TV24 kanalında yayınlanan Moderatör-Haber programında Melih Yiğitel’in canlı yayın konuğu olan AK Parti Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, CHP İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’nın 1. Ordu Komutanına hitaben söylediği,  ‘Sizin sahip çıkmanız gereken cumhuriyete biz sahip çıkıyoruz’ demesini ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Bayramı konusundaki tutumunu eleştirerek, gündemi değerlendirdi.

Program sunucusu Melih yiğitel’in sorularını cevaplayan Ünal, “CHP İstanbul İl Başkanın ifadeleri vesayetçiliğin dışavurumudur” dedi.

-CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Cumhuriyet Bayramı törenlerinde çelenk bırakırken dönüp, ardındaki protokolde 1. Ordu Komutanına hitaben ‘sizin sahip çıkmanız gereken cumhuriyete biz sahip çıkıyoruz’ dedi. Kendisine gazeteciler hangi maksatla bunu söylediğini sorduklarında ise ‘ben bir hatırlatma yaptım’ diyor. Ne demek bu?

Mahir Ünal- Bu geçmişte üniversite mensuplarını, yargı mensuplarını ve değişik STK’ları sokağa döken ve ‘Ordu Göreve’ pankartları açarak altında yürüten zihniyettir. Milletin iradesine karşı istenen vesayetçi müdahale çağrılarıyla aynı dildir. Bu hafta sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de partisinin grup toplantısında doğru bir şey söyledi, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Buna saygı duymalısınız’ dedi. Doğru söz ama CHP bugüne kadar ne zaman egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğuna inandı ve buna saygı duydu ki? Bugüne kadar her fırsatta ve iktidarda olmadığı her dönemde orduyu göreve çağırdılar. Vesayetçi kurum ve yapılardan medet umdular. Dolayısıyla CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı bu çağrıyı yaparken eski vesayetçi anlayışlarını dışa vurmuştur.

-CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı bu çağrıdaki ‘görevinizi yapmıyorsunuz!’ derken buradaki işaret edilen görev kastı nedir?

Mahir Ünal- Cumhuriyet Halk Partisi yıllarca orduyu milletin ordusu olarak görmediği gibi yargıyı milletin yargısı, cumhuriyeti de milletin cumhuriyeti olarak görmediler. ‘Devlet, bu milletin devletidir’ diye bakmadılar. Tam tersine ‘Bu millet bizim sahip olduğumuz devletin milletidir’ diye baktılar. İşte bu vesayetçi tutum şöyle bakıyor; devlet ve iktidar benim, halktan oy alsa bile AK Parti bizim olması gerekeni ele geçirmiştir. Dolayısıyla ‘Ey Asker, Ey Ordu benim olan iktidarı korumak, elimden çıkmasını önlemek zorundasınız, bu sizin görevinizdir! Sandıktan, halk iradesinden çıkmış olmasına aldırmayın, benim olanın onların elinde kalmasına müsaade etmeyin’ demeye getiriyorlar. İyide kimden koruyacaklar iktidarı? Kimin Elindeki Türkiye Cumhuriyeti Devletinin İktidarı? Bu milletten, bu milletin iradesinden korunmasını istiyorlar devletin, cumhuriyetin. Yani yüzde 70’den korumak istiyorlar cumhuriyeti. Böyle bir anlayış olmaz ve sürdürülebilir olmayan bu anlayış yüzünden de iflas ettiler.
Sayın Başbakan ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettikleri gibi gürültüsü çok bu azınlık hala istiyor ki; ben geçmişte olduğu gibi milli iradeyi hiçe sayayım. Sandıktan çıkan iradeyi hiçe sayıp, yürütme erkini kullandırtmayayım. Tıpkı; ‘411 El Kaosa Kalktı’ manşetinde olduğu gibi bir zihniyet dışa vurumu yaşandı. Azınlık olarak çoğunluğa hükmedeceğiz anlayışı.

-O zaman CHP gerilim üzerine siyasetini devam ettirecek kanaatinde misiniz?

Mahir Ünal- CHP geçen yıl yemin krizinden başlayarak, kürsü işgali, komisyonların çalıştırılmaması, TBMM’yi kilitleme girişimleriyle devam eden girişimlerin sahibidir. CHP bir meşruiyet krizi peşindedir. CHP’nin oluşturmaya çalıştığı meşruiyet krizi Türkiye için çok tehlikelidir. Ki Milliyetçi hareket Partisi (MHP) Genel başkanı Sayın Devlet Bahçeli de aynı şeyi geçen günlerde ifade etti. CHP oluşturmaya çalıştığı meşruiyet krizini görün bakın buradan söylüyorum TBMM’ye taşıma gayretinde olacaktır. TBMM Genel Kurulu’nu çalışamaz hale getirmek isteyecekler. Komisyon çalışmalarını engellemeye çalışacaklar. Dolayısıyla ‘bizim yönetemediğimiz hiçbir şey meşru değildir’ anlayışlarıyla sokakta, Genel Kurulda her yerde bunu sürdüreceklerdir.

