İSTANBUL (AA) - MEHMET KARA - Küçükken geçirdiği çocuk felci nedeniyle yürüme yetisini kaybeden Yasemin Temel Çiftçi, babasının fedakarca yıllarca omzunda taşıyarak okula götürmesi sayesinde hayata tutundu, babasına sevgisini ve minnettarlığını ise kaleme aldığı 'Omuzlarda Yeşeren Umutlar' kitabında anlattı.
Kocaeli'de 6 kardeşli bir ailede büyüyen Çiftçi, 2 yaşında geçirdiği çocuk felciyle yürüme yetisini kaybederek zorlu bir hayata başladı. Kore gazisi babası Süleyman Temel'in sevgisi ve fedakarlığı ise küçük yaşlardan itibaren hayata tutunmasındaki en büyük motivasyon kaynağı oldu.
Çocukluğunda diğer çocuklarla oyun oynayamayan Çiftçi, babasının bahçeye yaptırdığı salıncak ve desteklediği mandolin kursu sayesinde hem sosyal hem de kültürel olarak diğer çocuklardan geri kalmadı.
Çiftçi, ilkokula başladığında babası onu her gün omuzlarında taşıyarak okula götürdü ve teneffüslerde ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra koşarak işine geri döndü. Akşamları ise yine omuzlarında eve getirdi. Bu özveri, onun hem eğitimine devam etmesini hem de hayata tutunmasını sağladı.
1979'da babası 'Yılın Babası' seçilen Çiftçi, gazetede çıkan haber sayesinde bir ortopedi doktoru ile tanıştı ve fizik tedavi ile alçı uygulamaları sayesinde 12 yaşından sonra bastonsuz yürümeye başladı.
Eğitimini tamamladıktan sonra bir otomobil fabrikasında çalışmaya başlayan Çiftçi, bir yandan da sivil toplum kuruluşlarında ve eğitim kurumlarında engelli farkındalığını artırmak için aktif rol aldı.
Babasına duyduğu derin minnettarlığı ve yıllarca omzunda taşınarak biriken tüm fedakarlık hikayelerini ise onun vefatından sonra kaleme aldığı 'Omuzlarda Yeşeren Umutlar' adlı kitabıyla anlattı.
Çiftçi, hem kaleme aldığı kitabıyla hem de yıllardır sürdürdüğü farkındalık çalışmalarıyla, babasının mirasını yaşatırken engelli bireylerin toplumdaki görünürlüğünü ve kabulünü artırmak için mücadele ediyor.
- '5 yıl boyunca her gün babamın omuzlarında okula gittim'
Yazar Yasemin Temel Çiftçi, AA muhabirine, çocuk felciyle mücadelesini, babasının fedakarlığını ve kaleme aldığı kitabıyla yürüttüğü farkındalık çalışmalarını anlattı.
Mahalle kültürünün olduğu bir mahallede 6 kardeşi ve ailesiyle büyüdüğünü söyleyen Çiftçi, '2 yaşında geçirdiğim çocuk felcinden dolayı ortopedik engelli bir birey olarak hayata devam etmek zorunda kaldım. Ne yazık ki 12 yaşına kadar hiç yürüyemedim, 12 yaşına kadar hep dizlerimin üstünde emekledim. Babam beni sahiplendi, hiçbir zaman dışlamadı ve topluma kabul ettirmek için çok çaba sarf etti.' dedi.
Çiftçi, babası sayesinde harika bir çocukluk geçirdiğini ve öz güveninin o dönemde oluştuğunu kaydetti.
