Toplumu hızlı bir şekilde ayrıştırma devam ediyor. Kamplaştırma tam gaz gidiyor. Örneklere her gün şahit oluyoruz. gezi olaylarıyla iyice tırmanır hale geldi. İki sıcak gelişme bize ayrışmanın, kamplaşmanın boyutlarını gösteriyor. Bunlardan biri Pazar günü oynanan derbi maçında bir takımın seyircisinin olmadığı bir futbol karşılaşmasında yüzlerce seyircinin sahaya inerek önüne gelene saldırması ötekileştirmeden başka neyle açıklanabilir? Her şeyin havada uçuştuğu bir anda güvenlikçiler bile canını kurtarmaya çalışıyor. Oyuncular, hakemler, teknik elamanlar canlarını kurtarmak için maçı yarıda keserek soyunma odasına koşuyorlar. Kim neye saldırıyor? Burada düşman kuvvetleri kim temsil ediyor? Bir futbol karşılaşmasını seyredenler, birilerini kıyasıya darp etmek, sakat bırakmak ve öldürmek hırsıyla yeşil sahaya inebiliyor. Birileri bizi her alanda ötekileştirmeye devam ediyorlar. Buna kim ve kimler çanak tutuyorsa acilen önlem alınmalıdır. İki takımın yarışmasında elbette biri kazanan, diğeri kaybeden olacaktır. Bu maçlar Holiganlığa ve provokasyona kapalı olmalıdır. Son zamanlarda her basit olayın provoke edilir hale geldiğine şahit oluyoruz. Ayrıştırma, ortamı germe yaygın hale geldi.
 
Bir diğer sıcak olay ise, gezi olaylarında kaza kurşunuyla ölen birinin duruşmasında yaşandı. Duruşmaya, yakınlarının dışında bir sürü provokatör katılıyor. Bunlar ise marjinal gruplar diye tanınıyor. Alınan istihbarata göre sanık sandalyesindeki polise tanınmaması için takma saç ve bıyık giydiriliyor. Bu kadar tahrikçinin yanında, ölen kişinin avukatları sıkılmadan kışkırtıcı açıklamalar yapıyorlar. Mahkeme salonu sanık sandalyesindeki kişiye hınçla saldıracaklarla dolu. Mahkemenin vereceği cezayı kabul etmez bir biçimde sanığı linç etme eylemine kalkışıyorlar. Ölen kişiye destek vermeye gelenler mahkemeyi işgal ediyor. Mahkeme heyetini baskı altına almaya çalışıyorlar. Ortamı geriyor, ötekileştirmeye elbirliğiyle gayret ediyorlar. Mahkeme salonunu işgal edenlerin ölen kişi ile hiçbir sıhri bağları yok. Ticari ortaklıkları da söz konusu değil. Komşuluk ilişkileri de olamaz. Arkadaşları da değil. Provokatörler, marjinaller bu olayı da kendi siyasetlerine alet ederek her tarafta yakıp yıkıyorlar. En küçük bir olayda bile polise kaldırım taşları, bilyeler, molotoflarla saldırıyorlar. Polisin su sıkmasını “orantısız güç kullanıyor” diye gizli ellerin desteğini de alarak, basının da çanak tutmasıyla ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Bu oyun iyi oyun bozulmalı.
 
Son on yıl içinde insan hakları ve özgürlük alanında verilenler bazılarına birkaç numara bol geliyor. Bunu insani değer değil, fakat tahrip, tahrik için kullanıyor. Saldırganlık, yakma, yıkma, zarar vermeye dönüştürüyor. Kökü dışarıda, dalları içeride olan bu güruh, siyasetçiden, ticaretçiden, basından destek görüyor. Meyvesi ise sokakları, caddeleri, parkları, mahkeme salonlarını işgal ederek, devleti, milleti, kurumları, iktidarı yıpratmaya çalışıyor. Yani demokrasiyi hazmedemiyor, seçimlerde ezici çoğunluğun fikrini yok sayıyor. Bu kadar özgürlük bunları çılgına çeviriyor. Yeni pakette gösteri yürüyüşü ve kanunu ile ilgili düzenlemeler olmalı. Caydırıcı önlemler alınmalı. Polislere yetki ve salahiyet verilmeli. Elbette polis sorumsuz davranamaz. Fakat marjinal diyerek işi kurtaramazsınız. Eğer bu marjinallerde insansa, insanca yaşamayı bilmeliler. Yada öğretilmeli. Kimsenin özgürlük alanını çiğneme hakkı bir başka kimseye verilmemiştir. Devletin sopası uzundur. Herkese ve her yere uzanır. Yasal önlemler alınmaz ise polislere evlerinde uyku haram olur. Sessiz çoğunlukta bunları izlemekten gına gelir. Sonra gerilimin tarafı olur.
Vesselam…