Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, Afşin Kaymakamlığı, Afşin Belediyesi ve Kahramanmaraş Tarih, Kültür ve Turizm Platformu iş birliğinde “Türk Dış Politikası ve Bölgesel Gelişmeler” konulu konferans gerçekleştirildi.

Afşin Kaymakamlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansa, Afşin Kaymakamı Ali Edip Budan,Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü Durmuş Deveci, Afşin Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven, Kahramanmaraş Tarih, Kültür ve Turizm Platformu Başkanı Ahmet Kolutek, Sivil Toplum Kuruluşu Daire Başkanı Adnan Alagöz, , kamu ve kurum amirleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Programda konuşma yapan Afşin Kaymakamı Ali Edip Budan, 2017 yılının dünyaya barış ve huzur getirmesini diledi.

Türkiye’de 2016 yılının hayal dahi edilemeyecek bir sürecin yaşandığını belirten Kaymakam Budan, “ Bizim hiç beklemediğimiz hayal bile edemediğimiz, düşünmeden, olayları yaşadığımız bir sene geçirdik. İnşallah şer gibi görünen bu olayın sonu ülkemiz ve geleceğimiz için hayırlara vesile olur. İnşallah iyi bir Türkiye, güzel bir Türkiye, büyük bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim evlatlarımızın ve torunlarımızın yaşadığı güvenli bir ülke olur.” dedi.

Türkiye’nin yeniden istiklal mücadelesi verdiğine değinen Budan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şimdi ki süreç Osmanlının yıkıldığında ve devletimizi kurduğumuz zamandaki gibi değil,  günün ve şartlarıyla daha zor bir süreç. Bu devlete sadece kimlik cüzdanıyla değil, hakikaten gönülden yürekten bağlı insanların birden fazla çalışması gerektiği bir döneme giriyoruz, girdik. Önemli olan devletimize kişileri değerlendirirken ve dostluklarımızı belirlerken bu konuda aldandığımız insanlarda olmuş olabilir maalesef. Ülke genelinde önce devletine bağlılık milletine bağlılık ve yapılan işin sonunda Allah rızasını arayan insanlardan oluşan inşallah güzel bir ülke olur.”

Daha sonra konuşma yapan Afşin Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven, şu ifadeleri kullandı:

Öncelikle bugün Ortadoğu coğrafyasının şuan ki hali zannetmeyin ki 30-40 yılda planlandı şekillendi. 1800'lü yıllarda Siyonizmin kurucusu TheodorHerzl'in rüyasıyla başladı. Değişik aşamalardan geçti. Parayı, dünyayı ekonomik olarak elde edip insanları sömürmek, köleleştirmek için 1. Dünya Savaşı öncesinde toprakları paylaşmak istediler. 1. Dünya Savaşını çıkardılar ve özellikle tüm inanç sistemini kapsıyor ama Müslüman coğrafyayı daha çok köleleştirmek istiyor. İstediklerini tam alamamışlar bu sefer de 2. Dünya Savaşını çıkartılar. Yarım kalan ya da tam yapamadıkları paylaşımları yapmak istediler. Peşinden tabi petrol çok önemli oldu. Paylaşımı söz konusu olduğunda aralarında anlaşamadıkları bir şey vardı. Petrolde 1. Dünya Savaşında, 2. Dünya savaşında olduğu gibi fiziksel savaşlarla elde etmek yerine ekonomiyle elde etmek istediler. 70'li yıllarda petrol krizi çıkartıldı. Üst akıllar dünya üzerinde oyun oynadılar. Bu süreçte Türkiye’nin de üzerinde akıl oyunlar sahnelediler ve bir çoğunda başarıl oldular. Fakat son 15 yıldır eski Türkiye’ yok. Türkiye’yi eskisi gibi yönetmek isteyenler başarılı olamıyor. Artık dünya üzerinde Müslümanlara, mazlumlara kucak açan, söz sahibi bir Türkiye var.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’nin ekonomik, siyasal ve sosyal yapısının, iç ve dış tehdit odakları tarafından kuşatma altına alınarak, itibarının yok edilmeye çalışıldığını değinenKahramanmaraş Tarih Kültür ve Turizm Platformu Başkanı Ahmet Kolutek, “Türkiye'nin büyüyen ekonomisi milli birlik ekseninde güçlenen toplumsal yapımız ve ideallerimizdeki, güçlü Türkiye hedefi her dönemde küresel güçler veya onun yerli iş birlikçilerini her zaman rahatsız etmiştir.Gündemde olduğu gibi bir çok Müslüman ülkeler baskı altında. Vahşetle katledilen Müslüman kardeşlerimizin Afganistan, Irak, Çeçenistan, Filistin, Sancak, Suriye gibi ülkeler binbir cezaya mustarip olan din kardeşlerimizin Çin zulmünün altında eziliyor. Artık bir şeylerin değişmesinin zamanı geldi ve geçiyor. Allah vatanımıza milletimize zeval vermesin. Bundan sonraki süreçte yine ne olursa olsun birlik ve beraberlik içerisinde olacağımıza eminim.” Diye konuştu.

