" De ki: " Allah'a ve Rasulüne itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, kâfirleri sevmez." (Âl-i İmrân sûresi, âyet 32)

" Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar , kâfir olanların tâ kendileridir." ( Mâide sûresi, âyet 44 )

" Allah'ın dilediği zamana kadar Nübüvvet aranızda yaşamaya devam eder. Sonra Allah, dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra Nübüvvet devrine ( yoluna) uygun bir hilafet meydana gelir ve Allah'ın dilediği zamana kadar aranızda kalır. Sonra Allah, dilediğinde onu ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı ( zalim) krallık ortaya çıkar ve Allah, ne kadar dilerse, o kadar sürer, Sonra Allah, dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra diktatör ( zorba) bir yönetim oluşur ve Allah'ın dilediği süreye kadar devam eder. Sonra Allah, dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra Nübüvvet devrine ( yoluna) uygun bir hilafet meydana gelir." ( Hadisi şerifi, Huzeyfe (ra) rivayet etmiştir.)

Tarihe göz atmış olduğumuz zaman, görmüş oluruz ki, Resulullah (sav)'in halifelerinin dönemi mutlu ve kutlu bir dönemdir. Ancak, üçüncü halife Hz. Osman'ın, ikinci döneminden sonra, hilafette, devletin içerisinde, Beni Ümeyye'nin devlete sızması, yer yer iş başına gelmeleri sebebi ile sıkıntılar baş göstermiş, kabilecilik, hısım akraba kayırmacılığı yüksek boyutlara ulaşmıştı.

Zaten, Hz. Huzeyfe (ra)'ın, rivayet etmiş olduğu hadiste bunu anlatmakta, mes'eleyi vuzuha kavuşturmaktadır.

Ebu Hüreyre (ra)'ın rivayetiyle Rasulullah (sas) şöyle buyurur:

" Benden sonra öyle imamlar ( önderler/yöneticiler) gelecek ki, onlara itaat ederseniz sizi dinden çıkarırlar, onlara isyan ederseniz sizi öldürürler. İşte onlar, küfür önderleri ve sapıklığın başlarıdır."

" Rasulullah (sas) vefatından sonraki dönemlerde aziz İslâm Milletinin başına böyle bir felaket gelecektir.. Onlara egemen olan güçler, küfrün önderleri ve sapıklığın başları olacaklar...

Onlara ve hükümlerine itaat, kişiyi, yegâne hayat nizamı İslâm Dini'nden çıkarıp uzaklaştıracaktır. Onların düzenleri şirk ve küfür olacak, onlar şirk ve küfürle hükmedeceklerdir. Devletlere İslâm olmayacak hükümetlerinin İslâm ile herhangi bir ilişkisi bulunmayacaktır.

Böyle bir durum, İslâm Milleti'nin yenildiği, topraklarının işgal edildiği, küfür ve şirk ile hükmedenlerin mahkumu hale geldiği bir anda gerçekleşir. İslâm'ın devlet ve hükümetten uzaklaştırıldığı, devlet ve hükümetsiz kaldığı bir zamandır. Rasulullah (sas)'in haber verdiği zaman!

Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ tarafından insanlar için çıkarılmış, önder, örnek ve hayırlı Ümmet, egemen zalim tağutların esareti altında bulunduğu bir çağın geleceğini haber veren önderimiz Rasulullah (sas)'e:

" Ya Rasulallah, öyle bir durumda ne yapalım?" diye sormuşlardı. Bu soruyu soran en hayırlı neslin hayırlı ferdleri, böyle bir felâketle karşı karşıya gelmediler, amma Onlardan asırlar sonra yaşayan, onların izinde giden, onların kardeşleri ve bir vücudun organları olan mü'min Müslümanlar, bu durumu yaşadılar... Bu günde yaşamaya devam etmektedirler." ( Vuslat, Temmuz 2008, sayfa 10, A. Dâî)

Ne acı ki, Hz. Osman (ra)'ın, Hz. Ali (ra)'ın şehadetlerinden sonra, mes'ele tamamen değişik, İslam'ın hiç de kabul edemeyeceği bir mecraya sürüklenmesinden sonra, ümmet, bir çok kahır ve zulme maruz kalmış, ölüleri bile, mezarlarından çıkarılarak cesetlerine zulmedilmiştir.

İşte, gerek Beni Ümeyye ve gerekse Abbasi sultanlarından bu yana, ümmeti Muhammed, mağdur ve mazlumları oynamaktadır.. Bu gün, Irak perişan ise, altında yatan etken, o iki dönemde başlatılan, İslam dışı adet ve yaşayışlardır.

Bu gün Suriye coğrafyasında perişanlık, kirlilik var ise, Libya tamamen alt üst olmuş ise, Mısır'da tağutluk hüküm ferma ise, temelini eskilere götürmek ve değerlendirmek gerekir. Yemen; niçin bu gün mahvı perişan olmaktadır?..

Netice olarak;

21. çağın insanlarının, tüm bu olan bitenlerden dersler çıkararak ibret alması, yeniden, hem de yep yeni bir Kur'anî vaziyet kuşanması lazımdır.

Yoksa, Beni Ümeyye ve Beni Abbasi döneminden gelen illetli , bulaşıcı hastalık devam ederse, ne Türkiye'miz refaha kavuşacak, ne de diğer İslâm beldeleri!..

Yani, Ebu Hanife (ra) gibi, Ahmed bin Hanbel gibi, İmam Malik ve benzeri dehalar kırbaçlanmış ise, darp neticesinde Hakk'a yürümüş iseler, onların ahları, vahları, iniltileri, feryatları; günümüz dünyasında aynen, bizzat zindanlardan sanki yeniden gelircesine okuyan, bilen, düşünen Müslümanları ızdıraba sürüklemektedir!..

Dünkü, hastalıklı bünyeyi anlatmaktan korkmayalım!.. " Aman, onlar ehl-i sünnettir" falan tedirginliği ile, konuyu günümüzde masaya yatırmaktan niçin çekinelim ki?

Yahu kardeşim!.. Kral Muaviye'nin ehli sünnet oluşundan, Yezid'in sultanlığından, Abbasi sultanlarının şan ve ünlerinden alemi İslam nasıl bir meymenet görmüştür ki, bizler, saygımızdan, hürmetimizden dolayı sus, pus olalım? " Susun, onların ruhları incinmesin mi diyelim?" Selam ve dua ile..