KÜLTÜREL BİR OLGU OLARAK ESHAB-I KEHF

"Yedi Uyurlar" adıyla bilinen, yedi genç (Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş) ve bir köpeğin (Kıtmir) 309 yıl boyunca uyuduklarına inanılan mağaranın bulunduğu yer olan Eshab-ı Kehf, Afşin'in kuzeybatısında ve merkezine 5 km uzaklıktadır. Tarihsel gerçekliği bilinen ve Kuran-ı Kerim'de de bahsi geçen bu olayın geçtiği mekânın asıl yerinin neresi olduğu ile ilgili birçok görüş ortaya atılmıştır. Bu görüşler içerisinde bugün en kuvvetli ve genel kabul göreni, söz konusu mağaranın Afşin' deki Eshab-ı Kehf'te olduğu fikridir. Afşin'de doğup büyümüş birisi olarak biz, bu makalemizde "Hangi Eshab-ı Kehf gerçek Eshab-ı Kehf?" sorusunun cevabını vermekten ziyade, yöre halkının Eshab-ı Kehf'e yüklediği kültürel anlamları irdelemeye çalışacağız. Afşin insanının külliyeyi ziyareti öncesinde, sırasında ve sonrasında oluşan inançlar, pratikler ve uygulamalar, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ve sosyal bağlam dikkate alınarak değerlendirilmeye çalışılacaktır. Sonuç olarak ise, uygulamalı halkbilimi çalışmaları çerçevesinde Afşin'in Eshab-ı Kehf'ten her alanda daha fazla faydalanması için bazı öneriler sunulacaktır.

GİRİŞ

Kültür, toplumların uzun yıllar içerisinde çeşitli olgular üzerine geliştirdikleri ortak veya farklı düşüncelerin bir birikimidir. "Kültür" denilen olguyu ortaya çıkaran insanoğlu, karşılaştığı her türlü olay ve durum karşısında söz konusu olay veya durumlarla alakalı pratikler geliştirmiştir. Bu pratiklerin genel olarak toplamına da zaten "kültür" adı verilmektedir. İnsanlar siyasî, ekonomik, coğrafî vb. etkenlerden ötürü farklı ortamlarda ve bağlamlarda hayatlarını devam ettirmektedirler. Bu da beraberinde insanın ortaya çıkardıkları inanç, pratik ve uygulamaların da farklı olmasını; yani kültürlerinin farklı ve çeşitli olmasını getirmiştir. Bu çalışmada Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinde bulunan Eshab-ı Kehf adlı tarihi külliye etrafında gelişen inanç ve pratikler değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Eshab-ı Kehf, Afşin'in kuzeybatısında ve merkezine 5 km uzaklıktadır. Prof. Dr. Faruk Sümer, Eshab-ı Kehf'i şu şekilde tanımlamaktadır:

