Doğa Koruma Merkezi Vakfı (DKM) tarafından başlatılan, Orman Genel Müdürlüğünce (OGM) yürütülen Ekosistem Onarımı Projesi ile orman yangınları sonrası uygulanan silvikültür (planlı yeni ormanların oluşturulması) çalışmalarına destek verilerek doğanın kendini onarma gücü destekleniyor.

Ekosistem Onarımı Projesi, 2021'de Marmaris ve Köyceğiz'deki büyük orman yangınlarının ardından başlatıldı. Doğal yenilenme kapasitesine dayalı ve biyolojik çeşitliliği merkeze alan onarım modeli geliştirmeyi amaçlayan proje, OGM tarafından yürütülen yangın sonrası uygulanan silvikültür çalışmalara destek sağlıyor.

Koordinatörlüğünü DKM Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Uğur Zeydanlı'nın yürüttüğü projeye, DKM Biyolojik Çeşitlilik Programı Proje Yürütücüsü Dr. Elif Deniz Ülker ve Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Gıda Tarım ve Hayvancılık Meslek Yüksekokulu Bitki Koruma Programı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Kavgacı katkı sağlıyor.

Sahada yürütülen çalışmalar kapsamında yangın alanlarındaki fauna ve flora elemanları izleniyor. Hassas ekosistemler belirleniyor ve insan müdahalelerinin doğanın kendini yenileme sürecini destekleyecek şekilde planlanması sağlanarak doğanın kendini onarma gücü desteklenerek, yapılan müdahalelerin ekosisteme zarar vermesi önleniyor.

Yangın sonrası alanlarda hangi türlerin yaşadığı, hangi bölgelerin hassas ekosistemler barındırdığı, önceliklendirilmesi ve kaçınılması gereken müdahaleler ve doğal yenilenme süreçlerinin nasıl destekleneceği konularında rehber kılavuz hazırlanıyor.

Kılavuzla, yanan alanların biyolojik çeşitliliğinin doğru yöntemlerle geri kazandırılabilmesi hedefleniyor.

- 'İnsan müdahaleleri bu süreci desteklemeli'

Prof. Dr. Ali Kavgacı, AA muhabirine, Marmaris'te 2021 yangınları sonrası başlatılan onarım çalışmaları kapsamında iki aşamalı süreç yürüttüklerini söyledi.

İlk aşamada biyoçeşitlilik temelli ekosistem onarımının ilkelerini belirleyen bir kılavuz hazırladıklarına işaret eden Kavgacı, bununla yanan alanların mevcut biyoçeşitliliğini, hassas ekosistemlerini ve müdahalelerin önceliklendirileceği alanları ortaya koyduklarını kaydetti.

Kavgacı, ikinci aşamada planlama ve uygulama adımlarını belirlediklerini belirterek, 'Yangın sonrası alanda görev alacak uzman ekiplerin izlemesi gereken adımları, hangi parametrelerin dikkate alınacağını ve uygulamaların zamanlamasını ortaya koyuyoruz çünkü doğa kendi kendini yenilerken yapılan insan müdahaleleri bu süreci desteklemeli, engellememeli.' ifadelerini kullandı.

Yanan alanda temizleme ve yeni süreçlerin başlatılmasının eş zamanlı yapılması gerektiğini anlatan Kavgacı, hazırlanan kılavuzun uygulanabilir, pratik ve hızlı devreye alınabilir olması gerektiğini aktardı.

Kavgacı, bazı alanların belirli türler için kritik yaşam alanları olabileceğini anımsatarak, hassas bölgelerin doğru belirlenmesinin restorasyon çalışmalarının başarısını doğrudan etkilediğini dile getirdi.

Her yangının etkilediği ekosistem, topografya, iklim ve canlı topluluklarının farklı olduğuna işaret eden Kavgacı, 'Her yangın sonrası ayrı raporlama ve planlama yapılmalı. Hazırladığımız kılavuz, hem uygulama adımlarını hem de alanın nasıl yenilendiğini, biyolojik çeşitliliğin nasıl geri döndüğünü izlemeyi sağlayan bir sistem sunuyor.' bilgisini verdi.