Özellikle babasının onu yaşama bağlamak için özveriyle mücadele ettiğini anlatan Çiftçi, 'Yürüyemediğim için çocuklarla sokakta oynarken ip atlayamıyor, top oynayamıyor, koşamıyor, saklambaç oynayamıyordum. Babam buna bir çözüm buldu. Bahçemize kocaman demirden bir salıncak yaptırdı. Sokakta oynayan çocukların hepsi bizim bahçede salıncağa binebilmek için geldiler. Babam hem aile içinde kardeşlerimle hem de arkadaşlarımla uyum içinde olmam için her şeyi yaptı. Babam aslında önce kardeşlerimin beni kabullenmesini sağladı. Hiçbir kardeşimden 'Sen engellisin, yapamazsın' sözünü duymadım. Bayramlarda koltuk değnekleriyle kapı kapı şeker toplardık. Beni de yanlarından ayırmazlardı.' ifadelerini kullandı.
Babasının asıl fedakarlık hikayesinin ilkokulla birlikte başladığını belirten Çiftçi, o dönemi şu sözlerle anlattı:
'İlkokul çağına geldim, 7 yaşındayım. 'Baba, ben de okula gitmek istiyorum' dedim. Hiç yürüyemiyorum. Babam beni omuzlarına aldı ve okula kaydımı yaptırdı. 5 yıl boyunca her gün babamın omuzlarında okula gittim ve geldim. Her teneffüste ihtiyaçlarımı karşılayıp tekrar işine dönerdi. Üstünde mavi iş kıyafetleriyle, göz kapaklarında ve kirpiklerinde talaş tozu olurdu, koşa koşa gelirdi, sonra geri dönerdi.
Babam her yıl okul müdürüyle konuşur, 23 Nisan'da bana bir sandalye getirilirdi, velilerin kalabalığında ben sandalyeye oturur şiir okurdum. İlk mandolin kursuna da babam beni yazdırmıştı. Okul çıkışından sonra kursa beni götürür, konserlerimize birlikte katılırdık.'
- Babaya vefa borcu: 'Omuzlarda Yeşeren Umutlar'
Çiftçi babasının bu fedakarlıklarının Kocaeli'de büyük yankı uyandırdığını ve 1979'da 'Yılın Babası' seçildiğini, o süreçte kendisini gören bir ortopedi doktoru sayesinde ise hayatının değiştiğini söyledi.
12 yaşından sonra fiziksel tedavi sayesinde bastonsuz yürümeye başladığını anlatan Çiftçi, tüm zorluklara rağmen eğitimini tamamlayıp ardından bir otomobil fabrikasında işe girdiğini kaydetti.
Yazar Çiftçi, bu süreçte babasını kaybettiğini fakat onun hatıralarını yaşatmak için bir kitap yazmaya karar verdiğini belirterek şöyle devam etti:
'Babamın bana gösterdiği fedakarlığı ve sevgiyi ölümsüzleştirmek için 'Omuzlarda Yeşeren Umutlar' adlı kitabı yazdım. Babam hayattayken desteği üzerimdeydi, vefat ettikten sonra da hala üzerimde olduğunu hissediyorum. Babam bana şöyle demişti, 'Kızım, belki ben olmayabilirim ama benim gözüm arkamda değil. Sen başardın ve başarmaya devam edeceksin.' Bu beni hep motive etti.'
Çiftçi, kitabının geniş kitlelerce okunduğunu ve çok olumlu dönüşler aldığını, aynı zamanda sivil toplum kuruluşları ve eğitim kurumlarındaki söyleşileri ve çalışmalarıyla engelliler konusunda farkındalığını artırmak için çaba gösterdiğini söyledi.
Engelli farkındalığı konusunda ciddi ilerlemeler kaydedildiğini de anlatan Çiftçi, 'Çocukluğumda yaşıtlarım bazen beni çok rahatsız ediyordu. Babamın omuzlarında okula giderken birçok kişi 'Niye omuzlarında taşıyorsun?' gibi sürekli sorular sorar rahatsız ederlerdi. Günümüzde sosyal hayatımda artık kimse beni rahatsız etmiyor. Babasına fedakarlık gösterdiği için şanslı bir bireyim.' ifadelerini kullandı.