Dün bir Televizyon kanalında izinsiz cumhuriyet gösterileri için diyorlar ki ‘Ankaralılar Ayakta’ oysa Ankara dediğiniz şehir 3,5-4 milyonluk bir il. O gösterilere ise 10 bin kişi katılım göstermiş. Şimdi 10 bin kişiye siz 4 milyon kişiyi temsil hakkını kim nerden ve nasıl verdi? Türkiye’de insanları sokağa çekmeye çalışmak ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarında sürekli kullandığı ‘Biz’ ve ‘Onlar’ dili bölen, ayrıştıran, ötekileştiren bir dildir. Sayın Kılıçdaroğlu’na sormak gerekmez mi ‘siz kimsiniz? ve biz kimiz?’ oysa AK Parti ötekileştirmeden şunu yaptı: cumhuriyetin kazanımlarına, değerlerine sahip çıkmış ve yüceltmiş parti oldu. Cumhuriyeti kimin yücelttiği ve bunun için çalıştığı son derece açıktır. AK Parti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni son 10 yılda eğitim, sağlık, ulaşım, ekonomik olarak ilerletmiş, zenginleştirmiştir. Bunlar cumhuriyeti yüceltmek, sahiplenmek, ilerletmek değil midir?

-Kemal Kılıçdaroğlu CHP Grup Konuşmasında ayrıca “CHP 7 düvele karşı savaşmış bir partidir. Cumhuriyeti kurmuştur. Topunuzla, tüfeğinizle, tankınızla, polisinizle üstümüze gelseniz de yılmayız” dedi. Siz ne dersiniz buna?

Mahir Ünal-  İstiklal Savaşında 7 düvele karşı mücadeleyi bu millet verdi. Bu millet savaştı, bu millet canını ortaya koydu. Yozgat, Malatya, Maraş, Hakkari, Van, Erzurum, İzmir, Adana, Tokat, Rize, Urfa, Antep, Muş, Bursa’dan memleketin dört bir yanından insanımız istiklal savaşına katıldılar. Bu cumhuriyeti de CHP kurmadı millet kurdu. Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapmanın bir aracı olarak, Cumhuriyet Halk Fırkası adıyla kuruldu. Bunlar ya tarih bilmiyor ya da siyaset bilmiyorlar.

-Sizce bundan sonra siyasette bir normalleşme olacak mı? Dönem dönem yeni CHP kavramıyla tam normalleştik derken ve Yeni Anayasa sürecini, temel ülke problemlerini konuşurken tekrar tekrar böyle tartışmaların içinde buluyoruz kendimizi.

Mahir Ünal- Keşke yeni CHP’yi bir görebilsek. CHP maalesef yenileşme ve değişimin çok altında bir kimlik krizi yaşıyor. Bir bakıyorsunuz Kürt Meselesine sahip çıkan, çözüm arayışına çıktığı izlenimi veren ama sonra bunu bir kenara atıp, kendine başka bir gündem bulan, Suriye’de devletini uluslararası alanda şikâyet eden bir parti. Bir bakıyorsunuz ‘bu cumhuriyet benimdir kimseye yar etmem diye ‘ya benimsin ya toprağın’ arabeskinde tuhaf tepkiler veren bir parti. Yani yeni CHP hangisi? Yeni CHP’nin kararını, ne yapacağını, hedefi, rotası var mı? Biz bunu bilmek istiyoruz. Yeni CHP’nin omurgası nedir? Siyasette belirsizlik son derece kötü bir şeydir. Şimdi yeni CHP bir şeyler deniyor, yola çıkıyor, bizimle görüşüyor veya yeni siyasetini açıklıyor ama il zorlukta ya geri dönüyor ya da başka bir konuya geçip, eski konudan çark ediyor. Yani çırpınıyor, patinaj yapıyor, hırçınlaşıyor, tehditler savuruyor yine olmayınca geri dönüyor, eski politikasına rucu ediyor. Kürt meselesinde tüm partilere çağrı yapıyor.  ‘Tüm partiler bir araya gelelim ve bu sorunu çözelim’ diyor. Bu bizi de heyecanlandırıyor, olumlu karşılıyoruz, memnun oluyoruz. Kendileriyle görüşüyoruz. Hatta kendilerine ‘diğer partiler katılmasa bile Ak Parti bu partiler üstü Türkiye meselesinde sizinle çalışmaya hazırdır. Kimse çağrınıza gelmese de CHP ve Ak Parti yüzde 75 gibi bir çoğunluğa sahip, birlikte çözüm arayalım’ teklifinde bulunduk. Ama kendi başlattıkları girişime, biz olumlu yaklaşmamıza rağmen bize cevap vermeyerek sırt çevirdiler. Üstelik daha sonra herkesin bildiği, medyada yayınlanmış Oslo görüşmesi açıklamasıyla kaseti başa sarıyorlar, ulusalcı tavra geri dönüyorlar. Aradan çok uzun zaman geçmeden Kemal Kılıçdaroğlu Diyarbakır’a gidiyor ve Diyarbakır Belediye Başkanı ile görüşmesinde ‘Kürt Sorunu siyasi hayatıma da mal olsa çözeceğim. Yeter ki bir kişinin daha kanı dökülmesin’ diyor. Aynı zamanda da PKK’ya bugün en büyük desteği veren, kullanımına sunan Suriye’de kendi halkını öldüren, bombalayan, Baasçı Eset yönetimine destek çıkıyor.  Şimdi bu tutarlı bir durum mudur? Siyasette çözüm aramanın temeli güven ve işbirliğidir. Tutarsızlık güveni kaybettirdiği gibi sorunların çözüme kavuşmasına mani olur. Siyaset, bakın bu millet ariftir, bu millet irfan sahibidir, feraset sahibidir. Dün yaşananlar gibi bugünde yaşananların hepsi bu milletin gözü önünde cereyan ediyor. Yarın bu millet bugün yaşananların hesabını sandıkta görür.    

 

 

Editör: Haber Merkezi