Çağdaş sanatın özgün heykeltıraşlarından Ozan Ünal, dört yıllık bir yaratım sürecinin ardından “Gerçeğin İnşası” üçlemesinin final sergisi “Rüya Hissi Süsler, Hafıza Anıyı”nın lansmanı Ortaköy Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda gerçekleştirildi.

Gerçek ile hayalin iç içe geçtiği, malzemenin hafızayla, formun duyguyla buluştuğu bir evren kuran Ozan Ünal, çelik, paslanmaz çelik, bronz ve beton gibi sert malzemelerle insan hafızasının kırılganlığını bir araya getirdiği “Rüya Hissi Süsler, Hafıza Anıyı” sergisinin lansmanını gerçekleştirdi. Sergi, 21 Ekim – 9 Kasım 2025 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak.

Her biri kendi hikâyesini anlatan 35 heykelden oluşan sergide, Ünal’ın üretim sürecinde tuttuğu notlardan ve çizimlerden derlenen 300 edisyonluk eskiz defteri ile sanatçının anlatıları, fotoğraf ve videolarından oluşan “Doküman” adlı video çalışması da yer aldı. İzleyicilere hem görsel hem de duygusal bir deneyim sunan sergi, sanatçının teknik titizliğiyle sezgisel ifadesinin kesiştiği özgün bir dünyanın kapılarını araladı.

“Sen aslında heykel yaparken gerçeği inşa ediyorsun”

“Rüya Hissi Süsler, Hafıza Anıyı” sergisinin açılış konuşmasını gerçekleştiren Ozan Ünal, “Bu salondaki üçüncü sergim. 2019’da başladığımız bu üçlü seride “Bir Varlık Bir Yokluk”, “Rüya Anıdan Sayılır Mı?” ve şimdi ise “Rüya Hissi Süsler, Hafıza Anıyı” sergisinde kararımızı verdik, rüya aslında anıdan sayılmıyormuş. Bu seride gerçeği inşa etmeyi öğrendik; artık ayaklarımız daha iyi yere basıyor. İyisiyle, kötüsüyle, doğrusuyla, yanlışıyla gerçeği nasıl kabulleneceğimizi anladık, en azından kendim için bunu söyleyebilirim. “dedi.

Konuşmasına kitapla ilgili düşünceleriyle devam eden Ünal ayrı şunları söyledi: “Yazdığım kitapta, heykel yaparken aslında ne yaparım diye bir bölüm yazmaya çalışmıştım ve bir türlü becerememiştim. Sonrasında, bir konuşma sırasında şöyle bir şey dedi terapistim bana: “Sen gerçeği, başına gelen herhangi bir şeyi, karşılaştığın herhangi bir şeyi alıyorsun, atölyene gidiyorsun, eğiyorsun, dövüyorsun, büküyorsun ve hazmedebileceğin bir “gerçek” haline getiriyorsun ve bunu kabul ediyorsun. Sen aslında heykel yaparken gerçeği inşa ediyorsun.” Çünkü 50 yaşında bir insanın çocuk gibi her sabah saat altıda koşa koşa atölyeye gitmesinin başka bir açıklaması olamaz.”

Kaynak: Haber Merkezi