Bir şehrin sahip olduğu maddi ve manevi değerler o şehrin kültürünü oluşturur. Şehirler büyür, gelişir ve değişir. Buna paralel olarak kültür de çeşitli gelişmelerden etkilenerek kendini yeniler. Kısaca her şey Tanpınar’ın dediği gibi; değişerek gelişir, gelişerek değişir. Afşin-Efsus, sahip olduğu tarihsel mirası, eşsiz doğal güzellikleri ve zengin kültürel birikimiyle tarım, sanayi, ticaret ve turizm açısından Doğu Akdeniz Bölgesi’nin ve Doğu Anadolu’nun en önemli kültürel şehirlerinden biridir. Türk ve dünya tarihinde önemli yeri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun bir dönem (1515-1922) eyaleti olan Maraş’ta ve Efsus-Afşin’de Osmanlı izleri günümüze dek taşınmış ve yaşatılmıştır. Afşin bölgesi tarih boyunca pek çok milletin hâkimiyet sürdüğü ve medeniyet oluşturduğu bir bölgedir. Afşin şehrimizde 1531 yılında Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından Ashab-ı Kehf Külliyesi camisinin önüne yaptırılan Minnet Çelebi Mescidi ve Mescidin Kitabesi ile günümüze kadar gelmiştir.( Afşin'de Eshab-I Kehf Vakıfları / Yaşar Baş)

Bölgede Asur Koloni Çağ, Hitit (Eti), Makedonya, Roma, Bizans, Müslüman Araplar, Selçuklular, Haçlılar, Dulkadirliler, Osmanlılar hâkimiyet sürmüşlerdir. Afşin’imizin Tarihteki isimleri Hititler döneminde Arpasus, Asurlular ve Romalılar döneminde Arabissos. Bizanslılar döneminde Aramisos, İslam Kaynaklarında Efsus’tur. Namı diyar Meşhur Afşin (Efsus) Şehri Selçuklular tarafından fethedilmiştir. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde resmi ismi Efsus yöresel ismi Yarpuz olmuştur. Selçuklular döneminde Efsus sancağı bölgesi olarak önemli yerleşim yerlerinden biriydi. Aynı zamanda Efsus Sancağına Eshab-ı Kehf’in sancağı olarak Selçuklular Afşin-Efsus şehrine çok büyük önem vermişlerdir. Afşin-Efsus şehri Dikyanus/Dakyanus (Diokletianus) şehri olarak bilinir.

Afşin şehrimizde yer alan diğer bir Osmanlı yapısı Afşin Ulu camidir. Osmanlı Padişahı II Selim Han döneminde Afşin ilçe merkezinde yer alan Ulu Camii, Danişmentlilerden Pir Ali oğlu Muhammed Han tarafından1570 yılında yaptırılmış ve ibadete açılmıştır. Cami, tarih boyunca ibadethane olarak hizmet vermesinin yanında medrese olarak da kullanılmıştır.

Yakut’ul- Hamevi Mucemül’-Büldan adlı eserinde, Efsûs’u Anadolu şehirlerinden Elbistan yakınlarında bir harap şehir olarak zikreder ve Ashabü’l-Kehf ve er-Rakim’in orada bulunduğunu yazar. Müellif burada harap halde bulunan büyük eserlerin olduğunu belirtir. İbnü’l-Adim mağaranın Kur’an-ı Kerim’de anlatıldığı özelliklere uyduğunu belirtir. 1237’de burayı ziyaret etmiştir. Ashabü’l-Kehf ehlinin yaşadığı şehrin neresi olduğu günümüzde de tartışılmakta olmakla birlikte Afşin’de olduğu hemen hemen kesinleşmiştir. Artık dinî, tarihî, coğrafî ve arkeolojik belge ve kalıntıların bu şehrin Afşin’de olduğunu güçlendirmektedir. Günümüzde Ashabü’l-Kehf’in Tarsus’ta olduğunu söyleyenlerin XIII. yüzyıl kaynaklarından faydalanmadan XVII. müelliflerinden Evliya Çelebi ve Kâtip Çelebi’nin görüşlerini esas almışlardır. Yabancı tarihçi ve coğrafyacıların da neredeyse tamamı Ashabü’l-Kehf mağarasının Afşin’deki olduğunu kabul etmektedir.

Osmanlılar döneminde Maraş Beylerbeyliği’nin sınırları (Malatya sancağı, Zamantı kazası, (Pınarbaşı), Hısn-ı Mansur (Adıyaman), Besni, Ayıntap (Gaziantep), Elbistan, Göksun, Efsus (Afşin), Andırın, Zeytun, Kars-ı zulkadiriye (Kadirli), Bulanık (Bahçe), Haruniye (Düziçi), Tiyek (Hassa), İslahiye vs), 1515’de Osmanlı karşısında yenik düşen Dulkadir Beyliği bu tarihten itibaren Osmanlı’ya tabi olmakla birlikte 1522’de Ali Bey’in öldürülmesinden sonra kesin olarak Osmanlı Devleti’ne bağlandı. Dulkadir Beyliği, Osmanlılara katıldığı zaman hudutları Maraş, Elbistan, Efsus-Afşin, Göksun, Andırın, Zamantı (Pınarbaşı), Kayseri, Kırşehir, Ankara, Bozok (Yozgat), Malatya, Darende, Harput (Elazığ), Besni, Hısn-ı Mansur (Adıyaman), Kâhta, Gerger, Diyarbakır, Urfa, Çermik, Rumkale (Halfeti), Ayıntap (Antep), Pazarcık, Bulanık, Gündüzlü, Amik Ovası, Antakya, Güğercinlik, Trablusşam, Sis (Kozan), Kars-ı Zulkadiriye (Kadirli), Üzeyr (Payas) ve Ayas (Yumurtalık)’tan ibaretti.

