AK Parti Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, Adalet ve Kalkınma Partisinin 10 yıllık iktidarını ve geleneksel hale gelen AK Parti 19. Kızılcahamam Kampını değerlendirdi.

HaberTürk Televizyonu’na canlı yayın konuğu olan Ünal, Türkiye’nin büyüdüğünü, geliştiğini, değiştiğini ve ibretle izlenen bir ülke haline geldiğini belirterek, şunları söyledi:

“Bugün AK Parti iktidarının 10.yılı ve AK Parti ile birlikte 2002 yılında hem bir sistem krizi, hem ekonomik kriz hem de bir siyasi kriz içerisinde bulunan ve bir tabir vermek gerekirse; uçurumun kenarına gelmiş, bankalarının içi boşaltılmış, eğitim, sağlık, ekonomi ve dış politikada olduğu gibi her alanda büyük bir buhranın içerisinde olan Türkiye, AK Parti ile birlikte son 10 yılda iç ve dışta büyük değişimler ve iyileşmeler yaşadı. Bu zaman içinde 2002 yılında 10 yaşında olan çocuklar 20 yaşında gençler oldular. Bu gençler gibi birlikte Türkiye de büyüdü, gelişti, değişti, dünyada ibretle izlenen bir ülke haline geldi.

Mesela geçenlerde ‘2000’lerde Türkiye’ başlıklı 10 akademisyen editörün hazırladığı ve 60 akademisyenin değerlendirdiği eğitim, dış politika, ekonomi, kültür, enerji gibi her alanda Türkiye’nin 10 yılını anlatan 10 serilik bir külliyat yayımladık. Türkiye’yi eğitim, sağlık, dış politika, ekonomi gibi her alanda büyük aşamalar kaydeden ve hem kendi demokrasisi itibari ile hem özgürlük – güvenlik dengesini kuran, hem de diğer taraftan uluslararası arenada itibarlı bir ülke konumuna gelen bir Türkiye var karşımızda. Tabii Suriye Krizi üzerindendış politikayı değerlendirmek Türkiye’ye haksızlık olur. Evet, bugün yanı başımızda büyük bir kriz yaşanıyor. Türkiye dış politikasını sadece Suriye üzerinden değerlendirmek, ülkemizin bağımsız dış politika paradigmasını, dış ilişkiler anlayışını sadece Suriye üzerinden değerlendirmek yanlış olur. Kızılcahamam Kampında AK Parti eğitimden teröre, demokratikleşmeden dış politikaya kadar değişik konularda brifler alıp, toplantılarda sorular sorulup, cevaplandı, konuşmalar yapıldı. Zaten AK Parti’nin gücü istişari konularını, kurullarını, kurumlarını çok iyi çalıştırması, MKYK’sını, MYK’sını ve diğer taraftan kendi hükümetinin kendi partisiyle olan ilişkilerini hesap verebilen, hesap sorabilen bir yapıya kavuşturmuş olmasıdır. En önemlisi de 2002’den itibaren bizim yaptığımız çok önemli bir şey var. Biz kurallara sonuna kadar bağlıyız, bağlı kaldık. Biz sistem çerçevesinden değişimi gerçekleştirdik. Çünkü değişim dediğimiz şey, yönetebildiğiniz kadar açık ve olanaklıdır. Eğer değişimi yönetemezseniz bu bir çözülme olur. Dolayısıyla AK Parti hem kuralları hem de kurumları ile yeni bir sistemi, yeni bir Türkiye’yi ve bunun üzerinden 2023 hatta sonrası içinde 2071’i planlayan bir noktaya doğru Türkiye’yi artık taşıyor. Hatırlarsanız geçmişte ülkemizde hep şu söylenirdi; ‘Amerika gelecek 50 yılını hatta 100 yılını planlıyor. Oysa biz 1 yıl sonrasını bile planlayamıyoruz’ derdik. Ama artık 50 yıl sonrasını planlayabilen ve sanayisinde, işgücünde, ekonomisinde önünü görebilen 10 yıl sonrasını, 15 yıl sonrasını görebilen, buna göre planlamalar yapabilen bir Türkiye var. Biz bu yaptıklarımızın, çalışmalarımızın ödülünü milletimizden fazlasıyla aldık. Her seçimde milletimiz bizim vizyonumuzu, siyasetimizi, çözümlerimizi ve milletimizle kurduğumuz ilişkiyi onayladıki; her seçimde oylarımızı arttırarak sandıktan çıktık. Her iki yılda bir seçime girmiş ve oylarını arttırarak seçimden çıkmış olmamızda bizim takip ettiğimiz siyasetin, politikanın ve yönettiğimiz değişimin doğru yönde olduğunu göstermesi açısından önemlidir.”