"... kutsal mağarayı da içine alan külliye, Afşin’in 6 km kuzeybatısında küçük bir dağ üzerindedir. Külliyede dört eser görülür. Bunlardan üçü külliyenin esasını teşkil etmektedir. Dördüncüsü ise çok sonra, Dulkadırlılar zamanında yapılmış bir ilavedir." (Sümer, 1989:41) Kuran-ı Kerim'de de bahsi geçen gençlerin 309 yıl boyunca uyudukları mağaranın Afşin'deki Eshab-ı Kehf'te olduğu inancı yöre halkı tarafından Eshab-ı Kehf'e birçok anlamlar yüklenmesine sebep olmuştur. Bu da beraberinde Eshab-ı Kehf'i Afşin'de son derece kuvvetli bir kültürel imge haline getirmiştir. Afşin halkı tarafından son derece kutsal bir mekân olarak telakki edilen Eshab-ı Kehf, sıklıkla ziyaret edilen bir yerdir. Öyle ki mekan, "ziyaret" adı ile de bilinmektedir. Özellikle orta yaş üstü insanlar genellikle Eshab-ı Kehf adından ziyade "ziyaret" adını tercih etmektedirler. Afşin'deki Eshab-ı Kehf kültürünün oluşmasında son derece önemli bir yer işgal eden belki de bu kültürün oluşmasını sağlayan insanlar, "sözlü kültür ortamı" insanlarıdır. Yani, yazıdan ziyade sözü içselleştirmiş, okuma yazmayı bilmeyen veya yalnızca okuma-yazması olan, geleneğe bağlı kalmış tipik Anadolu insanlarıdır. Bu da rasyonel ve ilmi olarak düşünüldüğünde yanlış olduğu kanıtlansa da birçok inanç ve pratiğin Eshab-ı Kehf kültürüne adapte olmasına sebep olmuştur. Örneğin, Eshab-ı Kehf mağarasının bulunduğu oda biçimindeki bölmenin girişinde yer alan oyuğa insanlar ağrıyan uzuvlarını sürerler. Bu sayede problemli yerlerinin iyi olacağına inanırlar. Bu taşa "deve taşı" da denilmektedir. Bu uygulama tipik bir halk hekimliği uygulamasıdır. "Dinsel-büyüsel halk hekimliği uygulamalarından olan bu gelenek, son yıllarda zayıflamaya başlasa da halen devam ettirilmektedir. Söz konusu yerle ilgili diğer bir kültürel inanış ise o yere taş ve çamur yapıştırma geleneğidir. Yöre halkı yapıştırdığı taşın veya çamurun duvarda kalması halinde duasının kabul olacağına inanır. Bu uygulama "taş kültü" ile yakından ilgilidir. Türk kültüründe sertliği ve sağlamlığı dolayısıyla birçok inanışta kendisini gösteren taş ve kaya kültü, Eshab-ı Kehf'te de duaların kabul olması için bir araç olarak kullanılmıştır.

Yöre halkı, yedi uyurların 309 yıl boyunca uyudukları rivayet edilen mağara ile ilgili de birçok kültürel uygulama ortaya koymuştur. Örneğin, mağaranın içinden çıkan su, yöre halkı tarafından kutsal kabul edilmiştir. Bu suyun şifalı olduğuna inanılır. Hatta kimilerinde bu suyun kaynağının zemzem suyu olduğu düşüncesi hâkimdir. Bu inanış da beraberinde Eshab-ı Kehf'teki her suyun kutsal olduğu düşüncesini beraberinde getirmiştir. Halk, söz konusu suyun kutsal olduğuna inandığı için suyun içine bozuk para atarak da dua etmektedir. Eskiden yetkililer mağara içindeki su alma yarışını rahatlatmak ve biriken kalabalığı dağıtmak için buradaki suyun aynısının Eshab-ı Kehf'teki diğer çeşmelere bağlandığını söylerler ve halkı oralardan da su almaları için teşvik ederlerdi.

Külliyenin yaklaşık olarak 150 metre aşağısında yöre halkının "Azizler Pınarı" adını verdiği bir su kaynağı bulunmaktadır. Önceleri Eshab-ı Kehf yolu bu pınarın yanından geçerdi ve "ziyaret"e gelen yöre halkı Azizler Pınarı’ndan su içmeyi ihmal etmezdi ancak yeni yolun yapımı ile birlikte "Azizler Pınarı" günümüzde eski popülerliğini kaybetmiştir.

