Aziz okur, dünyadaki en zor işlerden birisi bir grup insanı yönetmeye çalışmaktır. En zor işlerden birisidir çünkü insanları uzlaştırabilmek ve ikna edebilmek hem zaman alan bir süreçtir hem de büyük emek harcamak gereken bir eylemdir.  

Kuşkusuz her organizasyon diğerlerinden kendi varlığının ve yönetsel erkinin farkında olmasını bekler. Ayrıca her organizasyonun temelinde bir grup insanı yönetme ödevi  ve sorumluluğu da bulunur. 

Diğer taraftan her organizasyon kendi varlığını sürdürme emeli ve gayreti içinde olur. Olmak zorundadır zira aksi takdirde organizasyon sözcüğünün doğasında olan düzen anlayışını kurmak mümkün olmaz. 

Bizim burada ifade etmeye çalıştığımız şey ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ sözünün işaret ettiği anlamdır. Dolayısıyla yönetim anlayışımızın temelini insan onurunu korumak oluşturduğu zaman müreffeh bir toplum oluşturabiliriz. 

Açıkçası yönetim erkinin herhangi bir yerinde olmak adeta ateşten gömlek giymektir. Büyük bir sorumluluktur ve o sorumluluğun altında ezilmek demek beraberinizde birçok insanın da ezilmesine sebep olmak anlamına gelmektedir. 

Tanıdığım birisi bir yere idareci olarak görevlendirildiğinde birlikte çalışacağı kişilere “Allah buradan ayrılırken bana, bugün ilk toplantımızdaki gibi gözlerinizin içine bakabilerek ayrılmayı nasip etsin” şeklinde bir cümle kurmuştu. 

Bu önemli bir tespittir. Zira insanların gözlerine bakabilme cesaretiyle yöneticilik yapmak demek onlarla hemhal olabilmek demektir. 

Aksi takdirde karşılaştığımız sorunlara gözümüzü kapatarak ya da sorunları halının altına süpürerek bir noktaya varamayız. Her şeyden önce yönettiğimiz insanların gönlüne girmeyi hedeflemeliyiz. 

Hazreti Ömer adaletinden dem vuruyorsak bunu yapamayız. Sorunları kavramaya çalışmak ve çözüm odaklı bir anlayış geliştirmek gerekmektedir. 

Diğer taraftan Osman b Talha’nın henüz Müslüman olmamasına rağmen peygamberimiz tarafından Kabe’nin bakım hizmetlerinde görevlendirilmesi hadisesinden de dersler çıkarmak durumundayız. 

Liyakat  meselesine bakışımızı insanların düşüncelerine, tercihlerine, aidiyetlerine bakmadan bu minval üzere yeniden şekillendirmeliyiz. 

Elbette temel kriterlerimiz bellidir: devletin ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunmak, herhangi bir terör örgütü ile mensubiyeti olmamak, saf ve halisane duygularla anayasanın, kanunların ve ilgili mevzuatın gerektirdiği şekilde vatanımız, devletimiz ve milletimiz için bir şeyler yapma arzusunda olmak. 

Bâki selam ederim.