Osmanlı Devleti'nin son dönemindeki Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı ile Milli Mücadele yıllarında Teşkilat-ı Mahsusa'nın verdiği en kritik görevlerde yer alan Sudanlı 'Zenci Musa', Trablus'tan Sina Yarımadası ile Suriye'ye ve Yemen'e onlarca cephede gösterdiği fedakarlık ve sadakatle Türkiye-Sudan ilişkilerinin unutulmaz tarihi figürleri arasında yer alıyor.

İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'un adına dizeler kaleme aldığı, Kuşçubaşı Eşref'in emir eri ve Enver Paşa'nın güvendiği bir istihbaratçı-asker olarak tarihe ismini altın harflerle yazdıran Zenci Musa, babasının göç ettiği Girit'te dünyaya geldi, ardından dedesinin yanına Mısır'a yerleşti ve Kahire'de bir Türk mahallesinde büyüdü.

Osmanlı Devleti'ne bağlılığı ve cesaretiyle gençlik yıllarından itibaren her türlü alanda mücadele veren Zenci Musa, İtalyanların Trablusgarp'a saldırısı sonrası Bingazi'ye geçerek cephede savaştı.

Trablusgarp'ın ardından İstanbul'a dönen ve Edirne'nin geri alınmasında görev alan, Batı Trakya Bağımsız Hükümeti'nin kuruluşunda bulunan Zenci Musa, Teşkilat-ı Mahsusa'ya kabul edilmesinin ardından Birinci Dünya Savaşı boyunca Sina, Filistin, Suriye, Hicaz ve Yemen cephelerinde birçok gizli göreve katıldı. Ardından Kuşçubaşı Eşref ile birlikte İngilizlere karşı savaştı ve zorlu görevler üstlendi.

1916'da Şam'dan Yemen'e uzanan uzun bir yolculuğa çıkan Zenci Musa, İngilizleri ve Osmanlı'ya karşı isyan eden Arap kabilelerini atlatarak, Yemen'deki Türk kuvvetlerine altın ve para ulaştırdı.

Milli Mücadele döneminde ise İstanbul'da limanda hamal olarak çalışan, aynı zamanda silah ve cephane kaçırma ve istihbarat faaliyetleri yürüten Zenci Musa, ömrünü adeta Osmanlı Devleti'nin birliğine ve bütünlüğüne adadı.

Zenci Musa, Milli Mücadele'nin ardından İstanbul'da kalmaya karar verdi, emeklilik tekliflerini ise 'Halk fakirken ben maaş alamam.' diyerek reddetti.

Geçirdiği ciddi hastalık sonrası Milli Mücadele'de önemli yere sahip Üsküdar'daki Özbekler Tekkesi'ne yerleşen ve orada yaşamını yitiren Zenci Musa'nın çantasından sadece Kur'an-ı Kerim ve Türk bayrağı çıktı.

Zenci Musa, ömrünü adadığı vatanı için verdiği mücadelelerin ardından hayatını kaybettiğinde Özbekler Tekkesi'nin haziresine defnedildi; hatıralarıysa Türkiye ve Sudan arasında güçlü bir tarihi bağın sembolü olarak yaşamaya devam ediyor.

- Cepheden cepheye bir Sudanlı gönüllü asker-istihbaratçı: Zenci Musa

TRT Afrika Haber Editörü, tarihçi yazar Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, Zenci Musa'nın yaşamını ve Türkiye-Sudan ilişkilerindeki tarihi rolünü AA muhabirine anlattı.

Yılmaz, Zenci Musa'nın Afrikalı gönüllü asker ve istihbaratçı olarak Osmanlı ve Türkiye tarihinde çok önemli sembol olduğunu belirterek, 'Onu, Trablusgarp Savaşı'ndan Balkan Savaşları'na, Birinci Dünya Savaşı'na, hatta Milli Mücadele'ye kadar çarpışmanın olduğu en ileri hatlarda hemen her yerde görmek mümkün. Zenci Musa, Sina, Filistin, Suriye, Hicaz ve Yemen cephelerinde birçok gizli görevde en ön saflarda İngilizlerle çarpışırken büyük yaralar almasına rağmen önemli fedakarlıklar yapmış ve hayatını Osmanlı Devleti'ne adamış Türk-Sudan ilişkilerindeki tarihi bir kahraman.' dedi.

Zenci Musa'nın ilk olarak 20 yaşında Trablusgarp'ta İtalyanlara karşı savaştığını söyleyen Yılmaz, onun burada Türk tarihindeki önemli isimlerden Enver Paşa ve Kuşçubaşı Eşref Bey'le tanıştığını kaydetti.

Yılmaz, Zenci Musa'nın ilerleyen yıllarda Kuşçubaşı Eşref'in emir eri olarak önemli istihbarat çalışmaları yürüttüğünü, Edirne'nin kurtuluşunda, Batı Trakya Devleti'nin de kuruluşunda yer aldığını anımsattı.

