HİCAZ-YEMEN-FİLİSTİN-SURİYE ÇÖL SAVAŞLARI GAZİSİ MÜLAZIM-I SANİ TEĞMEN ALİ GEDİKBAŞI

Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa 

1892 Yılında Efsus (Afşin) İlçesinde dünyaya gelen İsmail ve Ayşe oğlu Ali GEDİKBAŞI Efsus ta medrese eğitimi almıştır. Çöl Kaplanı Fahreddin Paşanın emrinde Yemende, Hicazda, Filistin’de, Suriye’de ve birçok cephelerde savaşmıştır. Hicazda Fahreddin paşanın yakınında bulunmuş ve Fahreddin paşayla beraber savaşmıştır. Diyarbakır’a giderek Dicle Nehrinden Sallarla meşakkatli yolculuk sonucu Irak’a geçmişlerdir. Hicazda düşmana esir düşmüş ve düşman kampından kaçarak tekrar Türk birliklerine katılarak savaşmıştır. Ali GedikbaşıSavaşlarda göstermiş olduğu başarı Fahreddin Paşa tarafından takdirle karşılanarak Fahreddin paşanın teklifi ile Mülazım-ı sani Teğmen rütbesine yükseltilmiştir. Halep ilinde kurulan yıldırım orduları komutanlığına getirilen Mustafa Kemal Atatürk’e Suriye Cephesinde Kâtiplik yapmıştır. Ali Gedikbaşı Mülazım-ı Sani rütbesine yani Teğmen rütbesine Fahreddin Paşanın yanında savaşan silah arkadaşıdır. Mülazım-ı Sani Teğmen Ali GEDİKBAŞI tarafından tutulan günlüğü de bulunmaktayken yırtılıp yakıldığı söylenmektedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Mareşal Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir paşaların ile Ömer Fahreddin TÜRKKANpaşanın mükemmel birer insan olduklarını anılarında övgü ile söz etmektedir. Mülazım-ı Sani Teğmen Ali GEDİKBAŞI Hicaz, Yemen, Filistin, Suriye cephesi savaşlarında bulunan Osmanlı Askerlerinden biridir. Savaş günlüğünde anlattıkları, Osmanlı'nın o günlerdeki durumunu ve Türk askerinin fedakârlığını gösteren ibretlerle doludur. Mülazım-ı Sani Teğmen Ali Gedikbaşı savaş günlüğünde Suriye, Irak, Filistin, Arabistan cephelerindeki ordularımız, İngilizler karşısında Arapların ihaneti ve yardımıyla çökertilmiştir. İngilizler, Arapları çil çil altınlarla satın almış. Araplar, Türk ordusunu, dindaşlarını arkadan ve kalleşçe vuruyordu. Mülazım-ı sani Teğmen Ali Gedikbaşı günlüğünde Hicaz cephesi Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı Devleti’nin İngiliz destekli yerli isyancılarla çarpıştığı cephedir. Mülazım-ı sani Teğmen Ali Gedikbaşıanılarında anlattığına göre o tarihte Osmanlı Yemen, Hicaz, Filistin çöllerinde zorlu bir savaşa tutulmuştur. Hicaz Yemen, Filistinçöllerine gitmeye" bu savaşlardan, sadece Hicaz ve Yemen'deki savaşlarda ve buralara giden yollardaki zayiatlar da, en az üç orduyu kuracak kadar Anadolu genci oralarda şehit olmuşlardır. Bunların çoğu savaşlarda şehit olurken, bu askerlerin büyük bir kısmı da oralardaki savaşların olduğu cepheye bile daha giderken, cepheye bile ulaşamadan, yollarda, çöllerde, susuzluktan ve hastalıklardan ölmüşlerdir. Bunların en önemlisi de, İngiliz askerleri ve onların Arapların içindeki casusları tarafından kışkırtılmış olan Arapların, yol boylarındaki vahalarda bulunan zehirlenmiş su kuyularından içilen sulardan hastalanıp ölmüşlerdir. Bu cephelerde savaşmaya gidenlerin, yüzde doksanı evine geri dönememiş, oralarda şehit olup kalmışlardır. Yemen'den geri dönmeyi başaranlar da, ya sakat kalmışlardır ya da pek çoğu akli dengesini yitirmiştir. Yemen, Hicaz savaşlarında Anadolu'dan gönderilen vatan evlatları çok kayıplar verdiler. Hicazda ve Yemende Türk askerinin koynunda Osmanlı parası aratan İngilizler, para çıkmayan şehit düşmüş Türk evlatlarının karnını yardırıp sarı lira arattılar. Yemen, Anadolu insanı tarafından gidip geri dönülmeyen, adeta bir cehennem olarak bilnmekteydi. Anadolu yiğidi buralarda Arap'ın ihaneti, açlık, eksik silah ve donanımsızlıklarla eridi gitti. Birçok gelin, kız, sevdiğini, ana-baba fidan gibi evlatlarını