Kanal 7 Televizyonunda yayınlanan Başkent Kulisi programına katılarak, Mehmet Acet’in konuğu olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) TBMM Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, terör ve Kürt meselesi üzerine açıklamalarda bulundu.

Ünal, Program sunucusu Mehmet Acet’in bölgesel gelişmeler ışığında sorduğu terör konusundaki soruları cevaplandırdı.

-Terörle mücadelede bugün ne oldu da silah bırakma, militanların 3. Ülkelere gönderilmesi gibi gündemler oluşmakta? Hatta buna CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da destekleriz açıklamaları yapıyor. Yeni bir süreç mi var?

Mahir Ünal- AK Parti tarafından 2002 yılından beri devam eden bir süreç var. AK Parti kendi kuruluş programında olan demokratikleşme ve kalkınma ana fikrinin ve iradesinin arkasında durmuş, durmaya devam etmektedir. En sonra 2009’da milli birlik ve kardeşlik projesiyle birlikte devam eden bir süreç var. Nihayetinde devlet tıpkı insanlar gibi bir sorunla karşılaştığında bu sorunu çözmek için çeşitli yöntemler dener, kullanır. Süreç içerisinde AK Parti’de 2002’den beri ülkenin öncelikli sorunlarını çözmek için uğraş vermektedir. Yaşanan süreç içerisinde Ak Parti hükümetinin ortaya koyduğu yeni çözüm çabaları, bakış açıları olmuştur.

-Ama PKK tarafından bakıldığında değişen ne ona da bakmak lazım değil mi?

Mahir Ünal- PKK, Suriye Krizi ile birlikte kendisine geniş bir alan buldu. Bu alanın ve desteğin etkisiyle Şemdinli ve Yüksekova’da büyük çaplı saldırılar gerçekleştirmeye çalıştı. Bunun elbette daha öncesi de var. Arap Baharı ile birlikte terör örgütü Diyarbakır’ı bir Tahrir yapmak istediler. Kürt Baharı oluşturmak istediler. Devrimci Halk savaşı dediler ismine de. Fakat bu amaçlarına ulaşamadılar. Çünkü Türkiye BAAS rejimleri gibi, diktatör liderle yönetilen bir ülke değildi.

-Nasıl bir ayrımdan söz edilebilir?

Mahir Ünal- Çünkü KCK üzerinden yapılandırdıkları ve Kürt Halk Toplulukları olarak adlandırdıkları İran, Irak, Suriye ve Türkiye gibi bölgede yaşayan bu halklar adına mücadele verdiklerini söyleyen PKK’nın eylem durumuna baktığımızda nasıl bir taşeronluk yaptığını daha iyi kavrama imkânı var. İran’da, Irak’ta Kürtlerin duruşu belli. Suriye’de durumları ortadaki daha iki sene önceye kadar bu kardeşlerimiz kimlik sahibi bile değildi. Türkiye’nin baskıları sonucu büyük oranda vatandaş sayıldılar. Nüfus cüzdanları oldu. Vatandaşlık hakları normalleşmeye başlamıştı. Tüm bunların karşısında Türkiye’de de Kürt kardeşlerimizin durumu, konumu ortada. Vatandaşlık en temel haklar konusunda en iyi durumda olduğumuz gibi iyileştirmelerin, demokratikleşmenin yükseldiği ve bu konuda azimli bir hükümet ve devlet var. Meseleye etnik bir temelden daha ziyade vatandaşlık temelinden bakan, hak ve özgürlükleri bir inanç grubuna ya da bir etnik kimliğin hak ve özgürlükleri değil de ‘75 milyon insanımızın hepsi 1. sınıf vatandaş’ diyen bir anlayış var Türkiye’de.   

-Durum böyleyken nasıl oluyor da terör örgütü İran, Irak, Suriye’de bir mücadele yürütmediği gibi Suriye gibi Kürtlere vatandaşlık vermeyen bir rejimle işbirliğine gidebiliyor?

Mahir Ünal- BAAS rejimlerinin Irak’ta Saddam Hüseyin, Suriye’de Esat ailesi eliyle işlediği katliamlar hepimizin hafızalarında. Kürtlerin hakları için mücadele ettiğini söyleyen bir örgütün acaba geçmişte BAAS rejimi tarafından hakkını aradığını iddia ettiği hakla yapılanları bilmemesi veya unutması mümkün olamaz. Peki, bu acıların aktörlerinden Suriye’deki Eset rejimi ile işbirliği yapması değil, karşısında olması beklenirdi. Doğal olan budur. Biz PKK için taşeron nitelemesi yaparken bunu laf olsun diye dile getiriyor değiliz. Yaslandığını iddia ettiği halkın sorunlar yaşadığı, temel hak ve özgürlüklerden yoksun olduğu ülkeleri üs olarak kullanıp, eylem alanı olarak ta bölgenin en demokratik, özgürlük alanlarının en geniş olduğu, refah seviyesi en yüksek ülkesi Türkiye’nin seçilmesi çelişkidir ve taşeronluk dışında bir başka şeyle açıklanamaz. Bugüne kadar bize hep şu yanlış söylendi; ‘PKK ve terör, Kürt sorununun doğal bir sonucudur.’

-Öyle değil midir?

Mahir Ünal- Değildir. Artık bir şeyi net şekilde görmek durumundayız; PKK ve terör Kürt Meselesinin doğal bir sonucu değildir.  Eğer PKK ve terör Kürt sorununun doğal bir sonucu olsaydı, Kürt meselesinde yaşanan iyileşmelerle birlikte etkisini ve şiddetini azaltası gerekirdi. Yani son 10 yılda temel hak ve özgürlükler alanında, demokratikleşme yönünde aldığımız mesafe karşısında terörün zemin kaybetmesi gerekirdi. Beslendiğini iddia ettiği sorunlar ortadan kalktıkça terörün anlamını yitirmesi, şiddetini azaltması beklenirdi.

-Geçmişe göre elbette büyük mesafeler alındı. Ama geçmişin yanlışları yok mu?

Mahir Ünal- Elbette, geçmişte ne vardı; Köy yakmalar ve boşaltmalar, faili meçhul cinayetler, devlet baskısı, vatandaşla terörün ayrıştırılmaması, Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamaları vardı. Bunlar anı zamanda terörün dayanağı gösterildi ki Allah’a şükür bunlar bugün ortadan kalktı. Ret, inkâr, asimilasyon politikaları ortadan kalktı. Şimdi bu sorunlar ortadan kalktığı gibi Kürt meselesinde ciddi bir iyileşme, normalleşme oldu. İşte eğer PKK ve terör Kürt sorununun doğal bir sonucu olsaydı tüm bu iyileşmeler karşısında, şiddetin, terörün azalması gerekirdi. Fakat tam tersine terör örgütü sanki bu iyileşmelerin, normalleşmenin önünde duruyor. Haklarını savunduğunu iddia ettiği halka ve bölgeye eğitim, ekonomi, kültürel yatırımları sabote etmeye çalışıyor. Bu nasıl bir hak arama olabilir. PKK ve terör örgütü geçmişte beslendiği kanalların kapanmasını istemiyor. Devletin geçmiş hataları tekrarlamamasından, ayrımcı politikalarından vazgeçmesinden, demokratikleşmeden, özgürlüklerin genişlemesinden rahatsızlık duyuyor. Örgüt beslenebilmek için, eğitim kurumlarını, ekonomik yatırımları hedef alıyor. Kendi varlığını devam ettirebilmek için bölgeyi eski düzende tutma telaşı içerisinde görünüyor.

 

Editör: Haber Merkezi