Yoğun katılımın gözlendiği programında konferansını vermek üzere Doç. Dr. Mehmet Şahin kürsüye çıktı. Konferansın ana gündemini oluşturan Türk Dış Politikası yanında bölgesel gelişmelerin ülkemize etkileri ve dış güçlerin tutumunu değerlendiren Doç. Dr. Mehmet Şahin, Türkiye’nin dış politikasını şekillendirmesinde birçok etkenin rol aldığından bahsetti.

Türkiye’nin yakın çevresi başta olmak üzere siyasi bir türbülansyona girilen ortamda orta boy bir devletin dış politikasının olması gerektiği gibi bir görünüm çizdiğini belirten Doç. Dr. Şahin, tüm devletlerin dış politikasını aynı şekilde değerlendirmenin yanlış bir algı olduğuna değinerek devletlerin süper güç, orta boy ve küçük ülkeler olarak ayrılmasının daha doğru bir çıkarım olacağını söyledi.

Dr. Mehmet Şahin, “Türk Dış Politikası’nı anlamak istiyorsak, dış politika yürütmeye çalışan orta boy bir devletin karşılaştığı sorunlara Türkiye’nin vermiş olduğu refleks olarak okumak gerekiyor.Arap Baharı’nın siyasi türbülansı hızlandıran bir süreç oldu. Arap Baharı aslında bir “Arap Halk Hareketi” ya da “sünni kabarma” olarak nitelendirebiliriz.

“Sünni kabarma”dan Türkiye dışında olmak üzere Müslüman azınlıklar, ideolojik azınlıklar, İsrail, Orta Doğu’daki krallık ve emirlikler, ABD olmak üzere küresel güçlerin rahatsızlık duyduğunu ifade eden Doç. Dr. Mehmet Şahin, Ortadoğu’daki temel sorunların dış politikayı yürütürken sağlam zemine basmak gerektiğine, artık neredeyse günlük olarak Ortadoğu’da ittifakların değiştiğine,  bu coğrafyada siyaset yaparken devletlerin kişiliklerini, yakınlıklarını, amaçlarını iyi tayin etmek gerektiğini sözlerine ekledi.

Ortadoğu’nun temel sorunun meşruiyet (yasallık) sorunu olduğunu da belirten Doç. Dr. Mehmet Şahin,  halk desteği alan ya da almayan devletlerin uyguladıkları siyasete ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve devam etti:

“Jeopolitik kırılma halen devam ediyor.  Sünni kabarma denen süreci 2 şekilde patlattılar. İlki modeli ortadan kaldırmak, diğeri ise uyanan halk kitlelerini terörize etmekti.  Bunu da IŞİD’le yaptılar.  IŞİD, bir konsorsiyumdur. Kimsenin şimdiye kadar tanımladığını görmedim.   Renk, dil, ülke, millet farklı olsa da kodları davranışları aynı. Sadece farklı olan kasaları.Türkiye’nin dış politikada en büyük sorunun ABD ve Avrupa Birliği olduğu bilgisini vererek Türkiye’nin sözde müttefiki olan ABD’nin amacının PYD/YPG/PKK sorunuyla bir Kürt Devleti değil, PKK Devleti kurulmasını desteklediği görüşlerine yer verdi.”

Editör: Haber Merkezi