Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesiyle Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin 03-04 Şubat 2017’de birlikte gerçekleştirdiği Uluslararası Milli Mücadele Döneminde Maraş Sempozyumu KSU Fen Edebiyat Fakültesinde 7 ayrı salonda, 23 oturumda 110 sunum yapıldı. Ben de Ali Kuşçu salonunda 2. Oturumda Gazi ve Şehitlerin Maraş’ın Kurtuluşundaki Katkıları Bağlamında Afşin’in Yakın Tarihinden (1910-1960)  Kesitler başlıklı bildiriyle katıldım. Sempozyuma değerli öğrencim ve hemşerim Mustafa Köş de Milli Mücadelede Sivas’la Telgraflaşmalar başlıklı bildiriyle katıldı. Gönül isterdi ki, daha çok Afşinli akademisyen ve araştırmacı sempozyuma katılmış olsun. Bildirimde 2005’ten 2011 yılına kadar Afşin ve Yöresinde yaptığım alan araştırmasında hemşerilerimden elde ettiğim bilgilerden şehit ve gazilerle ilişkin olanların bazılarını dinleyici ve okuyucularla paylaşma fırsatı buldum. Yeşil Afşin Gazetesindeki köşemde de sempozyumu izleme fırsatı bulamayan değerli hemşerilerimle kendimce tespit ettiğim bazı olguları maddeler halinde paylaşmak istedim.

1.Belgeler

1.1.Maraş adı anıldığında iki durum akla gelir: Anadolu’da sömürgecilere karşı istiklal ruhunun ilk olarak Maraş’tan yükselmesi, ikincisi de Maraş’ın ülkemizde şairler kenti sayılması.

1.2.Maraş’ın kurtuluşuna kazaların lakayıt kaldığı iddiasının hakşinas bir yaklaşım olmayışı. 

1.3.Ülkemizin yüz yıl öncesinde aralıksız 14 yıl (1908-1922) savaşmak zorunda kalması sonucu ülkemizin emta ve insan gücü bakımından yoksulluğun pençesine düşmesi.

1.4.Afşin ve yöresindeki hemşerilerimizin seferberlik, İstiklal Harbi ve Maraş’ın kurtuluşuna iştirak etmeleri: dini devlet, vatanı millet denildi mi akan suların durması. Günümüzde bir kesimin dillendirdiği vicdani retçilik insanımızın değil dilinden gönlünden bile geçmezdi.

1.5. Efsuslu şehit ve gazilerin ancak 22’si MSB ASAL daire başkanlığından teyit edilerek resmi kayıtlara geçmesi.

1.6.Maraş’ın kurtuluşunda İşbilirlerin Göv İbrahim ve Zıbaalilerin Hacı isimli iki hemşerimizin şehit düşmesi. 

1.7.Afşin ve Yöresindeki mahalli güçlerin Maraş’ın kurtuluşuna destek verdikleri 1.Kurtuluş Sempozyumunda Emekli Albay Ferhat Başdoğan’ın sunduğu bildiriyle teyit edilmesi.

1.9. Acı olan taraf şudur ki, bu gazilere savaş sonrası önem verilmemesi, bunların çoğunun kıt kanaat yaşamaları.  

1.10.Yaşayan çınarlarımız olarak gördüğümüz büyüklerimizi yaşlılarımızın belleklerindeki anıları yazıya döktüğümüzde yaşadıkları ortak gerçekliğin farklı türden de olsa yoksulluk, kıtlık, darlık –eli iş tutacak sağlam insan öğesi de dahil bunlara- olduğu.

1.11.1915’e kadar yöremizde teknik, zenaat, mal ve hizmet üretmelerin Ermeni yurttaşlar tarafından yapıldığı, Müslüman ahalinin de çiftçilik ve hayvancılıkla geçindiği, dolayısıyla varlığın, paranın, servetin ancak bunlarda bulunduğunu, Müslüman ahaliden ancak birkaç ağanın olduğunu öğreniyoruz. Bir hemşerimiz, oğlunu bir Ermeni yurttaşa sanat öğrensin diye çırak olarak verince “çocuğu gavur mu edicin”, tepkisiyle karşılaştığı.

1.12. Efsus (Afşin) un ileri gelenlerinin meclislerinde –odalarda- genellikle konuşulan mevzular kadınların dövülüp dövülemeyeceğini ve zührüahir (Cuma namazından sonra öğle namazının kılınması) in kılınıp kılınamayacağı imiş.

1.13.Cumhuriyet döneminin 1935-1950 yılları içinde de yokluk, kıtlık ve sefalete bir de yönetimin dini ibadetler ve muamelata karşı hoşgörüsüz icraatlarının girmesi. Arapça ezan okuyanların, evde Arap alfabesiyle yazılmış Arapça ve Türkçe/Osmanlıca kitap bulunduranların takibata uğratılıp kitapların toplatıldığını ve bazı hocaların da laikliğe aykırı konuştuğu gerekçesiyle adliyede sorgulandığı.   

1.14.II. Dünya Savaşı yıllarında devletin vergiyi -vatandaşın elinde para olmadığı için- harman zamanında üründen aldığını, bağı, bahçesi, tarlası olmayan kişilerin de yol inşaatında çalıştırıldığını, yevmiyelerinin vergi borçlarına sayıldığına ilişkin veriler.

1.15.yaşlılarımızdan belge adına bir kaç fotoğraf, tuğralı berat ve Osmanlıca bir vasiyet ve Osmanlı er mektubundan başka yazılı belgeye ulaşılamaması.

2.Bazı Tespitler

2.1.Tarih bilgisine sahip olmak, insanın öngörüsünü biçimlendiren bir kıblenüma (pusula) vazifesi görür. Mantıkta iki bilinen önermeden bilinmeyen bir önerme, yani sonuç ortaya konur. Bu ilkeyi zamanın değerlendirilmesine uyguladığımızda; maziyi tarih okumamışsak bilemeyiz. Gelecek de zaten gerçekleşmediği için meçhuldür. Elimizde bilebildiğimiz yalnızca hal (şimdi) vardır. Geçmişi bilmek, tarih okumaya bağlıdır. Geçmişi öğrendiğimizde iki bilinen paydaş ile bilinmeyen geleceği öngörebiliriz. Buradan hareketle gelecek ancak geçmiş ve hal irdelenmesiyle öngörülebilir. Bu nedenle tarih okumak ve tarih bilinci edinmek kendini bilen kişiler için hassaten gereklidir.

2.2.sosyal bilimciler sosyal bilimlerde tarih bilmeden yapılan her araştırmaya kuşkuyla bakmalıdırlar. Kuramdan ve nazariyeden habersiz alanda çalışanlar labirentlerinden dışarı çıkamazlar. Sosyal bilim alanlarında sahaya –toplumunun içine- inmeden yapılan masa başı araştırmaları da soyut kalır. Bu yüzden birbiriyle irtibatsız çalışan her iki grubun da çalışmalarından verim almaları oldukça güçtür.

2.3.Afşin ve yöresinde yaptığın 6 yıllık alan araştırması sonucu sosyal bilimcilerin dikkatine sumak istediğim şu ifademi de paylaşmak istiyorum. “Bilimsel araştırmalarda hakikat/doğruluk bize, dikkat, ilgi ve emeği bir araya getirmedikçe yüzünü göstermiyor”.