Bir yandan AK Parti için, 'Çok güçlü olduğu için mi alternatifsiz, yoksa alternatifsiz olduğu için mi çok güçlü' tartışmaları yapıla dursun, öbür yandan AK Parti'nin 30 Eylül'de gerçekleştireceği büyük kongre için geri sayım da başladı.

Türkiye'de siyaset sahnesinde yeni bir dönemin başlamasına az kaldı.

AK Parti kuruluşunun hemen ardından geldiği iktidarda 10 yılını doldururken, siyaset sahnesinde yeni bir döneme perdelerini de aralamak üzere.

Her siyasi parti daha kuruluş aşamasında kendi çapında bir iddia ile yola çıkar.

Ve her siyasi parti yasal süresi geldiğinde kongre yapar.

Siyasi partinin iktidarda veya muhalefette olmasına, siyasetteki iddiasına ve toplumdaki karşılığına göre bu kongreler kamuoyunda 'hak ettiği ölçüde' ilgi de görür.

Bu defa durum farklı...

Çok partili siyasal yaşama geçildiği günden bu yana, siyaset sahnesinin en güçlü aktörlerinden biri haline gelmiş olan AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin 30 Eylül'de yapılacak kongresinde son defa aday olacağını yıllar önce deklare etti.

Türk siyasi hayatında daha önce örneğine rastlanmamış bir tablo ile karşı karşıyayız.

Görünen o ki, bu yolun artık dönüşü de yok.

Verilen söz tutulacak ve bir daha aday olmayacak.

Böylesine güçlü ve Türkiye koşullarında yaşça genç sayılabilecek bir siyasetçinin, önünde Çankaya seçeneği olsa bile, üzerinde Başbakanlık sıfatı varken aktif siyaset yaşamından ayrılıyor olması uzun yıllar konuşulacaktır.

Bu gelişme ile birlikte Türkiye, 1 Ekim sabahı itibariyle siyasette yeni bir dönemi tartışıyor olacak.

Bu tablonun kısa adı, siyaset sahnesinde karşımıza çıkması muhtemel "Erdoğan'sız Türkiye fotoğrafı"dır.

Hiç kuşkusuz siyaset sahnesinde "Erdoğan'sız Türkiye fotoğrafı" için en az 2 yıl daha zaman var.

Fakat Türkiye'deki siyasetin genel doğası, pergelin bir ucunu siyaset sahnesinde öyle veya böyle bir zemine tutturup, diğer ucunu mümkün olan en geniş açı ile ileriye doğru uzatabilme şeklinde işlediğinden, siyasetle ilgili herkesin yeni döneme uygun pozisyon alma çabaları da kaçınılmaz olacaktır.

Bu nedenle, AK Parti kongresinde yönetim yeniden şekillenirken, siyasette yeni senaryolar da buna göre yapılacaktır. Bloklaşma ve gruplaşma temayülleri artacaktır. Her milletvekili ve teşkilat mensubu, siyaseten kendisini daha güvende hissedeceği limana doğru seyir haline geçmek ve yeni bir pozisyon almak ister.

Tüm bunlar siyasetin, hatta insanın doğasında olan haller.

Siyasette her yeni gelişme, yeni bir durum değerlendirmesini de beraberinde getirir.

Yılların siyasetçisi Başbakan Erdoğan'ın, son defa aday olacağını açıkladığı 30 Eylül'deki kongreyi takip eden zaman diliminde, parti içinde bazı kıpırdanmaların olabileceğini öngörmemesi düşünülemez. Bu nedenle, en az hasarla bu süreçleri atlatabilmek için muhakkak bazı adımlar atacaktır.

Nitekim, Başbakan Erdoğan kongre öncesi istişare mekanizması için düğmeye bastı. AK Parti'nin tüm milletvekili ve kurucular kurulu üyeleri Ankara'ya davet edildi. Toplantı yarın AK Parti Genel Merkezi'nde yapılacak.

Başbakan Erdoğan'ın bundan sonraki kariyer planları açısından parti içindeki bütünlük görüntüsü önemli. Ne Türkiye'deki siyasi tablonun bu haliyle uzun süre devamı mümkün, ne de Türkiye'nin çevresindeki ve dünyadaki gelişmelerin öngörülebilir bir çizgide devam etmesi...

İç ve dış gelişmeler açısından her an her şeyin olabileceği kaygan bir zeminde yol alıyoruz.

Ekonomik, siyasi ve güvenlik açısından kendilerini yeteri ölçüde güvende hissetmeyen seçmenler, yapılan seçimin mahiyeti ne olursa olsun, önlerine sandık konulduğunda yönetimlere mesaj verme arzusunda olurlar.

2008 yılının ikinci yarısından itibaren yaşanmaya başlanan küresel ekonomik krizin kısmi yansımaları nasıl ki 2009 yerel seçimlerinin sonuçlarına az da olsa etki etmişse, bundan sonraki süreçte seçmenin önüne konulacak ilk sandık olan 2014 yerel seçimleri öncesinde de, bugün için öngörülmesini mümkün olmayan iç ve dış gelişmeler siyasi dengeleri etkileyebilir.

Yaklaşan 2014 yerel seçimlerinde AK Parti istediği sonucu alamazsa, Başbakan Erdoğan'ın durumu, 1989 yerel seçimlerinde beklediği sonucu alamadığı için Çankaya'ya çıkmayı adeta bir çıkış kapısı olarak gören Başbakan Özal'la aynı olmaz. O zaman cumhurbaşkanını Meclis seçiyordu, şimdi ise ilk defa halk seçecek. Her seçim bir sınavdır ve hiçbir seçimin sonucu yüzdelik hesaplarla daha şimdiden kesin olarak öngörülebilir değildir.

Yazının Devamı İçin