Başta insan olmak üzere tüm arlıkların yaratılıştan sahip olmuş oldukları özelliklere “fıtrat” denilmektedir.  Allah onu (insanı) yaratıp güzelce şekillendirdi” (Kıyâme: 38) ayet-i kerimesinde de ifade edildiği gibi her varlık mükemmel bir şekilde yaratılmıştır. Bir varlık hangi ortam için var edilmiş ise o ortamın şartlarına uygun bir beden ile yaratılmış ve ona göre de vazifelendirilmiştir. Havada uçan bir kuş ile suda yüzen bir balık yaşayacağı ortama göre şekillenmiş ve vazifelendirilmiştir.

Allah yerde ve gökte var olan her varlığı insanın hizmetine, insanı da kendi hizmetine sunmuştur. İnsanın bu varlıklardan faydalanması ise onların fıtratlarına uygun şekilde davranmakla mümkün olmaktadır. Örneğin Allah ineği süt, atı binek, köpeği de bekçilik için yaratmıştır. Bir insan ata biner, ineğin sütünü içer, köpeği de bekçi olarak kullanırsa elindeki üç hayvandan da en güzel şekilde istifade etmiş olur. Fakat o kimse; ineğe bineceğim, köpeğin sütünü içeceğim, atı da bekçi olarak kullanacağım derse üçünden de faydalanamaz.

            Zerreden küreye kadar her varlıkta “fıtrat” dediğimiz bu yapıyı görmek mümkündür. Bütün varlıklar, kendilerine verilen bu fıtrî özellikler çerçevesinde varlığını devam ettirmekte ve vazifelerini yerine getirmektedir. Dışarıdan bir müdahale olmadığı müddetçe de bu düzende bir aksama olmayacaktır. Dolaylı veya doğrudan bu fıtrata müdahale edildiği zaman ise “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıktı” (Rum:41) ayet-i kerimesinde ifade edildiği gibi bozulmalar meydana gelmeye başlayacaktır.

İnsanoğlu başta kendi fıtratı olmak üzere içerisinde yaşamış olduğu çevrenin de fıtratına müdahale eden ilk varlık olmuştur. Bu konuda şeytanın: “(Şeytan) onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” (Nisâ: 119) şeklindeki emrine uymuş ve ulaşabildiği, güç yetirebildiği her varlığın fıtratını değiştirmeye çalışmıştır.

Allah (cc), fotosentez dediğimiz olayla, hava-insan ve bitkiler arasında mükemmel bir nizam tesis etmiştir. Hava, su ve toprak kendi kendilerini temizleyebilmektedirler. İnsanın solunum sonucunda dışarı attığı, insan sağlığı için zararlı olan karbondioksit gazı yeşil bitkiler ve ağaçlar tarafından solunum yolu ile alınıp içerisindeki su, güneş enerjisinin de yardımı ile kendi vücutları için faydalanılan bir besin maddesi olan glikoz haline getirilmektedir. Bu arada insan sağlığı için faydalı olan oksijen de dışarı atılarak hava temizliği kendiliğinden gerçekleştirilmektedir. Başta ağaçlar olmak üzere yeşilliklerin yok edilmesi ile birlikte hava temizliği gerçekleşememekte ve hava kirliliği oluşmaktadır.  Diğer taraftan fabrikalar ve onların bacalarından çıkan zehirli gazlar atmosferin dengesini bozup havayı kirletmekte, yağmurlar vasıtası ile asit yağmurları adı altında toprağa ve suya karışarak toprak ve su kirliliğine neden olmaktadır. Toprağa ve suya karışan bu zararlı maddeler, toprakta yetişen ve suda yaşayan birçok ürünleri ve canlıları yok etmelerinin yanında bazıları da o bitkiler ve canlılar vasıtası ile insan vücuduna geçerek insan sağlığını bozarak birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar. “Onlara yaptıklarının bir kısmını tattırırız” (Rum: 41) ayetinde belirtildiği gibi insan, aşırı hırsının sonucunda hem içerisinde yaşadığı dünya gezegenini yaşanmaz kılmakta hem de genetik yapıları bozulmuş ürünlerle beslenerek birçok hastalıklara davetiye çıkarmaktadır.

Suyun fıtratı da kendi kendini temizleme özelliğine sahiptir. Suya karışan atık maddeler sudaki mikroorganizmalar ile parçalanıp, birtakım bakteriler tarafından yenilerek suyun temizlenmesi sağlanmaktadır. Su her ne kadar kendini temizlese de bu belli bir seviyede gerçekleşmektedir. İçerisine atılan atık maddeler fazla olduğunda suyun bu fıtrî özelliği kaybolmakta, temizlik işlemi gerçekleşememekte ve su kirliliği dediğimiz hadise gerçekleşmektedir.

İnsanın fıtrata müdahalesi karşılıksız kalmayacak ve bir şekilde geri dönütü olacaktır. İnsanın elleri ile yaptıklarından dolayı karada ve denizlerde bozulmalar başlamış ve her geçen gün de artarak devam etmektedir. İnsandaki aşırı kazanma hırsı, bilinçsiz üretim ve sınırsız tüketim alışkanlıkları önü alınamaz felaketlere kapı aralamaya başlamıştır. Hava ve su kirliliği ile başlayan bu süreç artarak devam etmekte ve maalesef kontrol altına alınamayacak boyutlara ulaşmaktadır. İlk dönem yazılan fıkıh kitaplarında kuyu sularının kirliliği tartışılırken bugünlerde denizlerin kirlendiği bir hakikat olarak karşımıza çıkmaktadır. Müsilaj denilen ‘deniz salyaları’ artık denizlerimizi tehdit etmeye başlamıştır. Temelini çevre kirliliğinin oluşturduğu bu tür felaketler kapılarımıza kadar dayanmış, etkileri sofralarımıza kadar uzanmış ve yaşamlarımızı tehdit etmeye başlamıştır.

İslam başta kalp ve beden temizliği olmak üzere çevre temizliğini de emreder. İnsanın içerisinde yaşadığı çevrenin Allah’ın insana emanet türünden bir ikramı olduğunu ifade eder ve bu emanetlere de en iyi şekilde sahip çıkılmasını emreder. Sadece insanın değil, her varlığın kendine göre bir canı olduğunu ve onların da kendi lisanları ile rablerini tesbih ettiklerini belirterek onlara karşı saygılı olunmasını ister. Birisinin Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmek, diğerinin de Allah’ın yarattığı diğer varlıklara merhamet etmek olmak üzere Allah’ın dinin iki kısımdan meydana geldiği ifade eder. Yerdeki ve gökteki varlıkların insanın emrine verildiği belirtilmekle birlikte bunların hoyratça kullanılması yasaklar.

Dünya, içerisinde barındırmış olduğu bütün varlıklara yetebilecek kapasitede olmasına rağmen insanın hırslarına yetmez olmuştur. Denizler ve karalar içerisine yüklenen zehirlere dayanamaz olmuş ve kusmaya başlamıştır. Yangınlar, seller, heyelanlar vb. doğal afetler, insanların tabiatı hoyratça kullanmalarına karşı verilen birer cevaptır. En son Marmara denizinde ortaya çıkan ve dalga dalga yayılan deniz salyaları da insanların elleri ile yaptıklarının bir neticesidir. İnsandaki bu bilinçsizlik ve hırs devam ettiği müddetçe içinde yaşadığımız dünya her geçen gün biraz daha yaşanmaz hale gelecek ve belki de bir gün kıyamet dediğimiz hadise kendi ellerimizle gerçekleşecektir.