bu hain topraklarda yitirdi. Küçük körpe yavrular babasız kaldı. Yemen; Anadolu insanının yüreğinde kopan bir acı feryat olarak kalmaya devam ediyor.. Mülazım-ı Sani Teğmen Ali Gedikbaşı PeygamberEfendimiz ‘in kabrini düşmana bırakmamak için isyancılara karşı mücadele edilecektir. Hicaz Demiryolunun Medine’ye yakın istasyonlarının düşman eline geçmesi nedeniyle şehre erzak girişinin kesilmesi ve isyancıların Medine Kalesi’ni muhasara etmesi üzerine direnişin en zor günleri başlamıştı. Medine açlıkla boğuşurken çok ilginç bir olay yaşanır. Şehir çekirgeler tarafından istila edilmiştir. Herkes durumu endişe ile karşılarken Fahrettin Paşa, askerlerini toplayarak; Peygamber Efendimiz döneminde de Hicaz’da çekirge istilasının yaşandığını ve sahabenin çekirge yediğini söyleyerek durumu bir fırsata dönüştürmek istemiştir. Askerlerine, Hz. Peygamber’in “İki ölünün ve iki kanlının yenmesi bize helal oldu.” şeklindeki hadisini hatırlatan; “iki ölü balık ve çekirge, iki kanlı dalak ve karaciğerdir.” diyen Fahrettin Paşa, çekirge yemenin sünnet olduğunun altını çizerek askerlerini buna alıştırmak için şu bildiriyi yayınlamıştı: “Çekirgenin serçe kuşundan ne farkı var? Uçar, yeşilliklerle beslenir, temiz ve taze olan yiyecekleri yer Hicaz, Yemen, Asir Araplarının başlıca gıdası çekirgedir. Bedeviler sağlamlık ve çevikliklerini çekirgelere borçludurlar. Hekimlerimiz de çekirgenin şifa verici ve besleyici olduğundan bahsediyorlar.” diyerek Mülazım-ı Sani Teğmen Ali Gedikbaşı Peygamber Efendimiz ‘in kabrini düşmana teslim etmemek için yaşadıkları bu sıkıntı karşısında Allah’ın kendilerine bir lütufta bulunduğunu ifade etmiştir. Fahrettin Paşa’nın bu açıklamalarıyla askerimiz kavurma niyetine çekirge yemiş, çekirge unundan ekmek yapmış, çekirge kurusunu da çerez gibi yiyerek bir süre bu şekilde beslenmiştir. Mülazım-ı Sani Teğmen Ali Gedikbaşı Fahreddin paşanın Hicaz savaşında silah arkadaşlarından biriydi.Mülazım-ı Sani Teğmen Ali Gedikbaşıbiz Türkler hem Müslümanlığa, hem de Müslümanlığın kutsal sayılan topraklarına gönül vermiş, can ve kan pahasına korumuş asil bir milletiz. Biz, bir avuç askerle Medine’yi korurken, Peygamber sülalesinden geldiği söylenen Mekke Şerifi Hüseyin bizi sırtımızdan vurmuştur. Bununla beraber Osmanlı toprakları da İtilaf Devletleri’nce işgal edilmişti. Bu nazik durum karşısında Fahrettin Paşa’ya, “Eğer Medine boşaltılmazsa İstanbul’un da İtilaf Devletleri tarafından işgal edileceği” söylenerek Paşa güçlükle ikna edilmiş, Medine’nin teslimini öngören antlaşma gönülsüzce imza edilmişti. Yani devletin elde kalan menfaatleri göz önünde bulundurularak Medine’deki direnişe son verilmişti. Ancak Fahrettin Paşa’nın Medine’den ayrılış sahnesi de üzerinde durulması gereken bir konudur: İslam toplumu için son derece büyük bir öneme haiz olan Medine’yi İngilizlere bırakmamak için her türlü sıkıntıya katlanan, hastalıktan pek çok askerini kaybeden Fahrettin Paşa, gözyaşları içinde son kez Peygamberimiz ’in kabrini ziyaret ederek dua etmiştir. Kılıcını İngilizlere teslim etmeyip Peygamber Efendimiz ’in kabrinin başına bırakmış ve oradan ayrılmamıştır.Hicaz-Yemen Cephesi, halk arasında Yemen Cephesi adıyla da anılır. I. Dünya Savaşı boyunca Osmanlı İmparatorluğu 4 Tümenlik bir kuvvetle Arabistan'daki kutsal İslam şehirlerini korumaya çalıştı. Başta, kutsal toprakları sonuna kadar savunan Fahrettin Paşa olmak üzere asırlarca Din-i İslam’ın bayraktarlığını yapan tüm ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyoruz Afşin’in yetiştirdiği Mülazım-ı sani Teğmen Ali GEDİKBAŞI’NIDA minnet ve saygıyla anıyoruz.

DERLEYEN: ARAŞTIRMACI YAZAR MUSTAFA KÖŞ
AFŞİN KENT KONSEYİ TARİHİ ARAŞTIRMALAR BÖLÜM BAŞKANI