Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Fatma Tülin Kayhan, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, uyku esnasında dil kökü, yumuşak damak veya aşırı büyümüş bademciklerin hava yolunu tıkaması sonucunda en az 10 saniye nefes alamamanın uyku apnesi olarak adlandırıldığını ifade etti.

Apne olunduğunda kan oksijeninin düştüğünü ve vücudun "Solunumun durdu, ölüyorsun, nefes al." şeklinde komut verdiğini anlatan Kayhan, şöyle konuştu:

"Her nefes alma sırasında vücut bir stres algılıyor ve vücuttaki stres hormonları salgılanıyor: adrenalin ve kortizon. Adrenalin salgısı bizi strese hazırlayan bir hormon, kalp ritmimizi artırır, tansiyonumuzu yükseltir, damarları büzer. Kortizon salgısı da kilo almayı sağlıyor, şekeri yükseltiyor, hastalarda aritmiler ortaya çıkıyor. Aniden nefes durması ve ölüme sebebiyet verebileceği gibi başka hastalıklara da sebep oluyor. Bu nedenle buna uyku apnesi sendromu diyoruz. Hormonal bozukluklardan unutkanlığa, erken yaşta kalp hastalıklarına kadar pek çok hastalığı tetikliyor."

Kayhan, saatte 5 apnenin "normal", 5-15 apnenin "hafif", 15-30 apnenin "orta", 30'un üzeri apnenin "ağır" olarak kabul edildiğini ifade ederek, "Yapılan çalışmalarda saatte 15'in üzerinde apnesi olan hastalarda kalp damar hastalıkları ve bunların oluşturduğu hayatı kısaltan riskler görülmüş. Bu nedenle bir hastanın saatte 15'ten fazla apnesi varsa, mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.

"Tedavinin gecikmesi hastalıkları tetikler"
Tedavi yöntemlerine de değinen Kayhan, "hafif" ve "orta" apnesi olan hastalarda kullanılabilen ağız apareylerinin, uyku sırasında ağza takılarak alt çeneyi öne aldığını ve dil kökünün düşmesini önlediğini belirterek, kullanımı zor olan ağız apareylerinin her hastada etkili olmadığını dile getirdi.

Kayhan, cerrahi tedavi haricinde uykuda "cpap" adı verilen bir solunum cihazı kullanıldığına değinirken, "Hasta, bu cihazı maskeyle birlikte uykudayken takıyor. Uykuda hastanın solunum ve oksijeninin düşmesini engelliyor, solunum durduğu zaman hava basıyor. Hastalığı tedavi etmiyor ama hastalığın yan etkilerini önlüyor." diye konuştu.

Prof. Dr. Fatma Tülin Kayhan, hastaların genellikle ameliyattan korktuğunu ve en hafif şekilde tedavi olmak istediğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Bazı kişilerde burun kanadının çökmesine bağlı nazal valv problemi olur. Bu da burun tıkanıklığı yapar. Burun tıkanıklığına bağlı olarak hastalarda horlama ve hafif apneler oluşabilir. Bu hastalarda ameliyat yerine nazal valvi açıcı aletler kullanılıyor. Bantlar, burnu bir miktar açık tutarak horlamaya ve hafif apneye faydalı olabilir.

Piyasada burna takılarak uyku apnesini ve horlamayı giderdiği söylenen aletler satılıyor. Bunlar bilimsel tarafı olmayan aletler. Orta ve ağır apnelerde burna takılan aletlerin hiçbir faydası olmaz. Bu aletler, hastaların kendilerini kandırmasına ve tedavilerinin gecikmesine sebebiyet verir. Tedavinin gecikmesiyle hastaların gündüz uykululukları devam eder, kalp ritm bozukluğu, yüksek tansiyon, damar sertliği gibi kalp damar hastalıkları tetiklenir."

Editör: Haber Merkezi