Büyük Birlik Partisi'nin (BBP) merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin dava, Kahramanmaraş Sulh Ceza Mahkemesi’nin kapatılması üzerine Asliye ceza Mahkemesi’ne taşındı. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve Yazıcıoğlu'nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu, hiç kimsenin kendi kavgasına süreci alet etmemesini istedi.

Kahramanmaraş’ta 25 Mart 2009 tarihinde meydana gelen ve BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu ile İHA Sivas muhabiri İsmail Güneş’in de aralarında bulunduğu 5 kişinin hayatını kaybettiği dava süreci hakkında bugün Kahramanmaraş Adliyesi’nde basın açıklaması yapan BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, “Bugün sulh ceza mahkemeleri kapatılmış olmasına rağmen davanın takipçisi olma adına buradayız” dedi.

Yargı sürecinin işleyişi hakkında rahatsızlıklarını açıklayan Destici, “Biz eğer mahkeme kapatılmamış olsaydı çok daha farklı bir kalabalık bir hukukçu ordusuyla burada olacaktık. Ama maalesef Türkiye’de yargı sistemi tamamen yürütmenin emrine girmiş durumda. Bunun aksini hiç kimse iddia edemez. Yargı reformu adı altında çıkarılan paketler tamamen Türkiye’yi yönetenlerin, Türkiye’yi şu anda iktidar edenlerin, kendi iktidarlarını koruma ve belli bir süre daha nasıl devam ettiririz ya da kendi yanlışlarını örtme adına şekillendirilmektedir. Hem çıkarılan kanunlar hem en son hakimler savcılar yüksek kurulundaki atamalara da baktığımız zaman bunu net bir şekilde görmekteyiz. Bir taraftan özel yetkili mahkemeler kaldırılıyor öbür taraftan sulh ceza mahkemeleri kaldırılıp yerine özel yetkilerle donatılacak sulh ceza hakimleri geliyor. Ve bunu sayın başbakan çok açık bir şekilde böyle bir düzenleme yaptıkları ve bu düzenleme sayın cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra harekete geçeceklerini net bir şekilde söylüyor. Bugün burada biz bunu yaşadık. Yine aynı şekilde anayasal düzene karşı işlenen suçlarla ilgili özel bürolar çok rahatlıkla kurulabiliyor yani hukuk içerisinde hukuk oluşturulabiliyor. Kendi istedikleri şekilde karar vermeyen başsavcılar düz savcı olarak tayin edilirken ya da farklı mahkemelere daha yetkisiz yerlere gönderilirken ama kendi istediklerini yerine getiren savcılar ya başsavcı yapılıyor ya da daha yetkili mahkemelerde görevlendiriliyor. Bugün gibi açık. Bunun aksini şu anda hiç kimse iddia edemez hukuk adamları da bunu söyleyeme devleti yönetenlerde bunun aksini söyleyemezler. Bizim burada karşılaştığımız en büyük problemlerden bir tanesi maalesef özellikle savcılar ve hakimler üzerinde kurulan baskılardır. Bunlar resmen savcılar tarafından hakimler tarafından itiraf edilmektedir ve söylenmektedir. Neticede buraya gönderilen bir takım müfettişlerle de bu dosyaya bir yol haritası çizilmeye çalışılmaktadır. Yani dosya hakimlerin ve savcıların da insafına yani gerçekten adaletin tecelli edeceği şekilde ilerlemesine de fırsat bırakılmamaktadır. Biz bunların hepsinin farkındayız, bilincindeyiz” dedi.

"HİÇKİMSE KENDİ KAVGASINA SÜRECİ ALET ETMESİN"
Desticisi açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Maalesef bu şehadet süreci üzerinden bir takım kesimler kendi hesabını görmeye çalışıyor. Kendi kavgalarına alet etmeye çalışıyorlar. Bizim burada onlara uyarımız şudur, hiç kimse kendi kavgasına Muhsin Yazıcıoğlu'nun ve onunla birlikte hayatını kaybeden arkadaşlarımızın şehadet sürecini alet etmesin. Biz bugüne kadar buna fırsat vermediğimiz gibi bundan sonra da fırsat vermeyeceğiz. Aileler ve bizler bu konuda bu kadar hassasken bunu bir istismar konusu yaparız endişesi sürekli taşırken bir kısım çevrelerin bunun üzerinden galip gelmeye çalışması veya güç elde etmeye çalışması veya bir başka grubu zayıf düşürmeye çalışması gerçekten gayri ahlakinin de ötesinde net bir şekilde hem büyük bir ahlaksızlıktır hem büyük bir vicdansızlıktır hem de büyük adaletsizliktir. Eğer gerçekten bu olayın dahli olduğuna inandıkları birisi varsa ya da ellerinde bilgi ve belge varsa onlara düşen gerçekten samimi iseler gerçekten bu dosyanın aydınlatılmasını ya da bir nebzede olsa mesafe alınmasını istiyorlarsa zerre kadar dürüstlük sahibiyseler o zaman ellerindeki bilgi ve belgeleri kamuoyuyla basınla sosyal medyada paylaşmayacaklar buraya getirecekler aileye verecekler avukatlara, bize verecekler ya da savcılara verecekler ve bunu da kamuoyu önünde açık bir şekilde yapacaklar. Ama bunu yapmazlarsa sadece kendi kavgalarına alet etmek için mesnetsiz şeylerle bilgi kirliliği oluşturup gündem saptırmayı ya da davayı sulandırmaya çalışıyorlar biz bunu net bir şekilde görüyoruz. İki elimiz yakalarında olacaktır ve hem bu dünyada hem de ahirette onların takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz” ifadelerine yer verdi.