Eshab-ı Kehf ile ilgili "Koyun Taş Efsanesi" adı altında bir de efsane ortaya çıkmıştır. Efsaneye göre Kral Dakyanus'un zulmünden kaçan 6 genç, yol üzerinde Kefeştetayuş adlı bir çobana rastlar. Çobana durumlarını ve Allah'ın sıfatlarını anlatırlar. Kefeştetayuş bu gençlere yemek verir ve "Eğer inandığınız Allah koyunlarımı taşa çevirirse ben de size inanırım" der. 6 genç dua eder ve koyunlar taşa dönüşür. Böylece Kefeştetayuş da iman ederek 6 gence katılır. Yöre halkı şu anki külliyenin taşa dönüşen koyunlardan yapıldığına inanır ve başlarına gelen olumsuz durumların sebebini bu taşların kullanılmasına bağlar. Yedi Uyurlara sonradan katılan Kefeştetayuş bilindiği üzere çobandır ve Afşin'de salçalı bulgur pilavına çoban aşı, çoban pilavı, Kefeştetayuş pilavı gibi isimler verilmiştir. Her yıl düzenlenen "Geleneksel Yemliha Yürüyüşleri’nde bütün katılımcılara "Kefeştetayuş Pilavı" ikram edilmektedir.

Mağara ile ilgili diğer bir uygulama ise, mağarayı ziyaret edenlerin mağaranın içinden geçerek bugün ağzı büyük bir kaya parçası ile kapatılmış olan delikten çıkmaktır. İnanışa göre mağarayı ziyaret eden kişi mağaranın içindeki kayalardan ve sonuncu delikten rahat bir biçimde geçebilirse bu, o kişinin günahlarının azlığına; eğer sıkıntılı bir şekilde geçerse, yani o kayalar içinde veya delikte sıkışırsa bu da o kişinin günahlarının çok olduğuna işaret etmektedir. Afşin Eshab-ı Kehf'te yalnızca mağara odaklı değil, genel olarak mekânın çeşitli yerleri ile ilgili kültürel uygulamalar vardır. Örneğin, kökleri "ağaç kültü"ne dayanan ağaçlara çaput, bez bağlama geleneği, Eshab-ı Kehf'te de bugün epeyce zayıflamış olsa da devam etmektedir. Yöre halkı, özellikle külliyenin üst kısmındaki ağaçlara ip, bez, vb. gibi şeyleri bağlayarak Tanrı'ya dua etmektedirler.

Yöre halkının mekâna yüklediği anlamlar içinde oldukça ilginç olanlar da vardır. Örneğin, külliyenin üst kısmında bez bağlanan ağaçların yukarısında içi hafif oyulmuş bir kaya vardır. Düz bir görünümdeki bu kaya ile ilgili şöyle bir inanış vardır: Burası ilk ekmeğin yapıldığı tandırdır ve bu tandın sahibi de Hz. Muhammed (SAV)'in kızı Fadime (Fatma)'dir. Bu yüzden yöre halkı buraya "Fadime Ana'nın Tandırı" adını vermiştir. Bu hadisenin doğru olma ihtimali tarihsel olarak düşünüldüğünde yoktur ancak bu inanışı ortaya çıkaran yöre halkı için bu hiç de önemli değildir. İnsanlar oraya Fadime Ana'nın Tandırı diye son derece saygı gösterirler. Biz de küçüklüğümüzde ziyaretlerimiz sırasında bu tandırın başına gelerek hürmette bulunur ve Fadime Annemizin ayağını koyduğu yer burasıdır diyerek tandır diye düşündüğümüz taşı öperek dualar ederdik.

Yukarıdaki uygulama; yöre halkının dini yapısıyla ilgili önemli bilgiler vermektedir. Bu uygulamayı ortaya çıkaran geleneğin, İslamiyet'in hem Sünnî hem de Alevî itikadına bağlı insanlar tarafından ortaya çıkarıldığı aşikârdır. Eshab-ı Kehf'i kültürel bir olgu haline getiren şüphesiz yalnızca söz konusu mekânda ortaya konulan uygulamalar değildir. Bunun yanında Eshab-ı Kehf, yöre halkının yaşadığı çevre olan Afşin ve yöresinde de insanların günlük yaşantılarını etkileme gücüne sahip bir imgedir. Bunun bir örneği olarak görebileceğimiz Yedi Uyurların adlarını çocuklarına verme geleneği Afşin'de önemli bir yer edinmektedir. Özellikle uyandıktan sonra şehre giden ve halkı kendilerinden ilk olarak haberdar eden Yemliha'nın adı, Afşin' de son derece yaygındır. Bugüne kadar gittiğimiz şehirlerin hiçbirinde Yedi Uyurların adına rastlamadık ancak Afşin'de Yedi Uyurlardan birinin adım taşıyan -özellikle Yemliha- bizzat tanıdığımız, arkadaşımız olan birçok insan vardır: Yalnızca bu bilgi bile Eshab-ı Kehf ve Yedi Uyurların Afşin'de ne kadar önemli bir kültürel olgu olduğunun göstergesidir.

