İşte o dergide yayımlanan o yazı

“Ters Lale dünyanın en nadide en değerleri çiçeklerindendir. Sadece Anadolu’ da özellikle doğuda Hakkari, Elazığ, Adıyaman dağları vadileri ve batıda Kahramanmaraş Afşin Binboğa dağlarında doğal olarak yetişir. Yıllarca izinsiz kaçak sökümü yapılmış, bu gen zenginliğimiz yabancılar tarafından yurt dışına kaçırılmıştır. Zambakgillerden soğanlı bir bitkidir, Ağlayan Gelin (Fritillaria imperialis), Şemdinli Lalesi, Ters lale, Şah Tacı, Kral Tacı, Yayla Çanı, Kerbela Lalesi, Doğu Lalesi, Binboğa Lalesi, Adıyaman Lalesi gibi isimleri vardır. En çok kullanılan ismi Ağlayan Gelin (Fritillaria imperialis) dir. Bu adı her sabah göbeğinde bulunan gözeneklerden ağlar gibi damlalar döktüğü için almıştır. Ters lale hüznün sembolü olmuştur. Çok eski yıllardan beri Müslüman mezarlıklarında hüznü sembolize eder. Hıristiyanlarca da kutsal sayılan bu çiçeğin, Hz İsa’nın çarmıha gerildiğinde Hz. Meryem anamızın yere akan gözyaşlarıyla yetiştiğine inanılmaktadır. Bir diğer rivayete göre Hz. İsa’ nın çarmıha gerilişine ağladığı söylenir.

Hıristiyan kaynaklı bir rivayete göre Hz. İsa çarmıha götürülürken yoldaki tüm çiçekler başlarını önüne eğer. Ancak Ters Lale eğmez ve dik duruşunu bozmaz. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğini gören bu çiçek utancından boynunu eğer ve o günden bugüne dek ağlar. Bundan dolayıdır ki çiçeğe Ağlayan Gelin denmiş ve Hıristiyanlarca kutsal sayılmıştır.

Tarihte Hakkari civarında yaşayan Asuri’ler de her sabah göbeğinden su yaydığı için ‘Ağlayan Lale’ adını verdiği ve bu çiçeği kutsal saymışlardır.

Çiçek dokunmaya karşı çok hassastır. Çiçeğin göbeğinde bulunan altı adet gözenekte altı adet şekerli bir tada sahip damlacıklar bulunur. Gözyaşı görüntüsünü de andıran bu damlalar çiçeğe dokunulduğu anda düşmeye başlar. Çiçek sanki dokunulduğunda ağlıyormuş gibidir.

Kırmızı elbiselerini giymiş ve başını önüne eğmiş gözü yaşlı taze bir Anadolu gelini gibidir Ters Lale. Nazlı ve suskundur. Gözyaşları ve boyun büküşüyle konuşur. Hüzün doludur.

Ters Lale Nisan ortalarından Mayıs başlarına kadar geniş koloniler halinde Afşin’nin Tanır kasabasını geçtikten sonra, Binboğa eteklerinde cazibesiyle karşılar sizi. Ağlayan gelinin gizem dolu hüzün ülkesinde bulursunuz bir anda kendinizi. Her şeyi unutup bu çiçeklerin hüznüne ortak olursunuz. Suskun duruşları etkiler insanı. Bu asi rengin altında yatan ram oluş ve gözyaşı buruk bir duygu bırakıverir. Ve onları öpmeden yapamazsınız. İncitmeden ve ağlatmadan el sallayarak ayrılırsınız bu hüzün ikliminden.” 
Editör: Haber Merkezi