Zenci Musa'nın Enver Paşa'nın emriyle Sina Yarımadası'na gönderildiğini dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:

'Zenci Musa, öncelikle Şam ve çevresinde topladıkları gönüllülerle İngilizlere karşı savaşıyor ve Kanal Seferi'ne katılıyor. Zenci Musa'nın Necit seyahati sırasında yakın dostluk kurduğu isimlerden biri İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy. Öyle ki şiirlerinden birinde şunu yazıyor: 'Eşref Bey'in emir eri Zenci Musa, omuz vermiş göğe çıkmış Nebi İsa.''

Yılmaz, Zenci Musa'nın en büyük başarılarından birini ise Yemen'de elde ettiğini belirterek, şunları kaydetti:

'Zenci Musa'ya Şam'dan başlayıp Yemen çöllerine uzanan ıssız bucaksız bir güzergahta zorlu görev veriliyor. 1916'da yola çıkan heyetle Hayber civarında Osmanlı Devleti'ne karşı isyan eden Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in oğlu Emir Abdullah'ın komutasındaki isyancı kuvvetlerle çarpışıyor. Bu çarpışma sırasında Teşkilat-ı Mahsusa müfrezesindeki fedailerin çoğu şehit düşüyorlar. Ama Zenci Musa bir yolunu bulup ikinci kafileyle birlikte kendisine emanet edilen altınları ve paraları büyük fedakarlıkla Hayber'den Yemen'e kadar taşıyabiliyor ve buradaki kuvvetlerimize teslim ediyor.'

- Zenci Musa'nın Milli Mücadele'de İstanbul'daki istihbarat faaliyetleri

Yazar Yılmaz, Zenci Musa'nın Yemen cephesindeki başarısının ardından İstanbul'a geldiğini, burada cephelerdeki fedakarlığını farklı istihbarat faaliyetleriyle devam ettirdiğini anlattı.

İstanbul'un işgal yıllarında Zenci Musa'nın çok önemli misyon üstlendiğine dikkati çeken Yılmaz, 'Zenci Musa, İstanbul'a dönünce Karaköy gümrüğünde hamallık yapmaya başlıyor. Bu sırada yine boş durmuyor. Karaköy gümrüğünde gündüzleri hamallık, geceleri de İttihatçı subayların öncülüğündeki Karakol Teşkilatı ile Milli Mücadele için faaliyet gösteriyor. Anadolu'ya subay, silah ve cephane kaçırıyorlar.' bilgisini paylaştı.

Yılmaz, Zenci Musa'nın fedakarlığı ve vatanseverliğiyle ilgili tarihi bir anekdotu ise şu sözlerle anlattı:

'İngiliz işgal kuvvetleri komutanı General Harington, bir gün onu Karaköy'de çok ağır bir çuvalı tek eliyle kaldırırken görüyor ve dikkatini çekiyor, kim olduğunu soruyor. General Harington'a, 'Bu Musa, İngiliz kuvvetlerini atlatıp altın ve paraları Yemen'e kadar ulaştıran büyük kahraman.' cevabı veriliyor. Tabii bu cevaba binaen kendisi bir teklifte bulunuyor. Zenci Musa'ya maiyetine dahil olmasını ve onu paraya ve altına boğacağını ifade ediyor. Zenci Musa'nın verdiği cevap, ömrünü adadığı Türklüğün yüksek seciyesine yakışır nitelikte oluyor. General Harington'a adeta bir tokat gibi 'Bu sözleriniz beni ancak rencide eder. Benim bir devletim var, o da Osmanlı, bir de ay yıldızlı bayrağım var.' diyerek generali tersliyor ve yanından ayrılıyor.'

Yılmaz, Zenci Musa'ya Ali Sait Paşa tarafından 'emeklilik' teklif edildiğini, onun ise 'Paşam millet aç, ben bu fakir milletten para alamam.' diyerek bu teklifi geri çevirdiğini söyledi.

- Türkiye-Sudan ilişkilerinde bir gönül köprüsü

Yazar Yılmaz, Zenci Musa'nın geçirdiği hastalığın ardından Üsküdar'daki Özbekler Tekkesi'ne Şeyh Ataullah Efendi'nin yanına yerleştiğini ve burada vefat edip, tekkenin haziresine defnedildiğini kaydetti.

Zenci Musa'nın vefat ettiğinde çantasından sadece Kur'an-ı Kerim ve Türk bayrağı çıktığını dile getiren Yılmaz, üstlendiği tarihi role ilişkin şunları söyledi:

'Zenci Musa, Türk-Sudan ilişkilerinde çok önemli bir gönül köprüsü, tarihi bağlarımızın ortak değeri, kendisi hem Türk hem Sudan tarihi açısından çok önemli bir tarihi şahsiyet. Osmanlı Devleti'nin zor zamanlarında savaş dönemlerinde birçok görevi fedakarlıkla yerine getirmiş ve ömrünün sonuna kadar Türk milletine bağlı kalmış, hatta bu uğurda canından olmuş bir kahraman.'

Kaynak: AA