"Kendini bilen Rabbini bilir” kim ki kendini bilmez. Hakkı’da bilmez. Kim ki kendini bilmez, hiçbir şeyi doğru tartmaz. Kim ki kendini bilmez, hakk ile batılı karıştırır. Kim ki kendini bilmez, şeytanla meleği karıştırır. Kim ki kendini bilmez, doğru ile eğriyi ayırt etmez, edemez. Nefsinin istedikleri doğru gelir ona. Ekonomik çıkarı nerede ise doğru olan odur onun için. Helal, haram fark etmez. Gerçekte haramda olsa aldırmaz. Çünkü, doğruyu belirleyen onun nefsi. Yaptığı işin doğrululuğunu onaylayan inancı değil, vesvese ve kuruntusu.
İnsan bir ipin ucunu kaçırmayı versin. Başkasının cebinde benim hakkım var der, diyor da! Nitekim öyle de yapmıyor mu? Zorla çantasına el konulmak istenen biri canından bile olabiliyor. Kapkaççı bu işte haklı mı? Hırsızlık edenler, yan kesiciler, dolandırıcılar, meşru olmayan zeminde para kazananlar, haksız yere cana kıyanlar bile kendine bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorlar. Canlı neslini yok etmeye çalışanlar aynı kaptan su içiyorlar. Çünkü doğanın dengesini bozuyorlar. Bu davranış kendilerine bir hakk değildir. Meşru zeminde olmayan her davranış bir zavallılıktır. Her alanda nefsin esiri olmak çok büyük zavallılıktır.
Böyle bir ortamda hakk, doğru, gerçek yerlerde, ayaklar altında tepeleniyor. Yok sayılıyor. Gündemden çıkartılıyor. Kaale bile alınmıyor.
Oysa ki aklı selimin kabul edeceği doğru birdir.
Vicdanların reddedemediği gerçek birdir.
Hakk ve doğru tektir.
Öyle ise yapılması gereken kendimizi ve Rabbimizi tanımak. Allah (cc)’ın istediği doğrultuda vicdanımızı da dinlemek. Vicdanlarımızın isteklerine de kulak vermek gerek. Şeytani ve nefsani istekler, sahibini çukura doğru çeker. Vicdan işler hale gelirse, çukurun başındaki insanı selamete çıkaracak eylemi gerçekleştirmiş olur. Böylece hakk kaim olur. Hakk’ı kaim kılmak, toplumu manen diri ve canlı tutar. Bu bir eylemdir. Şimdi eylem zamanı.
Selam ve dua ile