"VATANDAŞI MUTMAİN EDECEK YASALAR, KANUNLAR ÇIKARIN"
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu ise, Muhsin Yazıcıoğlu’nun adını kimsenin istismar etmesine izin vermeyeceğini kaydederek, “Bugün yine buradayız ama maalesef ki adaletsizlikle karşı karşıyayız. Çok manidardır ki bizim davamızdan bir gün öncesinde resmi gazetede yayınlanıyor ve yürürlüğe giriyor, biz buraya boşuna boşuna gelmiş oluyoruz. Ama şunu bilsinler ki Muhsin başkanın ve arkadaşlarının şahadetini gerçekleştirenler, onların olaylarını ört bas etmek isteyenler, biz hiçbir zaman yılmayız, hiçbir zaman bizi yıldıramazlar. Yüz kere milyon kere de olsa buraya gelir gideriz yolları aşındırırız ve hak ve hukukumuzu ararız. Bu ülkeyi yönetenlere sesleniyorum, size ve arkadaşlarınıza göre değil vatandaşı mutmain edecek yasalar kanunlar çıkartın” dedi.

Bazı köşe yazarlarının manidar yazılarını okuduğu ve çok üzüldüğünü belirten Yazıcıoğlu, “Geçenlerde bir köşe yazarı köşesinde şöyle bir yazı yazmış, çok manidar bir yazı. Aile ve avukatlar kime bağlı, kimin etkisinde kalıyor diye. Şunu bilsinler ki biz Allah’tan başka hiç kimseye bağlı değiliz hiç kimsenin de etkisinde değiliz. Orada köşelerinde kalem oynatanlara sesleniyorum, 5 yıldır bu süreç aydınlatılmazken Muhsin başkanın meselesine değinmezlerken adalet nerde diye sormazlarken ne olduğunu bilmediğimiz bir vatandaşımızın çektiği filmin arkasına sığınarak böyle propagandayı neden yapmaktadırlar anlayamıyorum. Çok üzgünüm ki herkes şunu şöyle bilsin, Muhsin başkanın adını hiç kimse istismar edemez, hiç kimse kendi lehine kullanmaya çalışamaz. Bir adaletsizlik vardır o köşelerde yazanlara sesleniyorum, bu adaletsizliğin üzerine gitmelerini istiyorum” dedi.

BBP Avukatı Kemal Yavuz ise, yargılama sürecinin sonuna kadar takipçisi olacaklarını ifade ederek, şunları söyledi:

“Bu yargılama bugün sulh cezada olmadı, yarın asliye cezada olacak. Bu yargılamanın yeri sulh cezalar ya da asliye ceza mahkemeleri değil. Kayseri valisinin açıklamasıyla en can alıcı 3-4 saatimiz heba edilmiştir. Bu zaman dilimi içerisinde çok rahatlıkla rahmetli gazeteci İsmail Güneş kurtulabilirdi. Otopsi raporlarında yaklaşık 2 saat demektedir ama muhtemelen sağ olduğundan emin olduğumuz merhum Başkanımız Muhsin Yazıcıoğlu’nun da kurtulması söz konusuydu. Böylesine can alıcı bir zaman dilimini heba eden Kayseri valisinin açıklamasıdır. Arama kurtarma sabote edilmiştir. Ve bunun arkasındaki kişiler örgütlü bir şekilde bilinçli olarak bu arama kurtarmayı sabote etmek suretiyle en can alıcı vakti elimizden almışlardır. Burada bu kişilerin yani Kayseri Valisi ve ona bu bilgiyi yanlış olarak aktaranların bilinçli olarak hareket ettiklerini arkalarındaki örgütlü gücün elemanı olduklarını ve bu şekilde sonucu ölümle sonuçlanan bir vakanın içinde yer aldıklarını biliyoruz. Bugün sulh cezada bir memur arkadaşın yargılanmasıyla bu işin sonuçlanacağını sananlar aldanıyorlar. Bu iş yarın ana davayla birleşerek ağır cezalarda adaletin önünde en kötü ihtimalle bilinçli taksirle ama bize göre kasıtla, adam öldürmek suçundan yargılanacaklarını bilmelerini istiyorum."

HELİKOPTER KAZASI DAVASINDA MAHKEME TAŞINDI
Editör: Haber Merkezi