bağış¬lanmıştır (M. H.Yinanç, 1340: 92, R.Yinanç, 1988:312-314). Bu eserlerin korunması ve yaşatılmasına daha sonraki dönemlerde büyük önem verilmiştir. Osmanlı belgelerinde Ashabü'l-Kehf vakfından, buranın görevlilerinden ve bir takım vergi muafiyetlerinden bahsedilmektedir. Bunun I. Alaeddin Keykubad tarafından vakfedildiği de belirtilmektedir. Bu vakıf Dulkadir Beyliği ve Osmanlılar zamanında da korunmuş ve eserler de çeşitli tamiratlardan geçirilmiş, yeni yapılar eklenerek günümüze kadar ulaşmıştır. (R:Yinanç, 1988: 123-123, Karadeniz, 2008: 186) Daha öncede belirtildiği gibi Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında pek çok yerinde Yedi Uyurlar olarak bilinen ve 300 yıldan fazla uyuduklarına inanı¬lan Ashabü '1-Kehf ehlinin mağaraları olduğuna inanılır. Bu mağaralardan biri olan Efsus 'takinin olayın cereyan ettiği yer olduğunu ifade eden birçok bilgin bulunmaktadır. Bunlar Muhammed İbn İshak (ö.767), Taberi, Zemahşeri (ö. 1144), el-Herevi (ö. 1215), Yakutel-Hamevi (ö.1229), İbnü'l-Esir (ö.1234), İbnü'l-Adim (ö. 1260), Zekeriya el-Kazvinl (ö. 1283), İbn Bibi, Kadı Beyzavi (ö.1292), Muhyiddin İbn Abdi'z-Zahir (ö.1292), Ebu'l-Fida (ö. 1331), İbn Kesir (ö. 1369) ve İbn Haldun (ö. 1406) gibileri olup mağaranın Efsus'ta olduğu konusunda birleşirler. (Sümer, 1989,32-37) Ortaya çıkan sorunlardan biri de Efsus 'un neresi olduğudur. Anadolu' da yeri belli olan bugünkü Afşin eski ismi ile Efsus varken, başka bir yerlerde Efsus aranmıştır. Selçuklular zamanında burada yapılan eserlerden önce Bizans dönemine ait kilise kalıntı¬larını varlığı tespit edilmiştir. Selçuklu dönemi kaynakları Ashabü'l-Kehf'in yerini Afşin olarak göstermektedirler. Osmanlı tahrir ve evkaf kayıtlarında ise Anadolu' da Ashabü'1- Kehf mağarasının sadece Afşin' de olduğuna işaret edilmektedir (R.Yinanç, 1988: 311-312). Memluk dönemi tarihçilerinden Baybars el-Mansuri ed- Devadarİ de (ö.l325) Baybars'ın Anadolu seferini anlatırken, Ashabü'l-Kehf ve er Rakim'den bahsederek bunların Efsus'ta bulunduğunu ve sultanın buradan geçtiğini söyler. (el-Mansuri, 1998: 155) Son dönem Memluk tarihçisi İbn-i İ yas da bu makamın yeri konusunda diğer müelliflerle aynı: fikirdedir. (İbn-i. İlyas, 1996: 208-212) Ünlü İslam Coğrafyacısı Yakut el- Hamavi de bu mağaranın bugünkü Afşin'de olduğunu söyleyenlerden biridir. (Yakut,1996: 73) M. Halil Yinanç, İ. Kılıç Kökten, Faruk Sümer ve Refet Yinanç gibi Büyük müelliflerimiz de yaptıkları araştırmalarda Ashabü'l-Kehf mağarasının yerinin kesin olarak Afşin' de olduğunu kabul etmektedirler (M. H. Yinanç: 1340: 44-49, Kökten,1960: 44-49, Sümer, 1989: 32-40, R.Yinanç,1988: 312). Sultan I. Alaeddin Keykubad'ın 1237'de ölümü üzerine yerine 16 Yaşındaki oğlu