Eskiden Afşin Belediyesi, çocuklarına Yedi Uyurların adlarından birini koyanları cumhuriyet altını ile ödüllendiriyordu. Bu uygulamanın hala devam edip etmediğini bilmiyorum fakat eğer etmiyorsa tekrar canlandırılmalıdır. Bu ve buna benzer teşviklerin arttırılması gerekmektedir. Ad verme geleneğinin bir yansıması olarak görebileceğimiz diğer önemli bir gelenek ise Afşinlilerin "Dakyanuslar" olarak da bilinmesidir. Bilindiği üzere Dakyanus, Yedi Uyurlara rahat vermeyen, onları öldürmeye çalışan dönemin zalim hükümdarıdır. Afşinliler de kendilerine zararları dokunan hemşerileri için "ne de olsa Dakyanusun torunu" gibi benzetmeler yapmaktadırlar. Hatta çevre ilçelerde yaşayan insanlar da Afşinlileri kızdırmak istedikleri zaman Afşinlilere "Dakyanuslar" diyerek bu amaçlarına ulaşmaktadırlar.

Son yıllarda gelişmeye başlayan diğer bir uygulama ise Afşin'de evlenen çiftlerin ve sünnet olacak çocukların merasim gerçekleşmeden önce Eshab-ı Kehf'i ziyaret etmeleridir. Gelin ve damat burada, kurdukları yuvanın daim olması için, sünnet olacak çocuklar ve aileleri de bu ara geçiş dönemi öncesinde sünnetin hayırlara vesile olması için dualar ederler. Bu sayede evlenecek olan çiftler ve sünnet olacak çocuklar tören gerçekleşmeden evvel ruhî bakımdan da kendilerine bir destek bulmuş olmaktadırlar.

Eshab-ı Kehf, yöre şairleri/aşıkları/sanatçıları tarafından da sık sık malzeme olarak kullanılmıştır. Tanırlı halk şairi Hayati Vasfi Taşyürek'in "Yedi Uyurlar Destanı" adını taşıyan hacimli şiiri, Mahzuni Şerif'in "Afşin'de Yemliham Kaldı" adlı türküsü, şair Mustafa Hamiş'in "Eshab-z Kehf Afşindedir" başlıklı şiiri, Taki Muhammed’in “Eshab-ı Kehf” isimli şiiri ve Mehmet Gören’in yakın zamanda yayımlanan “Esrar-ı Kehf” adlı daha çok çocuklara yönelik öyküsü ilk akla edebiyat ürünleridir.

SONUÇ

Bugün geldiğimiz noktada, kültür bilimi çalışmalarının en çok ilgilenmesi gereken alan kültür ekonomisidir. Kültürel rniraslar, donuk bir biçimde yalnızlığa terk edilmemeli; aksine kültür ekonomisi denilen saha içinde düşünülerek bunların pazarlamalarının yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda, Afşin'de kültürel bir olgu haline gelen Eshab-ı Kehf, yöre insanına hem maddi hem de manevi kazanç getirme potansiyeline sahip bir imgedir. Bu potansiyelin kazanca dönüşebilmesi için bizce yapılması gerekenler şunlardır:

1-      Eshab-ı Kehf'i Afşin'de kültürel bir simge haline getiren gelenek yani yukarıda zikrettiğimiz inanç, uygulama ve pratikler- bugünün şartlarına adapte edilerek devam ettirilmelidir. Söz gelimi eskiden insanların günahlarını tartmak amacıyla içinden geçtikleri ve bugün kapatılmış halde bulunan mağaranın ağzı tekrar açılmalıdır.

