Afşin Orman İşletme Şefi Seyit Ahmet Öz, Erozyonla Mücadele Haftası kapsamında erozyon ve toprak bozunumunun doğal varlıklar üzerindeki olumsuz etkisini hatırlattı.

Erozyonla Mücadele Haftası nedeniyle açıklamalarda bulunan Afşin Orman İşletme Şefi Seyit Ahmet Öz, "Afşin Orman İşletme Şefliği ve Göksun Orman İşletme Müdürlüğüne bağlı Ağaçlandırma ve Toprak Muhafaza Şefliği ekiplerince Afşin, Elbistan ve Göksun sınırları içerisinde ağaçlandırma, erozyon kontrolü, bozuk orman alanların rehabilitasyonu, özel ağaçlandırma çalışmaları yapılarak çölleşme ve erozyonla mücadele edilmektedir." dedi.

Toprağı koruyan bitki örtüsünün çeşitli sebeplerle tahribata uğramasının erozyonun en önemli nedeni olduğunu söyleyen Afşin Orman İşletme Şefi Seyit Ahmet Öz, "Erozyonun sebepleri incelendiğinde maalesef birinci sırada insan gelmektedir. Bizler topraklarımızı korumak tabi kaynaklarımızın sürdürülebilir yönetimini sağlamak ve gıda güvenliğini sağlamak için mutlaka erozyonla ve çölleşmeyle mücadele etmek zorundayız." açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin eğimli bir arazi yapısına, ülke topraklarının fazla eğime sahip olduğunu, bunun da erozyonu artırdığını vurgulayan Öz, şunları kaydetti:

"Tarım arazilerimizin yüzde 59’u, meralarımızın yüzde 64’ü, orman arazilerinin yüzde 54’ü çeşitli şiddette erozyona maruz kalıyor. Küresel ısınma da olumsuz etkileriyle topraklarımız üzerindeki baskıyı her geçen gün artırıyor. Geçmişe göre daha sık, uzun süreli ve şiddetli kuraklıklar, ani ve normallerin çok üzerinde yağışlara bağlı sel ve su baskınları, aşırı atmosfer olaylarıyla karşılaşıyoruz."

Küresel ısınma ilerleyen dönemde erozyonu daha da artıracak ve toprak varlığımızı hızla verimsizleştirecek diyen Öz, " İklim değişikliği ve erozyonla mücadele tüm dünyanın sorunudur ve küresel boyutta çaba gerektirir. Aksi takdirde dünyamızı çöl olmaktan kurtaramayız. İnsanlığın aklını başına alması ve küresel ısınma ve erozyona karşı hep beraber mücadele etmesi gerekir. Ne kadar küresel ısınmadan uzak olursa olsun, hiçbir ülkenin bu mücadeleden kaçınma veya sorunu yok sayma lüksü yoktur. Çünkü dünya bir bütündür ve bir bölgede yaşanan iklim değişikliğinin diğer bölgeleri etkilememesi mümkün değildir."

Erozyonla mücadelede en önemli konunun bitki örtüsünün korunması ve artırılması olduğunu belirten Öz, şu tavsiyelerde bulundu:

" Ormanlar, toprak üstünde gövde, dal ve yapraklarının yardımıyla, toprak altında da köklerinin tutucu gücüyle erozyonu önler. Ormanlar aşırı ve yanlış kullanılmamalıdır. Orman yangınları, tarla açılması, sanayileşme ile birlikte çevre ve hava kirlenmesi sonucunda asit yağmurlarının yol açtığı problemler, orman alanlarında tahribatı artırmaktadır.

Tarım alanları toprak işlemeyi azaltan, değiştiren ve ortadan kaldıran yöntemler ile korumalı tarım uygulamaları erozyonla mücadelede önemlidir. Korumalı tarım, su ve rüzgârın aşındırıcı etkisine karşı, toprak yüzeyinde anız bırakılmasını ve yıl boyunca düzgün bir toprak üstü atık dağılımını hedefler. Malçlı (örtüleme), azaltılmış ve doğrudan ekim gibi yöntemlerin uygulanması erozyonu önler. Erozyona yol açan vahşi sulamanın önüne geçilmeli, üretici doğru sulama konusunda bilinçlendirilmeli, basınçlı sulama sistemleri artırılmalıdır.

Erozyonla mücadele meralar da çok önemlidir. Meraların, ekolojik çevre ve bölge şartlarına uygun biçimde otlatma kapasiteleri ve dönemleri belirlenmeli, meralarda, erken, geç ve aşırı otlatma yapılmamalı ve bozulmuş mera alanları iyileştirilmelidir."

Editör: Haber Merkezi