"Bu dünyada yaşamıyorsunuz, bu dünyadan geçiyorsunuz." 
                                                                                                 MEVLANA
Bir insanın özgür iradesine olan inancı zayıfladıkça, kendi şahsiyetini bulabilme şansı da azalıyor. 
Teksas A&M Üniversitesi tarafından, 300 katılımcı üzerinde gerçekleştirilen araştırma için, insanlardaki seçme özgürlüğü hissiyatı farklı yönlerden etki altına alındığında, kendilerine olan inançlarının nasıl değiştiği üzerinde duruldu. 
Bu konuda yapılan önceki araştırmalara göre, karar verme özgürlüğü önemsenmediğinde, aldatmak, saldırganlık, başkalarını taklit gibi karakter problemlerin ve huzursuzluk hissinin arttığı belirlenmişti. Ayrıca kendinden gafil olan kişilerde, endişe, depresyon ve kararsızlık görülmekteyken; duygu ve düşünceleriyle uyum içinde olmak, kendine güveni ve hayatın anlamını olumlu yönde etkiliyordu.
Psikoloji Bölümü'nden Elizabeth Seto'ya göre, özgür irademiz olduğuna inanmak önemli sonuçlar meydana getiriyor. Çünkü, bizi biz yapan asıl şey, hayatın içinde olup bitenler ve sonuçları karşısında kontrolün elimizde olduğunu hissetmektir. Bunun idrakinde olmak, kişileri kendine yaklaştırır. Kendinden habersiz olmanın, gayri-ahlaki davranışların da sebebi olduğunu belirten Seto, eğer yaşadığımız toplumun ve birlikte olduğumuz insanların yaşam kalitesini önemsiyorsak bu sorumluluğun öncelikli öneme sahip olduğunun altını çizdi.
İrademizi kullanırken ne kadar özgürüz? 
Kararlarımızı verirken, zihinde varolan tecrübelerin ve toplumun değer yargılarının izlerini mi takip ediyoruz? 
Seçimlerimiz neden bizi sorumluluklarla sınırlandırıyor?
İnsan iradesinin imkanı konusu, her çağda filozoflar tarafından ele alınarak özellikle yaratıcının bilgisi ve nedensellik çerçevesinde yeniden irdelenmiştir. İslam düşüncesinde ise insanın sorumluluğu meselesi, kelam alimleri için başlıca tartışma konularından biri olmuş ve farklı itikadi mezheplerin çıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Determinizm (zorunluluk) anlayışı, ahlak felsefesinin esaslı konularından biri olmakla beraber; fizik dünyasında da yansımasını bulmuştur. Bir çoğumuzun adını ilk kez, 2014 yılında gösterime giren ve ünlü fizik alimi Stephan Hawking'in trajik hayatını konu alan "Theory of Everything (Her şeyin Teorisi)" filmiyle duyduğumuz bu terim, evrenin temel yapısını ve işleyişini açıklayabilmek için yüzyıllardır bilim adamlarının üzerinde çalıştığı temel kurguyu ifade etmektedir. Teorinin yaşayan en son destekçilerinden olan Hawking'in hayatı ise, bu konuda enteresan örneklerden biridir. Ünlü fizikçi, "Zamanın kısa tarihi" isimli kitabında, "Eğer teorinin tamamı keşfedilebilirse, Tanrı'nın ne düşündüğü anlaşılacak ve bu insanın zaferi olacaktır" diyen başarılı bilim adamı, nadir görülen bir nörolojik rahatsızlık sebebiyle konuşmak da dahil olmak üzere vücudunun bütün kontrolü kaybetmiş ve felçli olarak hayatını sürdürebilmektedir. İngiltere'de basılan ve hanımı tarafından kaleme alınan günlüklerden sinemaya yansıdığına göre, parlak ilmi birikimine rağmen Hawking'in ateistliği, sıkı bir Hırıstiyan inancına sahip olan hanımını daima rahatsız eder ve sonunda ayrılırlar. 
Beyniyle kainatın yapısna vakıf olabilen bir insanoğlunun, kendi bedenine aciz bir şekilde yaşayıp da hala yaratılış hakikatine teslim olamaması ne kadar da manidar bir hal. Belki de bu sebeple mütefekkirlerimizin, "Kendini bilen Rabbini bilir" sözü varolan herşeyin birbirini nasıl cezbettiğinin ve tamamladığının en güzel ifadesidir. Çünkü, dünya sahnesinde canlandırdığımız hayat oyununu kuran, onun sınırlarını ve kurallarını da belirlemiştir. Hiç kimse var olma talebinde bulunmadan dünyaya geldiği gibi, ne zaman ve nasıl ayrılacağını da bilemez. Fakat sahnede bulunduğu sürece, oyunda ne kadar başarılı olabileceği kendi çabasına bağlıdır, sonra da sahnenin arkasına alınacaktır.
İrade sırrının en veciz ifadesi, yine göklerden bize ulaşan kelamda gizlidir: "İşte bu, bir öğüttür, bir uyarıdır. Artık dileyen Rabbine varan yolu tutar. Ama Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz." (İnsan, 76/29-30)
17 Haziran 2016, Teksas A&M Üniversitesi, Elizabeth Seto, www.sciencedaily.com