Depremde Yıkılan Binalarda Meydana Gelen Can Kayıplarından Kaynaklı Cezai Sorumluluk
Deprem ve Ülkemizde Sonuncusu Olmasını Temenni Ettiğimiz Acı Tablo
Deprem, yer kabuğunun derin katmanlarının kırılıp yer değiştirmesi veya yanardağların püskürme durumuna geçmesi yüzünden oluşan sarsıntı, yer sarsıntısı, hareket olarak tanımlanmaktadır. Ülkemiz de fay hatlarına sahip aktif bir deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır. Bu nedenle yurttaşlarımız her an deprem tehlikesiyle karşı karşıyadır. Deprem nedeniyle yıkılan binalar pek çok ölüme ve yaralanmaya sebep olmaktadır. Son olarak 06.02.2023 günü, Türkiye saati ile 04.17'de ve ardından 13.24'te merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki farklı deprem meydana geldi. Resmi açıklamalara göre şu ana kadar 50 bine yakın vatandaşımızın hayatını kaybettiği duyuruldu.
Hukukta Kaderin Yeri Yoktur. Hukukta Sorumluluk Vardır.
Depremlerden etkilenen illerde yıkılan ya da imara aykırı değişiklik tespit edilen binalarla ilgili soruşturmalarda, 93 müteahhit, 123 yapı sorumlusu, 13 yapı sahibi ve binada değişiklik yapan 18 kişi olmak üzere toplam 247 şüpheli tutuklandı. Bu yazımızda ise deprem sonucunda meydana gelen can kayıplarına ve yaralanmalara ilişkin cezai sorumlulukların neler olduğunu; ceza hukuku açısından sorumlu olan kişilerin, hangi suçtan yargılanacaklarını ve suçun sabit görülmesi halinde aleyhlerine hangi yaptırımların uygulanabileceğini dile getireceğiz.
Cumhuriyet Savcılarının, Vakit Kaybetmeden Soruşturmaya Başlama Yükümlülükleri Bulunmaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 160’da ‘’ Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. ‘’ düzenlemesi mevcuttur. Meydana gelen depremde, gerekli önlemleri almayan ve vatandaşların ölümünde kusuru bulunan şüphelilerin tespit edilmesi noktasında Cumhuriyet Savcıları re’sen soruşturma başlatmalıdır. Geç kalınan tek bir saniye dahi soruşturmanın seyrini etkilemekle birlikte, yargılamanın ilerleyen aşamalarında kullanılacak en önemli delillerin, geri getirilemeyecek şekilde kaybolmasına sebebiyet verir. Dolayısıyla soruşturma başlatmak, Cumhuriyet Savcılarımız için sadece bir görev değil; aynı zamanda bir yükümlülüktür.
Depremde meydana gelen yıkımlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda ve devamındaki kovuşturma evresinde, bilirkişi raporları son derece önemlidir. Ceza muhakemesinde, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi mümkün olmayan hallerde bilirkişinin görüşü alınır. Bu nedenle deprem nedeniyle yürütülecek soruşturmalarda, enkaz kaldırılmadan önce bina üzerinden beton, demir, karot numuneleri alınmalı; bu numuneler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır.
Yürütülen soruşturmalarda faillerin ve bu faillerin kusur durumunun tespit edilebilmesi hususu teknik uzmanlık gerektiren bir konu olduğundan; her bir enkazda inşaat mühendisi, mimar, karot uzmanı ve jeofizik mühendisinin de olduğu heyetler, bilirkişi olarak görevlendirilmelidir. Böylelikle ceza muhakemesinin amacı olan maddi gerçeğe, somut deliller ışığında ulaşılmış ve daha sıhhatli bir yargılama yapılmış olur.
Ceza Hukuku Açısından Sorumlu Olan Kişiler ve Bu Kişilerin Yargılanmaları:
Binalar İmar Kanunu’na, Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik hükümlerine ve dönem itibariyle bilim ve fennin gerektirdiği teknik şartlara uygun yapılmalıdır. Bu teknik şartlara aykırı olarak yapılan binaların yıkılması, yıkım sonucunda yaralanmalar ve can kayıpları olması halinde; yıkıma sebebiyet veren kişilerin, cezai anlamda sorumlulukları doğacaktır. Bizim hukuk sistemimizde tüzel kişilerin cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. Dolayısıyla tüzel bir kişi olan idarenin, cezai sorumluluğu yoktur ancak idari faaliyetlerin yerine getirilmesi esnasında bir suç işlenmesi halinde; yaptığı işlemle suçu işleyen personel, şahsi olarak sorumlu tutulacaktır.