Osmanlıların Maraş’ta Dulkadirlilerin gücünü kırmak amacıyla bölgeyi ilk olarak 1523’te Rum beylerbeyliğine (Sivas) bağladıkları anlaşılmaktadır. Bu idari düzenleme uzun sürmemiş, kısa bir süre sonra Karaman (Konya) beylerbeyliğine bağlanmıştır. 1531’de ise Karaman eyaletinden ayrılarak Vilayet-i Zulkadiriye adı altında Dulkadir Beylerbeyliği oluşturulmuştur. 1839–40 yıllarında Maraş, isyancı Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından işgal edildi. 18 ay Maraş’ı elinde tutan İbrahim Paşa, babasının Osmanlı devleti ile yaptığı anlaşmayla şehri boşalttı. Mısırlıların işgali ve sonrasında bölgede devlet otoritesi ortadan kalkmış ve buna bağlı olarak birçok isyan çıkmıştır. Maraş ve çevresinde düzeni sağlamak için 1845’ten itibaren Adana Eyaleti’ne bağlanması için girişimler başlamıştır. Bu duruma gerekçe olarak bölgedeki aşiretlerin iskân edilmesi ve vergilerin toplanabilmesinin bu şekilde gerçekleştirileceği ileri sürülmüştür. 1848’de Sultan Abdülmecit’in emriyle Zulkadir Eyaleti, Adana Eyaleti ile birleştirilmiştir. 1848’de Maraş Eyaleti’nin Vâlisi olan Tosun Paşa’nın görevine son verilerek Adana Valisi Osman Paşa’ya Maraş Valiliği’ni de yürütme görevi verilmiştir. Bundan sonra Maraş sancak olarak idârî birimdeki yerini almış ve burayı da bir mutasarrıf idare etmeye başlamıştır. Maraş’ın merkezine ise bir kaymakam tayin edilmiştir. 1854’te Maraş sancağı, Adana Eyaletinden ayrılarak müstakil bir sancak haline getirilmiştir.

sancağı müstakil bir sancak iken 1866’da Halep Eyaleti’ne bağlandı. Bu idârî düzenlemenin gerekçesi olarak Halep’in Maraş’a olan yakınlığı ve idaresinin daha kolay olacağı gösterilmiştir.1867’de Maraş Sancağı’nın Elbistan, Andırın, Pazarcık, Zeytun, İslâhiye ve Bulanık (Bahçe) olmak üzere altı kazası bulunmaktaydı. Bu Tarihlerde Afşin İlçesi Efsus nahiyesi adı ile Efsus Nahiyesi olarak Halebe bağlı diğer kazarla birlikte Efsus Nahiyesi aynı bir kaza olarak yönetilmiştir. Efsus Nahiyesi Naipliği ve Kadılığı tarafından 1800 ve 1895 tarihleri 1902ve 1909 yıllarında Efsus Nahiyesinin Kaza yapılması istenilmişse de çıkan çeşitli olaylar ve savaşlar nedeni ile Efsus kaza yapılmamış Efsus şehri Nahiye olarak 1923 yılından 1944 yılına kadar Nahiye olarak Elbistan’a bağlı kalmıştır.

Maraş sancağı 1915’te Halep’ten ayrılarak müstakil livâ oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasından itibaren de Maraş Vilayet olarak idari sistemde yerini aldı. Afşin, ilçesi de eski bir yerleşimdir. Osmanlı Devleti zamanında Efsus ismi kullanılmıştır. Halk arasında bugünde unutulmayan diğer yöresel ismi yarpuz’dur. Efsus ismi Cumhuriyet döneminde Afşin 1944 yılında Efsus ismi ile İlçe yapılmış daha sonra Efsus ismi 1945 yılında Afşin olarak değiştirilmiştir.

Prof. Dr. Ahmet EYİCİL Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Dulkadiroğlu sempozyumu
Prof. Dr. Mehmet ÖZKARCI Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Dulkadiroğlu sempozyumu
Prof. Dr. Orhan DOĞAN Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Dulkadiroğlu sempozyumu.
Doç. Dr. Faruk SÖYLEMEZ Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Dulkadiroğlu sempozyumu
Doç. Dr. İlyas GÖKHAN Afşin yöresinin tarihi önemi

Afşin'de Eshab-I Kehf Vakıfları / Yaşar Baş

ARAŞTIRMACI YAZAR

MUSTAFA KÖŞ