" Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken ( her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ( ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!" ( Âl-i İmrân sûresi, âyet 191 )

Yüce Allah; göklerin ve yerin yaratılışı ile gece ve gündüzün değişimini. bir başka anlamda . mekân ve zamanın ilahî kudrete delâletini aklı selim sahiplerinin ibret bakışına sunduktan ve böylece bizden, varlığın gerçek bilgisine ulaşma gayretini göstermemizi istedikten sonra;

Yüce yaratıcı Âl-i İmran 190-191 ayetlerinde, bu çalışmayı, bu çabayı sanatının eserlerini idrak etmeleri sonunda; O'na derin bir saygı ile yönelmelerinin kaçınılmaz olduğunu ortaya koymaktadır.

Hakikaten, Müslümanın; akılsız, düşüncesiz, mantıksız, rast gele davranan, konuşan, iş yapan olduğuna inanmıyor, tahmin etmiyorum. Çünkü, "Müslümanım" diyen insan, akıllı, düşünceli, basiretli, idraklı, düzgün, çalışkan, düşünen, tefekkür eden insan olması sebebiyle. plansız, proğramsız, rast gele hareket edeceğini tahmin etmemekteyim.

İş zamanı iş, memur dairesinde, çiftçi tarlasında, bağında ve bahçesinde, yolcu ise yolunda, gurbetçi ise gurbet ellerde, din adamı ise camisinde, Kur'an hocası ise kursunda öğrencilerinin başında mesleğini sürdüren insandır.

Emekli ise, yine iş başındadır!.. Ya bahçesinde, ya bağında veya kendisine uygun işleri devam ettirmektedir!.. Evinin etrafındaki, çiçekleri budamakta, fidanları tamir etmekte, sokaklardaki kirliliği gidermekte, hiç olmazsa, mahalle veya semtin mescidine geldiği vakit, caminin tozunu gidermekte, süpürgesini çalıştırmaktadır!..

" Müslümana kadın ya da erkek, ev ortamında, özellikle geceleri, sadece zaruri işleri ve ailesi ile meşgul olmalı, vakit kalırsa faydalı gazete, dergi ve kitaplar okumalıdır.

Televizyon ve her türlü görüntülü araçtan, İslami içerikli bile olsalar, mutlaka kaçınmalı; radyodan zaruri nispette, sadece haberleri takip için faydalanmalıdır. Yani gece hayatında sadece ailesi, dini ve Allah ile ilgilenmelidir.

Şartlarını zorlayarak erken yatmaya çalışmalı; gece namaza kalkıp, teheccüd namazı kılmalı, tefekkür ve zikirle meşgul olmalı ve meali ile birlikte bir miktar Kur'an okumalıdır.

Sabah ezanla birlikte kalkmalı; tefekkür, istiğfar ve bilinçli zikirle meşgul olmalı, bu arada sabah namazının farzını kılmalıdır. Kahvaltıya kadar bunlarla ve Kur'an'ın Arapça ve mealini okuma ile meşgul olmalıdır.

Eğer şartlar müsaitse, gece ve sabah balkona çıkıp, mevcut olduğu kadarıyla tabiat ayetlerine nazar etmek; bu arada, mümkün olduğunca az yapay ışık kullanmak; tefekkür, tezekkür ve huşu açısından faydalı olacaktır.

Eğer bu şekilde bir ev ortamı, aile düzeni ve gece hayatı sağlanabilirse; enfüsi ayetlerin okunması konusunda ciddi yol alınabilecek ve gündüzleri afakî ayetlerin okunmasına zemin oluşturulacaktır.

 Günümüz ve ülkemiz şartlarında bu sağlanmadığı sürece, değil afakî ayetler, enfüsi ayetlerin okunması bile mümkün değildir kanaatindeyim." ( İktibas Dergisi, Ocak 2011,M. Siel, sayfa 31 )

Yukarı satırlarda da arzettiğim gibi, her Müslüman; günlük proğramla yaşamasına dikkat eden insandır.. Hele, kitap okumaları ile, kütüphanesi ile meşgul olan insandır.

Öylesi, sıradan, aşina, bilinen ilmihal kitaplarından ziyade, inkılapçı eserler, çağa hitap eden ilim ve mücahid insanların kitaplarını, eserlerini okumalıdır. Örneğin;

M. İslamoğlu'nun, M. Okuyan hocanın, A. Bayındır hocanın, A. Şeriatı merhumun, Aliya İzzet'in kitaplarını, İkbal'in, Mehmet Akif'in safahatını, Ebu Hanife'nin eserlerin, Matüridi'nin Tevhid'ini, Elmalılı hocanın " Hak Dini Kur'an Dili" meşhur eserini ve benzeri kitaplardan istifa etmelidir.

Bu noktadan hareketle, düşünmeliyiz ki, tüm bu izahlara plan ve programa uyan, tatbik eden bir Müslümanın hiç boş zamanı, angarya hali ola bilir mi? Dolayısıyla;

" Gece başlattığımız bu süreci gündüz de devam ettirmeye çalışmak, sadece zaruri işlerle ve Allah yolunda çabalarla meşgul olmak; değil günah söz ve işler, boş söz ve işlerden de uzak durmaya çalışmak, artan zamanlarımızı, mevcut afakî ayetleri nazara ( üzerinde düşünerek bakmaya), tefekkür ve tezekküre ayırmak.

Bu arada sadece farz namazlarla iktifa edilmemeli, farzlar arasında imkan buldukça nafile namazlar kılmaya çalışmalıdır. Ehli dünya arasında imkan buldukça, sadece zaruri ilişkiler ve İslami çabalar söz konusu bulunmalı, bunun dışında salih ve muttakilerle beraber olmaya çalışmalı; mümkün olmadığı zamanlarda, yalnızlığı tercih etmelidir.

Çünkü, yalnız kalan bir muttakinin, mevcut afaki ayetlere yönelme; yoksa, tefekkür ve tezekkür etme imkanı oluşacaktır. Bu arada, bilhassa İslami sosyal ve siyasal meseleler ve bu meselelerle ilgili okumalarımızı, mümkün mertebe gündüzün bu boş zamanlarında gerçekleştirmeye çalışmalıyız ki; geceleri kendimize ve ailemize zaman kalsın." ( a. g. dergi, sayfa 31)

Netice olarak;

Proğram ve planlı insan Müslümanın, her anı, her demi değerli ve kıymetlidir. Onun için, onun, boş vakti aşağı-yukarı yok gibidir.

Öylesi, boş boğazlık, kahvelerde vakit öldürmek, çayhanelerde politik tartışmalar yapmak, mescidlerde sadece tesbih döndürmekle iştigal etmek, onun dünyasında bulunmamaktadır.

Okumuş olduğu hatimlerde önemlidir!.. Öylesi, gelişi güzel sayfa çevirmekle meşgul değildir. Arapça metin okurken, aynı sayfanın meal kısmını da inceleyen, irdeleyen Müslümandır!..

Aynı mücadil Müslümanı, çocukları ile meşgul olurken görmek de mümkündür!.. Çocuklarını, kız olsun, erkek çocuğu olsun, erken yaşlarda Kur'an talimi yaptırırken, onları Kur'an'ın anlamı ile buluşturan insandır.

Hatta, çocuklarına örnek olarak, kendisi en azından bir yabancı lisana, örneğin; Arapça veya diğer Batı dillerinden birine vakıf olan insandır. Rabbim!.. tüm Müslüman bireyleri böylesi arzettiğim tip de mümin eylesin, her türlü boş boğazlıktan, avarelikten muhafaza buyursun!..

Selam ve dua ile..