2-      İlmî olarak doğru olmadığı bilinse de halkın Eshab-ı Kehf'e ve çevresine yüklediği "Fadime Ana'nın Tandırı", "şifalı su", "sağaltıcı taş" inancı gibi geleneksel hale gelmiş inanmalar Afşin ekonomisine katkı sağlayacak bir şekilde yeniden dizayn edilerek yerli ve yabancı turistlerin dikkatlerine sunulmalıdır.

3-      Geleceğin kültürel olgularını şekillendirecek olan çocuklara Eshab-ı Kehf ve Yedi Uyurlar anlatılmalı; dikkatlerini daha fazla çekebilmek için ilgi alanlarına giren oyuncaklar, çıkartmalar, okul çantaları vs. gibi ürünlere Eshab-ı Kehf ve Yedi Uyurlar amblemi eklenmeli ve Yedi Uyurların oyuncakları yapılmalıdır.

4-      Daha geniş perspektifli reklam için, çeşitli yaş gruplarına hitap eden ve konusu Afşin Eshab-i Kehf olan çizgi filmler, animasyonlar, diziler ve sinema filmleri çekilmeli; Yedi Uyurlar olayı tiyatrolaştırılmalıdır. Bunun için de yetkililerin ilgili birimlere bu meselenin ciddiyetini anlatarak baskı yapması gerekmektedir.

5-      Bilindiği üzere Eshab-ı Kehf, Afşin'in merkezine 5 km. uzaklıktadır. Bu uzaklığı bir nebze de olsa azaltmak amacıyla Afşin'e "Miniatürk" tarzında herkesin ziyaret edebileceği, hoş vakit geçirebileceği küçük bir Eshab-ı Kehf inşa edilmelidir.

6-      Günümüzün en etkin iletişim aracı olan internet, Eshab-ı Kehf'in reklamı için daha etkin bir biçimde kullanılmalıdır. Facebook, Twitter, Instagram, tiktok gibi sosyal paylaşım sitelerinde yer alan Afşin Eshab-ı Kehf sayfaları daha aktif bir biçimde seslerini duyurmalıdır.

7-      Afşin Eshab-ı Kehf ile ilgili olarak ilki yapılan "Uluslararası İnanç Turizmi ve Eshab-ı Kehf Sempozyumu" gibi sempozyumların sayısı arttırılmalı, bunun yanında panel, konferans, söyleşi gibi etkinlikler düzenlenerek bu alanda çalışan akademisyenler desteklenmelidir.

8-      Afşin'de düzenlenen "Geleneksel Eshab-ı Kehf Karakucak Güreş Festivali", "Geleneksel Eshab-ı Kehf Yemliha Yürüyüşü", "Eshab-ı Kehf-Somuncu Baba Ultra Maratonu", "Eshab-ı KehfWushu-Kungfu Şampiyonası" vb. etkinlikler desteklenmeli; bunun yanında şiir, kompozisyon, fotoğraf, resim, kısa film gibi dallarda Afşin ve Eshab-ı Kehf konulu ulusal ve uluslararası alanda yarışmalar düzenlenmelidir.

9-      İl Millî Eğitim Müdürlükleri ile temasa geçilerek öğrencilerin Eshab-ı Kehf’i ziyaretleri teşvik edilmeli ve gelen öğrencilere etkili bir rehber yardımıyla bilgi aktarılmalıdır.

10-   Yöre halkından Eshab-ı Kehf ile ilgili tüm anlatılar ve anılar derlenmeli ve bu derlemeler karşılaştırmalı metotlarla analiz edilmelidir.