Bu noktada meydana gelen kazada neticeyle illiyet bağı bulunacak şekilde kusurlu hareketleri bulunan failin, hukuki durumunun tayin ve tespiti bakımından olası kast, bilinçli taksir ve taksir kavramlarının irdelenmesi ve somut olay açısından failin eyleminin bu kavramlardan hangisi kapsamında kaldığının öncelikle belirlenmesi gerekmektedir. Suçlar kural olarak kasten işlenebilir. Kanunda açıkça belirtilmişse taksirle işlenen fiiller de suç oluşturabilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, , 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiştir.
Mevzuata uygun bir şekilde yapılmayan, depreme dayanıklı olmayan ve deprem sonucunda yıkılan binaların altında kalarak insanların hayatını kaybettiği durumlarda; ölüm ve yaralanma neticeleri bakımından hangi suçtan soruşturma yürütüleceği merak edilmektedir. Belirtmek gerekir ki her bir yargılama, kendi içerisinde özgün şartlar taşısa da son zamanlarda Yargıtay’ın istikrar kazanan içtihatlarına bakıldığında; depremden kaynaklı meydana gelen ölümlerle ilgili soruşturmaların, Türk Ceza Kanunu’nun 85/1 ve 85/2. Maddelerinde düzenlenen taksirle adam öldürme suçundan yürütüldüğü ve ilerleyen aşamalarda failin de bu suçlardan mahkum edildiği görülmektedir. ( Olası Kastın Söz Konusu Olduğu Durumlar İstisnaİdİr.)
Hasılı, failin gereken özeni göstermekle yükümlü olduğu bir bina, deprem sonucunda yıkılmış, yıkımın meydana gelmesinde failin de kusuru bulunuyorsa ve bu yıkım neticesinde, bir kişi ölmüşse; failin karşı karşıya kaldığı hapis cezası süresi 2 yıldan 6 yıla kadardır. İkinci bir ihtimal, eğer ki failin gereken özeni göstermekle yükümlü olduğu bir bina, deprem sonucunda yıkılmış, yıkımın meydana gelmesinde failin de kusuru bulunuyorsa ve bu yıkım sonrasında, birden fazla insanın ölümü ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanması neticesi gerçekleştiyse; failin karşı karşıya kaldığı hapis cezası süresi 2 yıldan 15 yıla kadardır.
Kaldı ki yargılama makamı, somut olay şartları içerisinde bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerektiği kanaatinde olursa; TCK’nın 22/3. Maddesindeki düzenleme uyarınca taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. Bu ihtimalde failin karşı karşıya kaldığı azami ceza miktarı, 22,5 yılı bulacaktır. Cezanın infazına dair yürürlükteki düzenlemeler doğrultusunda, 22,5 yıl hapis cezası ile cezalandırılan failin ceza evinde geçireceği süre, ½ koşullu salıverilme ve akabinde 1 yıllık denetimli serbestlik süreleri tatbik edildiğinde; 10 yıl 3 aydır. Örneğin kusurlu davranışları nedeniyle onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet veren bir müteahhit ‘’istisnai düzenlemeler’’ haricinde 10 yıl 3 ay sonra özgürlüğüne kavuşacaktır. Eylemden kaynaklı cezanın haksızlığı göz önünde bulundurulduğunda; böylesi bir durumun, kamu vicdanını zedeleme ihtimali tartışmaya açıktır.
Yapı Kayıt Belgesi Cezai Sorumluluktan Kurtarır Mı ?
Bedel ödenmek suretiyle kaçak yapılarla ilgili alınan yapı kayıt belgesi, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınmasını sağlayan, yapı sahibine yapıyı kullanma ve kullandırma hakkı tanımakla birlikte; binanın çökmesi sebebi ile meydana gelebilecek ölüm ve yaralanmalarda sorumluluğu ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedeni değildir. İmar Kanunu Geçici Madde 16’da; yapı kayıt belgesinin, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulanmasına kadar geçerli olacağı; bu süreçte yapının dayanıklılığı ile ilgili tüm sorumluluğunun yapı sahibine ait olacağı düzenlenmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere yapı kayıt belgesi adı altında bir bedel ödenerek yapılan imar barışı, elbette yapı sahibinin ve müteahhittin cezai sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
Kalitesi beton ve uygun demir zeminden dolayı erozyona uğramış demir ve betonyapi denetim belediye ve jeoloji muh vermiş olduğu rapor doğrultusunda yapılmış bina kim sorumlu