Medeniyetlerin ve şehirlerin kültürel dokularının ilk bakıldığı yer, isimleri olsa gerek. Bir şehre adını veren olay, aynı zamanda o şehrin kültürel kodları ve temel karakteristik özellikleri hakkında ipuçları verir.

“Kahraman”, “Şanlı”, “Şerefli” sıfatları bir yana, o şehrin adını aldığı çok daha eski bilgi ve belgelere dayanmış, kimi zaman o topraklara kimlik kazandırmış şahsiyetlerle bir arada anılır ve hatırlanır. Ve oranın sakinleri buraya bu ismin, bir kahramanlık ve bir destanla verildiğini bilir. Onunla gururlanır, benimser ve benzer karakteristik tutum geliştirerek, yaşatılmasını ister.

Örneğin “Anadolu” adı; bolluk, bereket, şefkat, merhamet, medeniyetlere beşiklik etmiş olmasını çağrıştırır. Gerçekten de Anadolu insanı tarih boyunca, hep ismi ile müsemma davranarak dünyaya örnek olmuştur. Bu toprakları işgale gelmiş düşman askerine dahi cephede su verilir. Şefkat gösterilir. Gelen misafirler, bolluk ve bereketle ağırlanır. Tüm dünyaya ana şefkatiyle yaklaşılıp, dünyanın her bir yerindeinsanlara karşı müşfik bir gözle bakılır. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti her zaman “Ana” şefkati ile dünya inşalarına elini uzatmış, yanında olmuştur.

Bugün komşu ülkelerde yaşanan ve ora insanlarına reva görülen zulüm ve hunharca katliamlardan kaçan insanlara dahi dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin, bu toprağın çocukları Anadolunun yiğitleri, yine “medeniyete beşik” karakteriyle el uzatmış, bir ana şefkati göstermiştir.

Anadolu’nun milli ve yerli hamuruyla mayalanmış bir lideri “Dünya 5’ten Büyüktür”haykırışıyla, emperyalist güce karşı, fikri bir isyan farkındalığı oluşturmuş, dünyanın her yerinde ezilen, mazlum insanlara, Anadolu tarihinden gelen ruhla haykırarak, tüm dünyaya hürriyet, bağımsızlık ve demokrasi dersi vermiştir.

Afşin… Bağımsızlığın, hürriyet için, milletin istiklali ve istikbali için “İlk Bağımsızlık Kurşununun adını verdiği, “Kahraman” ilimiz “Maraş”’ın bir ilçesi.

Alman Şark Enstitüsü Başkanı Dr. Franz Babinger, incelediği Eshab-ı Kehf Mağaraları ile ilgili "Ben Eshab-ı Kehf’ in yeri olarak Dünyadaki şu yerleri inceledim: İspanya’ da, İtalya’ da, Yunanistan’ da, Kıbrıs’ ta, Efes’te, Tarsus’ ta ve son olarak Afşin’ e geldim. Afşin deki Mağarayı günlerce inceledim. Çevresini, yörenin konumunu vs. her şeyi inceledim. Bir Astronomi Uzmanı, bir Arkeolog, bir Tarih Uzmanı, Dinler tarihini yazan araştıran bir yazar bu mevkii nasıl incelemesi gerekir ise o şekilde inceledim ve şu neticeye vardım : ‘Ya Kuran-ı Kerim’i inkar edeceksin, ya da bu mağaranın konumunu değiştireceksin veya değiştirmekle de olmaz her şeyiyle gerçek fışkıran topraklardan alıp götürmek lazımdır. Benim bir araştırmacı olarak hıristiyan aleminden elde ettiğim bilgiler münasebetiyle dünyaya şunu iddia ediyorum : Eshab-ı Kehf, Efsus (Afşin) tadır.”

Adını belki de Kur’an’da tüm insanlığa inancın, sabrın, sadakatin saklı olduğu Ashab-ı Kehf’in büyülü, göz alıcı ilahi kıssasındaki sırla, tarihi efsunlamış, Allah dostlarından alan Afşin ilçemize,o adı çağrıştıran kahraman Afşin Bey’in adının verildiği de rivayet edilir.

Afşin’in tarihini, tarihçilere ve uzmanlarına bırakalım.

Afşin halkı da yaşadığı toprağın ve o topraklara verilen adın hakkını verdiğini ispatlar. Ora insanı hala aynı karakterle, kahraman mizacıyla, vatanperver duruşuyla, kültürel değerlerine sadakatiyle, çalışkanlığıyla, sabır ve kanaatkârlığıyla kim zaman yaşanan zor koşullara rağmen Ashab-ı Kehf’e, Afşin Bey’e ev sahipliği yapar ki, Ashab-ı Kehf’i temsil etmek, Afşin Bey’in adını yaşatmak da bu olsa gerek.

Efsanedir belki ama anlamlı mesajının gerçekliğine o kadara muhtacız ki. Afşin’den “Yedi Uyurlar” olarak bilinen ziyaretgâhında, özel bir mekân vardır: İki taş arasından ancak günahsız, kul hakkı yememiş, Allah’a karşı isyan etmemiş kulların geçebileceğine inanılan, bir mekân. Hala ziyaret edenler, o kayalar arasında kendilerini test ederler.

Bu mesajın anlamı şudur: Afşinli olabilmek için bu iki taşın arasından geçmek demektir. Biri dünyanın cezbettiği süfli çıkarları, diğeri nefsin arzuladığı günahı temsil eder. İnsan, insan olabilmek için bu iki kayanın arasından geçmek zorundadır.

Dünyada kul hakkını gözeterek, insanlara zulmetmeyerek, komşuluk hakkına riayet ederek, devletine, milletine, vatanına, bayrağına ihanet etmeyerek, sadakatle, nefsine hâkim olup Allah’a hakkıyla kulluk gösteren bir kul olarak yaşayanların geçişidir bu. Ne zor iştir bunu başarabilmek.

Ashab-ı Kehf’in çocukları, Afşin Bey’in torunları bugün bu iki kayanınbekçiliğini davranışlarıyla gösterir.

Bunu Yunus’un dergâha eğri büğrü olan bir odun parçasının dahi giremeyeceğini ifade eden hikâyesindeki doğrulukla yaşar.

Yeşil Afşin’e ruh vermiş, iki çetin kaya arasından sıyrılıp geçmiş Allah dostları; Yemliha, MekselinaMislina, Mernuş, Tebernuş, ŞazenuşKefeştatayyuş ve sadık arkadaşları Kıtmir’e selâm olsun.

Kahraman Afşin’e isim vermiş, kahramanlığıyla Bizans’ın kâbusu olmuş, Afşin Bey’e selam olsun.

Doğruluğun kapısından girip, Hakk’a ulaşmanın mekânında dostluğu, kardeşliği, sadakati yaşayan ve yaşatan “Afşinlilere” selam olsun.