Ünal, “Türkiye kendi içerisinde bir değişim yaşıyor. AK Parti 10 yıllık politikalarında bu değişimi neye göre belirleniyor?” şeklindeki soruyu ise şöyle cevapladı:

“Öncelikle değişim dediğimiz şey toplumsal ve küresel değişim içerisinde yaşadığımız dünya şartlarına göre pozisyon belirlemekle ilgili bir şeydir. Kendi ülkenizin çıkarlarıyla, insanların refahıyla ve sizin ekonomik büyümeniz, gelişmenizle, sizi siz yapan değerleriniz, kültürünüz, tarih ve medeniyetinizle, inançlarınızla ilgilidir. Sizin kırmışı çizgilerinizle ilgilidir değişim. 74 milyon insanını 1. sınıf insan, vatandaş görmenizle ilgilidir değişim. Kısaca sizin değerleriniz, toplumu okuma biçiminiz ve içinden çıktığınız toplumla kurduğunuz ilişkiyle ilgilidir. Dolayısıyla siz kendi ideolojinizi, kendi bakış açımızı topluma dikte edemeyiz. Toplumsal talepleri dikkate alarak, toplumun kültürünü, tarihini, inancını, içinde var olan etnik kimlikleri, inanç gruplarını hepsini dikkate alarak bu değişimi yönetirsiniz ve bu değişime yön verirsiniz. Politika ve siyaset zaten budur.”

“AK Parti’nin iktidardaki 10 yılında yapmak isteyip de yapamadığı hangi alanlar var ve neden yapamadı?” şeklindeki soruyu ise, şu şekilde yanıtladı:

“AK Parti’nin 2002’den bugüne kısa bir geçmiş dönem değerlendirmesi yaparsak, 10 yıl uzun bir dönem değildir. Bu 10 yılı şöyle bir hatırlarsak, 2003, 2004, 2005 yılları maalesef daha çok vesayetçi kurumlarla mücadeleyle geçti. Özellikle 2007’de yaşanan cumhurbaşkanlığı seçim krizi 367, sonra 2008’de AK Parti’nin kapatılma girişimlerinin maalesef Türkiye’ye son derece ağır bedelleri oldu. Ülke ve devlet olarak değişime, gelişime Türkiye’nin büyümesine ayırmamız gerekirken enerjimizi, biz daha çok demokratikleşme yönünde vesayet kurumlarıyla mücadele yönünde bir süreçte harcadık. Sayın başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sözünü ettiği gibi bugüne kadar yaklaşık 310 milyar dolar gibi büyük bir meblağ terörle mücadeleye gitti. Oysa bu terörle geçen 30 yıl boyunca teröre köklü bir çözüm bulunabilseydi eğer ve tabii ki bu 310 milyar dolarda bölgeye yatırım olarak dönseydi ülkemiz daha başka ve müreffeh bir yerde olurdu. Türkiye’nin enerjisini şuan önünde bulunan en temel sorunlardan birisi, hepimizin içini yakan, evlerimize ateş gibi düşen ölümler ve terör Türkiye’nin enerjisine çok ciddi manada zarar vermektedir. Türkiye en öncelikli sorununa bizde öncelik verdiğimizi her kademede ifade ediyor, dillendiriyoruz. Terör sorunu biran önce çözülmelidir ve bu sorun üzerinden siyaset yapmak yerine siyasetüstü bu sorunun tüm siyaset ve devlet aktörlerimizle halkımızla elele ortak çözüm arayışlarıyla nihayete ermelidir ve bu konuda biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız ve elimizden gelenide yapmaktayız.30 yıldır devam eden terör sorunu üzerinden nemalanan ve bu sorunun bir parçası haline gelmiş yapıları ve maalesef uluslararası boyutu vardır. Elbette yanı başımızda ortaya çıkan Suriye Krizinin içerideki teröre sunduğu katkı, üzerinde öncelikli olarak durduğumuz ve durmamız gereken bir büyük konudur.”

Editör: Haber Merkezi