Kavgacı, yanlış müdahalenin geri dönüşü olmayan zararlara yol açabileceğinin altını çizerek, şunları söyledi:

'Türkiye'de tüm biyolojik çeşitlilik bileşenlerini noktasal ölçekte haritalamamız gerekiyor. Özellikle endemik bitkiler, kelebekler ve sürüngenler gibi koruma öncelikli türlerin yayılış alanları önceden belirlenmeli. Marmaris ve Köyceğiz'de yürütülen saha çalışmalarında fotokapanlar ve kuş yuvaları aracılığıyla fauna takibi yapılıyor. Bu göstergeler, ekosistemin kendini yenileme sürecini anlamamıza yardımcı oluyor. Bir kuşun yeniden o alana dönmesi, ekosistemin belirli bir iyileşme eşiğini geçtiğini gösteriyor. Amacımız, doğanın kendi yenilenme gücünü anlamak, desteklemek ve onu doğru şekilde yönetmek.'

- 'Gereksiz toprak işleme ve yoğun dikim faaliyetlerinden kaçınılmalı'

Dr. Uğur Zeydanlı da yangın sonrası doğanın doğru yönetilebilmesi gerektiğini belirterek, 'Doğal yenilenme kapasitesi yüksek alanlar korunmalı, gereksiz toprak işleme ve yoğun dikim faaliyetlerinden kaçınılmalı. Tüm planlama ve üretim süreçlerinde doğal yenilenme süreçlerini destekleyen planlar oluşturulmalı. Bu projede yangın sonrası doğanın doğal yenilenme süreçlerini gözeterek ormanların tüm bileşenlerinin doğal onarımını hızlandırmayı hedefledik.' değerlendirmesinde bulundu.

Biyolojik çeşitliliğin geri kazanımı, habitat sürekliliğinin sağlanması ve yerel halkın doğa temelli çözümler konusundaki farkındalığının artırılmasının önemine işaret eden Zeydanlı, makine ile toprak işlemenin biyolojik çeşitlilik üzerinde olumsuz etkileri olduğunu bildirdi. Zeydanlı, tam alan sürüm yerlerinde şeritler halinde çalışılması, dere içi ve kenarlarında bu uygulamadan kaçınılması gerektiğini söyledi.

Zeydanlı, izleme sistemlerinin kurulmasının onarım uygulamalarının uzun dönemli sonuçlarının takip edilmesini, gelecekteki politika ve uygulamalara ışık tutmasına katkı sağlayacağını anlatarak, her yangın alanının kendi ekolojik ve sosyal dinamikleriyle değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

- 'Tahribatın yüksek olduğu bölgelerde çok katmanlı ve heterojen yapılar oluşturuldu'

Dr. Elif Deniz Ülker ise proje sahalarında farklı tür gruplarını hedef alan onarım uygulamalarının hayata geçirildiğinden bahsederek, 'Yangın sonrası sulaklar yerleştirilerek büyük memelilerin kurak dönemde desteklenmesi amaçlandı ve alana yeniden dönüşü izlendi. Kuşlar için yanmadan kalan ağaç adacıklarına yuva kutuları yerleştirilerek üreme alanları artırıldı ve sonraki üreme sezonunda bu aktiviteler kameralarla takip edildi.' diye konuştu.

Kaya çatlaklarında ve toprak altında yaşayan Marmaris semenderi için habitat alanlarının çoğaltıldığını aktaran Ülker, 'Dar yayılışlı ve nesli tehlike altındaki bitkilerin tohumları toplanarak Türkiye Milli Botanik Bahçesi'nde üretildi ve alana geri aktarıldı. Bu sayede birçok türün yaşam alanlarına geri dönmeye başladığını gözlemledik.' dedi.

Bölge halkı ve gönüllülerin uygulama faaliyetlerinde doğrudan görev aldığına değinen Ülker, sözlerini şöyle tamamladı:

'Muhtarlar ve yerel yöneticilerle yapılan görüşmeler, bilgi paylaşımını ve sahiplenmeyi güçlendirdi. Böylece onarım süreci yalnızca ekolojik değil, aynı zamanda sosyal dayanışma modeli haline geldi. Müdahaleye uğramamış alanlarda kızılçam gençliği geri gelirken, kocayemiş, defne, akçakesme, hayıt, zakkum, sandal, kermes meşesi, sumak, yaban mersini ve laden gibi bölgeye özgü ağaççık ve maki türleri doğal olarak yenilendi. Tahribatın yüksek olduğu bölgelerde ise toprağı, suyu, türlerin yaşam alanlarını koruyucu ve destekleyici çok katmanlı ve heterojen yapılar oluşturuldu.'

Kaynak: AA