II. Gıyaseddin Kehhüsrev geçer. Onun zamanında, Moğolların önünden kaçan binlerce Türkmen Anadolu'ya sığınır. Bunlar arasında Türkistan ve Horasan Erenleri de bulunmaktaydı. Mevlana ve Hacı Bektaş Veli gibi sufiler Selçuklu ülkesine geldiler. Genç Selçuklu sultanı zevk ve sefaya dalmış ve devlet yönetimini sadettin Köpek adlı vezirine bırakmıştı. Bu vezir de mal ve mülk peşine düşüp hatta sultanlığı ele geçirmek istemişti. Bu yüzden Anadolu'ya gelen Türkmenler ve erenlerle ilgilenen olmamıştı. Amasya'da Baba İlyas Borasanı adlı Türkmen Dervişi yönetimden memnun değildi. Onun müritlerinden Baba İshak Kefersud (Gerger) ve Samsat'ta büyük bir ayaklanma başlatıp şeyhinin bulunduğu Amasya'ya doğru ilerlerken Maraş üzerinden Elbistan' a gelir. Önüne çıkan Selçuklu orduları dağıtılır. Maraş, Göksun, Afşin ve Elbistan yöresinden pek çok Türkmen de bu ayaklanmaya iştirak ederler. Bu sırada Elbistan bölgesinde yaşadığını zannettiğimiz Hacı Bektaş Veli bu isyana iştirak etmez. Ancak kardeşi Menteş, Baba İshak isyanına katılır. Selçuklular Amasya'daki Baba İlyas'ı ölüdürler. Şeyhlerinin öldürüldüğünü öğrenen Baba İshak ve adamları Konya'ya doğru yürürler. Ancak önlerine çıkan Selçuklu ordusu Kırşehir Malya ovasında onları bozguna uğratır. Baba İshak ve Hacı Bektaş Veli'nin kardeşi Menteş öldürülür. Hacı Bektaş Veli, bir müddet Elbistan yöresinde yaşar. Bu sırada Ashabü'l- Kehf mağarasının bulunduğu yere gelerek bir süre burada kalır. Selçukluların Baba İshak isyanına katılanlara ve yandaşlarına karşı yürüttükleri siyaset sebebiyle kendisini emniyette hissetmeyerek izini kaybettirmek için daha güvenli bir yer olan Sulucakarahöyük'e (Hacıbektaş) çekilerek orada ömrünü tamamlar. Dulkadir ve Osmanlı dönemlerinde de kutsal bir yer olarak kabul edilen Efsus 'taki Ashabü'l-Kehf' e önem verilmiştir. Buraya bazı yapılar yanında bölgede yaşayanlar vergiden muaf tutulmuşlardır. Bölge insanı Yedi Uyurların isimlerini çocuklarına vermişlerdir. Sonuç: Dünyanın muhtelif yerlerinde olduğu iddia edilen Ashabü'lKehf ehlinin 309 yıl uyuduğuna inanılan mağaranın biri de Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinde bulunmaktadır. Ashabü'l-Kehf olayı Hıristiyan kaynaklarında anlatılmaktadır. Bu olayın olduğunu Kur'an-ı Kerim de Kehf Suresinde haber vermektedir. Mesele bu olayın nerde cereyan ettiğidir. Arkeoloji, Coğrafya, Astronomi ve Sanat tarihi gibi ilimlerden faydalanarak ve Tarih ve Tefsir kitaplarındaki bilgilere bakarak güçlü ihtimalle Ashabü'l-Kehf mağarasının Afşin'de olduğunu söyleyebiliriz.
ARAŞTIRMACI YAZAR
MUSTAFA KÖŞ
AFŞİN KENT KONSEYİ TARİHİ ARAŞTIRMALAR BÖLÜM BAŞKANI
KAYNAKLAR:
ULUSLARARASI İNANÇ TURİZMİ VE ESHAB-I KEHF SEMPOZYUMU
EDiTÖR Seydihan KÜÇÜKDAGLI -Serdar YAKAR