Şimdi hemen böyle bir soru olabilir mi demeyin! Maske ve din. İlk bakışta absürt bir soru gibi gelmesine rağmen, insanın iş ve eylemlerinin dini bir karşılığı olması kaçınılmazdır. Tabii o dine inananlar açısından.

Bizler inanmış insanlar olarak her iş ve eylemimizin dine uygun olup olmadığını hesap etmekle mükellefiz. Çünkü rabbimiz yeryüzünde insanoğlunu “halife” olarak tanımlamış ve akıl sahibi olan insanoğlunun boşuna yaratılmadığını ve başıboş bırakılmış bir varlıkta olmadığını ifade buyurmuşlardır.

Yoldaki bir taşı kaldırmanın bile bir dini-uhrevi karşılığı olduğunu beyan eden dinimizin, toplumsal olaylara karşı da duyarsız kalamaması gayet doğal bir şeydir.

“İnsanlara ne zarar vermek nede zarara zararla karşılık vermek vardır” kuralı İslam hukukunun temel kurallarındandır.

Çok nadirde olsa insanlığın karşılaştığı salgın hastalıklar neticesinde bilim adamlarının tavsiyeleri, dinin de tavsiyeleri haline gelmektedir. Temel amacı insanların sağlığını korumak olan bütün tedbirlerin uygulanmasında hem dünyevi hem de uhrevi bir mesuliyet olduğu acıktır.

Bundan dolayı gerekli tedbirlere uymayan bir kişi; bu tedbirsizlik nedeniyle başkalarının hastalanmasına sebep olursa hem insanlık suçu işlemiş hem de kul hakkına girmiş demektir O öyle bir hak ki Allah bile o hakka karışmamaktadır.

İşte bu meyanda üç önemli altın kural diyebileceğimiz maske, sosyal mesafe ve el temizliği kurallarını terk edip, başkalarının hastalık bulaşışına sebep olan bir Müslüman, bunun vebalinden kolay kolay kurtulamaz.

Bu öyle bir vebal ki kime bulaştırdığının tespitinin zorluğu sebebiyle, kiminle helalleşeceğini de bilemeyeceğinden altından kalkamayacağı bir hak ihlali(kul hakkı) ile karşı karşıya kalmaktadır.

  1. dolayı şu salgın süresince maske takmayı hem devletin hem de dinin bir emri olarak değerlendirebiliriz.

Hayrullah BALTA

Afşin Müftüsü

Editör: Haber Merkezi