Malum olduğu üzere, yaz aylarının içerisinde bulunmaktayız.. nişan, sünnet ve düğün günlerinin dorukta olduğu, silahların çokça sıkıldığı, havai fişeklerinin yeri, göğü inlettiği zaman dilimleri.. Jandarma'nın, polis kuvvetlerinin uğraş verdiği, kanun, nizam, yasa, kul hakkı nedir bilmeyen biçareleri ikaz etmeye, uyarmaya çalıştıkları günler.


Maalesef, toplum içerinde nice kendini bilmez, israf nedir, komşu tacizliği nedir bilmez zavallı bulunmaktadır ki, silah sıkmakla, hava fişek atmakla, arabasıyla komşusunu taciz etmekle zevk almakta, geceleri başını yastığa koyunca da rahat uyuduğunu zannetmektedir. Oysa, o kişi, aslında, biçare, perişan, zelil insandır. Çünkü,


Gecenin on ikisinde havaya silah atmak, havai fişek patlatmak, araba kornası çalarak, acı acı firenler yaparak koşuları rahatsız etmek hiç de akıl karı değil, hiç de komşuluk değil, bilakis, komşu hukukuna bir saldırı, bir tecavüz daha doğrusu bir edepsizliktir. Merasim sahibi, gelip geçici zevki için komşu, kanun mütecavizliği yaparken, gece saat birde, 12'de yatağında yatmakta olan bebelerin
hastaların, çalışanların, uyuyanların hesabını nasıl verecektir?.

Batı memleketlerinde, havai fişek atılır. Atılır ama, hangi zamanlarda atılır?.. Devletin, resmi makamların müsaade etmiş olduğu zamanlarda atılır. Örneğin, yılbaşı gecelerinde atılır, Milli kutlamalarında atılır!.. Ya bizim ülkemizde ne zaman konu, komşu taciz edilmektedir? Her gün, her dem, adamın kafası kızdığı zaman, oğlunun, kızının sevinç günün de silahlar konuşmaya başlar..

Allah aşkına sormadan edemiyorum!.. Burası, bu topraklar, bu ülke, bir Teksas değil, bir Afrika ülkesi hiç değil, neresi? nedir öyleyse? Utanıyorum.. Yazmaya kıyamıyorum!.. Çünkü, bu işi yapan zavallılar rızkını silaha, mermiye veren insanlardır!..

Yoksa, aklı başında, işinde, gücünde, namazında, niyazında olan kimseler değildir..Yazıklar olsun.. Toplumu, aileleri rahatsız etmek mutluluk değildir. Birinin mutluluğu diğerinin huzursuzluğu, iniltisi, bedduası olmamalıdır. Çünkü, birinin ahını almak, birinin bedduasına maruz kalmak ayıbın ayıbı, çirkinliğin çirkinliğidir..

Düşünmeliyiz ki, gecenin bir yarısı, hasta yatağında yatmakta, bebe, çocuk kundağında mışıl mışıl uyumaktadır. Ayırıca, gündüz çalışmak zorunda kalmış insanlar uyku ihtiyacını temin etmektedir. İşte tam o anda, bizim insan hakkı, komşu hakkı nedir bilmezler, gözü dönmüşçesine silah sıkmakta, daha olmadı yerleri koparırcasına, gökleri yerinden sökercesine havaya havai fişek atmaktadır.


Hal bu ki, insanlar,  mümin, Allah'a kul olduklarını bilirlerse, bunu anlamış olurlarsa, meleklerden de üstün olabileler. Oysa, mahiyetini, yaratılış gayesini bilmezlerse " Esfele Safilin " olarak hayvanlardan da aşağı olabileler. Komşu tacizliği, insanı rahatsız etmek, yüce yaratıcıyı rahatsız etmek demektir. Halbuki insan ne kadar şımarırsa şımarsın, göğü delmesi mümkün değildir.

Çünkü, insanın böyle bir iddiası bulunmamaktadır. Firavun'un; Haman'ı artık gerilerde, eski tarihlerde kalmıştır. Onun için hiç kimse Firavun'luğa özenmemelidir. İnsan olarak ayakları yere basmalı, insan olduğunu unutmamalıdır. Bu açıdan meseleye nazar ettiğimiz an görmüş oluruz ki, nice nice cahiller, kendini bilmezler, şahsiyetini kaybetmişler bulunmaktadır ki, komşu haklarını bilmez, ona hürmet göstermez, Firavunluğa özenirler..

Dolayısı ile, iblisliğe, şeytanlığa özenmenin bir manası bulunmamaktadır. Her şeyden önce insan olmayı öğrenmeli, komşuların var olduğunu idrak etmeli sonra da, kul hakkının ne olduğunu bilmeliyiz. Aksi halde, namaz, oruç, hac ve zekat bizleri kurtaramayacaktır. Çünkü, ilk  komşu haklarıdır..

Netice olarak;

Her şeyden önce iyi insan olmayı, efendi, centilmen yapıya sahip olmayı öğrenmeliyiz. Şayet koşuları rahatsız edici bir halimiz var ise, kendimizi hesaba çekmeliyiz, nerede hata yaptık sorusunu kendimize sormalıyız.. Ondan sonrada, gidip o komşudan özür dilemeliyiz.

Bendeniz bir komşu tanıyorum.. Kendi bahçesini kullanmaz, ama, gidip gelmesiyle, girip çıkmasıyla koşusunu taciz etmektedir. Bunu da uyanıklık sanmakta, kendi kendine "aferin" çekmektedir.. Oysa, komşusu bu durumdan rahatsız, bezgin ve nefret etmektedir.. Halbuki, kendisine sormalıyız k, bizler, aynı durumu kendisine yapmış olsak acaba rahatsız olmayacak mıdır? Tabii ki rahatsız olacak " Burası yol mu dur " diyecektir.. Onun için, lütfen kendimize gelelim, kendi halimizi sorguya çekelim.. Selam ve dua ile..